Bugün Can Dündar, yarın Kılıçdaroğlu…

Cin şişeden çıktı. Cumhuriyet gazetesi, Can Dündar'ı hedefe koydu.

İçişleri Bakanı Soylu'nun TRT Haber'de, Cumhuriyet gazetesinin bir dönemdeki manşetlerini, 'terör manşetleri' diyerek gündeme getirmesi karşı mahalleyi karıştırdı.

Cumhuriyet'te dün yayınlanan başyazıda şöyle dendi:

"Soylu, Cumhuriyet gazetesini suçlarken verdiği örneklerin çoğunluğu, Can Dündar'ın başında bulunduğu İkinci Cumhuriyetçi bir ekibin Cumhuriyet gazetesini yönettiği döneme denk gelmektedir..."

Bu, CHP'nin ve iktidar yolunda havaya girenlerin beklemediği bir açıklamaydı. Cumhuriyet, açıkça Can Dündar'ı satıyordu... Hâlbuki Can Dündar, hâlâ Kılıçdaroğlu'nun göz bebeği "gerçek gazeteci"ydi.

Cumhuriyet yönetimi dünkü açıklamasıyla Can Dündar'ın, bir dönemin proje yayın yönetmeni olduğunu itiraf ediyordu.

Projenin sahibi FETÖ'ydü.

15 Temmuz 2016 ihanetine giden yolda, Cumhuriyet gazetesi ele geçirilmiş ve cepheye sürülmüştü.

Can Dündar, 8 Şubat 2015'te gazetenin genel yayın yönetmenliğine getirildi. Bu tarihten itibaren Cumhuriyet, FETÖ değirmenine su taşımaya başladı.

Can Dündar tam bir FETÖ tetikçisidir. FETÖ'nün emniyet içindeki elemanları bu şahsı 6 yıl boyunca dinlemişler. Şantaj fotoğraflarını servis ettiler ama kaset kullanmadılar.

Can Dündar, Cumhuriyet'in başına getirilmeden önce başlamıştı tetikçiliğe. FETÖ'nün 17/25 Aralık siyasî darbe teşebbüsünden önce Cumhuriyet'te şunları yazdı:

"Amerikan rüzgârı bu, belli mi olur; gün gelir esintiyi Pensilvanya'dan yana döndürür, Ankara'da ampulleri söndürür." (3 Aralık 2013 Salı)

"Gülen'in karşı hamlesi, bu kez doğrudan Erdoğan'ı hedef alacak: Başbakan da ailesinin yolsuzluk iddialarıyla vurulacak." (25 Aralık 2013)

Dikkat ediniz, bu satırlar 24 Aralık'ta yazılıyor, ertesi gün 25 Aralık FETÖ hamlesi ile aynı gün Cumhuriyet'te yayınlanıyor...

7 Haziran seçimlerine bir hafta kala 29 Mayıs 2015'te Can Dündar imzasıyla MİT tırları haberi, "İşte Erdoğan'ın yok dediği silahlar" manşeti ile yayınlandı.

Tam da FETÖ'nün amacı doğrultusunda Türkiye dışarıya jurnalleniyor, Erdoğan'ın Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılanması isteniyordu.

Daha sonraki yargı sürecine uzun uzadıya girmeyeceğim. Can Dündar Almanya'ya kaçtı. Saraylarda ağırlandı, ödüller verdiler. Artık Türkiye düşmanı bir etki ajanıydı.

Bu arada 23 Aralık 2020'de tarihinde siyasi ve askeri casusluk ile terör örgütüne (FETÖ'ye) yardım suçlarından 27 yıl 6 ay hapis cezası aldı.

Bütün bunlara rağmen CHP ve Kılıçdaroğlu, Can Dündar'ı savunmaktan hiç vazgeçmedi.

Bu açıdan Cumhuriyet gazetesinin dün, "biz yapmadık, 'İkinci Cumhuriyetçi' denen bir ekip yaptı" demesi, Kemalist/sol mahalleye bomba gibi düştü.

"Gazetecilik, jurnalciliği ağır bir yük gibi sırtında taşıyanların yapabileceği bir iş değildir" diye racon kesenleri mi ararsınız...

"Düşmanımı bile ispiyonlamam.", "Koltuk sevdasına düşüp birlikte çalıştıkları kişilere yönelik kumpas planlarının parçası olan Cumhuriyet gazetesi" diyenleri mi ararsınız...

Pekiyi Can Dündar'ın tepkisi ne olmuş?

"Doğrudur. Bütün sorumluluk benim. Ve bunu gururla söylüyorum. Kimseyi suçlayıp ihbarcılık yapmadan... Soylu'nun gözüne girmeye çalışmadan; utanmadan..."

Bunları okurken aklıma şu geldi.

Nasıl Cumhuriyet'in başına, FETÖ hamleleri için önceden Can Dündar getirilmişse...

CHP'nin başına da kaset kumpası ile Kılıçdaroğlu getirildi.

Acaba bir gün, bilhassa da 2023 seçimlerinden sonra, CHP'nin yeni yönetiminden de, "partimizin, proje partisi haline gelmesi, bir dönem CHP'yi ele geçiren ekibin işiydi..." derler mi?