Bugün geliniz; Hind'u Pakistan ve İran üzerine sohbet edelim...

Dün bütün İran şehirlerinde milyonların katıldığı büyük merasimler vardı. Çünkü 1977 ortasında başlayıp, 1,5 yıl boyunca ve 100 binden fazla kurban vererek ve en önde milyonlarca 'çadurlu' (çarşaflı) hanımlar olmak üzere, on milyonların, 'Allah'u Ekber!' nidâlarıyla ve sadece İran âsumânını değil, dünyayı da titrettiği ve Müslüman dünyasında son çağlarda yaşanan en büyük 'sosyal ayaklanma' hareketlerinden birisi olan ve Şah M. Rıza Pehlevî'yi ülkeden kaçmaya mecbur eden 'İslâm İnkılabı Hareketi'nin, kesin hâkimiyetini 11 Şubat 1979'da dünyaya ilân edişinin 45. yıl dönümüydü.

-İslâm'ın, 'İmâmiye-i İsnâ-Aşeriyye / 12 İmam, Şia veya Caferî' diyen anılan mezhebî yorumuna göre müctehid mevkıinde olan- Rûhullah Khomeynî isimli bir âlimin, -bir 'molla'nın liderliğinde- yüzbinlerin/milyonların ağzından dün de tekrarlanan ve 'tekbîr' sadâlarından sonra, en fazla duyulan 'Merg ber İsrail - Merg ber Amerika!..' (İsrail'e ölüm. Amerika'ya ölüm!) feryadları arasında büyük merasimler sergilendi.

Şimdi, o günleri bu ülkede yaşayanlardan niceleri, hattâ bu giriş cümlelerimden bile rahatsız olacaktır. Dahası, aynı rahatsızlık ifadelerini İran'da yaşayan ve bir zamanlar sorumluluk mevkıilerinde bulunmuş nicelerinden de, şimdi, 'İnkılab yenilgiye uğradı ve bitti' gibi sözleri duymaktayız.

Bu satırların sahibi ve (bir kısmı Âhiret'e intikal etmiş olan) arkadaşları, 45 sene öncelerdeki o büyük hareketi, âdeta o hareketin içindeymiş gibi, heyecanla, desteklemiştik. Bu yüzden şimdi, niceleri 'O günlerden bu günlere gelinmesinden memnun musunuz?' diyenler oluyor. Aynı rahatsızlığı İran halkının azımsanmayacak bir kesiminden de duyabilirsiniz.

Ama, 14 Ağustos 1947'de dünyaya varlığını, resmî adıyla 'Pakistan İslâm Cumhuriyeti' olarak ilân eden Pakistan'dan 32 sene sonra, 'İran İslâm Cumhuriyeti' adıyla, İslâmî esaslara göre yönetmek ümidiyle ikinci bir devletin zuhûru, elbette heyecan vericiydi.

Bu bakımdan, 1978-79'lardaki şartlar bugün olsaydı, 'fakîr', ileride ne olur veya olmaz demeden, 45 sene önceki tavrını yine takınırdı herhalde.

Bugün bu iki devletin dünya siyaset sahnesinde geldikleri nokta itibariyle, yapmadıklarına, yapamadıklarına, hatalarına ve hattâ dünya Müslümanlarını derin hayal kırıklığına ve kırgınlıklara yönelten siyasetlerine rağmen, hâlâ da varlıklarını sürdürmeleri önemlidir. Çünkü İslâm veya Müslümanlar adına oluşturulan bu devletlerin, ıslah edilmeleri yine de mümkündür; ama onlar çökertilecek olsalar; 1930'larda, emperyalist kültürün uygulanması, 'İhtimal ki, bazı kelleler koparılacaktır.' denilerek oralarda da tekrarlanacaktır.

*

Böyleyken, bazı Müslümanlar, İran'ın sırf mezheb farklılığını ve yaptığı yanlışları gerekçe göstererek ve kendilerinin, 'mezhebî bir taassublarının olmadığını' iddia ederek, ama Amerika tarafından ezilmesini bile temenni edecek kadar husûmetlere giriftâr olmuşlardır.

*

PAKİSTAN'DA KANUN ADINA YAPILAN BASKILAR GERİ TEPTİ...

7 Şubat Çarşamba günkü yazımda, Pakistan seçimlerinde, Newaz Şerif'in başbakanlığa 4. kez geleceği tahminlerine değinilmişti. O seçimlerin sonuçları nihayet 3 gün sonra açıklanabildi. Ve kendisi zindana atılan ve partisinin seçimlere katılması engellenen (PTI) 'Pakistan Tahrik-i İnsaf' (Pakistan İnsaf Hareketi) lideri İmrân Khan'a, 2-3 hafta içinde verilen 3 ayrı yargılamadan dolayı 25 yıllık hapis cezalarının âdilliğini halkın inandırıcı bulmadığı, seçimlerdeki tepkiden anlaşılmaktadır. Çünkü Pakistan Meclisi'nde seçimle belirlenen 266 sandalyeden 102'sini İmran Khan'ın desteklediği bağımsızların kazandığı anlaşılıyor.

Kazanacağından emin ve 'koalisyon isteniyorum' diyen 'PML' (Pakistan Müslüman Birliği) lideri eski başbakan Newaz Şerif, ancak 73 sandalye kazanabilmiş olup, şimdi, -Aralık 2007'de bombalı bir saldırıda öldürülen- annesi Binezîr Butto'nun oğlu Bilawal Butto- Zerdarî'nin 54 sandalye kazanan PPP (Pakistan Halk Partisi) ve diğer küçük partilerle koalisyon kurmaya çalışmaktadır.

Görelim Mevlâ neyler.

*

VE 'HİNDİSTAN NETENYAHU'SU' İŞBAŞINDA...

Gazze'deki insanî kıyımı alkışlayarak 'Hindistan'ın Hitler'i veya Netenyahu'su' olmaya özenen, Bharatiya Janatha (Hindistan Halk) Partisi lideri Başbakan Narendra Modi, hele de Nisan 2024 sonunda yapılacak olan seçimleri kazanabilmek için İslâm ve Müslümanlar aleyhine Hindu fanatizmini olabildiğince tahrik ediyor. Luknow / Ayodya'da (1992'de, 400 yıllık tarihî Baburî Camii'ni yıkan) Hindu kitleleri bu kez de, yine Ayodya'da evvelki gün, bir camii güvenlik güçleri ve Hindu halk yığınlarının yıkılmış bulunuyor. Hem Müslüman halktan, hem de güvenlik gücü olarak gösterilen saldırganlardan birçok kişinin öldüğü anlaşılmaktadır.

Sezonu böylece açan Modi'nin, Hindistan'ın 1,5 milyarlık nüfusu içinde yüzde 20 kadarını teşkil eden Müslümanlar aleyhine tahriklerine, seçimlere kadar, daha bir hız vereceği beklenmekte.

Modi, seçimleri kazanırsa, Hinduizm dininde 'tanrı' kabul edilen ineklerin kesilmesine çok şiddetli cezalar getireceğini aylarca önceden beri işleyip durmakta...