Çanakkale Zaferi coþkusunu 106. defa yaþýyoruz.
Kendilerini dünyanýn efendisi olarak gören ve "Denizaltýlarýmýzýn periskopunu, zýrhlýlarýmýzýn bacalarýný gören Türkler arkalarýna bakmadan kaçacaklardýr" (Savaþ Bakaný Lord Kitchener) diyerek gelen Ýngilizlere had bildirmemiz bile, Çanakkale'nin unutulmamasý; unutturulmamasý için yeterli sebeptir.
Kaldý ki milletler, zaferlerini de hatalarýný da yeni nesillere aktarýp, birinden ilham; diðerinden ders alabilirse ilerler.
O halde soralým; Çanakkale Zaferi'ni yeni nesillere aktarabildik mi?
Görkemli törenleri kastederek "Evet" diyorsanýz, yanýlýyorsunuz...
Önemli olan senede bir gün hamaset nutuklarý atmak deðil; o ruhu yaþatmaktýr.
Gelin; iki karþýlaþtýrma yapalým ve cevabý birlikte bulalým.
1915 Ramazan'ý hem senenin hem de savaþýn en "harâretli" günlerine rastlamýþtý. Þeyhülislam Ürgüplü Hayri Efendi, "Savaþan askerler oruç tutmakla mükellef deðil" diye fetva vermiþti ama cephedeki bir askerimiz, "Ýttihatçý fetvasý"na güvenmemiþ, gece bulduðu birkaç parça kuru ekmeði yiyerek gizlice niyetlenmiþti. Ertesi gün iftar saatinde savaþýn yoðunlaþmasý üzerine tam da "Galiba orucumu açamayacaðým" diye düþünürken "Ateþ kes..." komutu gelmiþ ve peþinden "Allahü ekber" nidalarý yükselmiþti. Ezanýn tamamlanmasýyla da siperde; mataralar elden ele gezmiþti.
Sadece kendisinin niyetli olduðunu zanneden askerimiz çok þaþýrmýþtý. Arkadaþlarýnýn, hiçbir þey yemeden oruç tuttuðunu düþündü... Çok utandý.
Bir Ramazan sahnesi de günümüzden aktaralým:
Ramazan'ýn 4. gününe rastlayan 9 Mayýs 2019 tarihindeki TBMM Genel Kurulu'nda, CHP Milletvekili Tufan Köse; bütün Türkiye'nin "canlý" izlediði konuþmasýnda, "Bu ülke savaþ meydanlarýnda kuruldu" demiþ ve sonra da, kürsüdeki bardaðý kafasýna dikmiþti. Bunun üzerine AK Parti sýralarýndan Ýmran Kýlýç, "Siz önce milletin Ramazan ayýna saygý gösterin. Burasý Müslüman Türk milletinin kürsüsü" demiþti ama cevap; HDP sýralarýndan gelmiþti. Hemen devreye giren HDP Mardin Milletvekili Tuma Çelik "Burasý Müslüman Türkiye deðil; laik Türkiye, ben Müslüman deðilim" demiþti.
O gün Çanakkale'de milleti için savaþýrken; sahur yerine mermi yiyerek oruç tutan askerler, bugün ise onlarýn kemiklerini sýzlatan nankörler!
Gelelim ikinci sahneye...
12 Aðustos 1915 Perþembe sabahý güneþ farklý doðmuþtu Gelibolu sýrtlarýna... Çünkü Ýslam âlemi, "bayram" coþkusu yaþýyordu. Cephede de ayný heyecan vardý. Göðsü iman dolu mücahitler, ateþ altýndaki oruçlarýný, "bayram namazý" ile taçlandýrmak istiyorlardý. Ancak cephe kumandaný, "Düþmana toplu hedef olursunuz" endiþesiyle izin vermek istemiyordu.
Bu kumandan sýradan bir Ýttihatçý deðil, 10 Temmuz 1908 günü Manastýr'daki (sonradan Hürriyet adý verilen) meydanda "Ya Kanun-i Esasi, ya ölüm" naralarýyla meþrutiyet ilan eden Güney Cephe kumandaný Vehip (Kaçý) Paþa idi. Ýttihatçý paþa yine de, askerin yoðun isteðine "Hayýr" diyememiþ; namaza izin vermiþti.
Aman Allah'ým... Namaz esnasýnda zuhur eden manzaraya herkes hayret etmiþti. Zira açýk bir Aðustos havasýnda, sadece o meydana küme küme inen beyaz bulutlar; bayram cemaatini düþmandan gizlemiþti.
Hatta çok yakýn olan düþman siperlerinden; namaz kýlan cemaat görülemese de, coþkulu teþrik tekbirlerinin duyulmasý üzerine, Ýngilizlerin "Halifeyi kurtarmak için Almanlarla savaþýyoruz" diye kandýrdýðý Müslüman Hint askerleri savaþmayý reddetmiþ; bir kýsmý öldürülmüþ, bir kýsmý da firar etmiþti. Bunlardan birinin kaçýþ hikayesini, yýllar sonra; Pakistan'dan eðitim için gelen torunu Binbaþý Muhammed'in anlattýðýný, emekli Kurmay Albay Ziya Burcuoðlu "Bilinmeyen Yönleriyle Çanakkale Zaferi" kitabýnda anlatmaktadýr (s. 130).
Darbeci bir Ýttihatçý olmasýna raðmen maiyetindeki askerlerin inanç ve ibadetlerine saygý duyan paþalardan, tek derdi; ordudaki namaz kýlan subaylarý ayýklamak olan generallere terfi ettik!
Soruyu þimdi tekrarlayalým...
Gerçekten; Çanakkale ruhu yaþýyor mu?