Evet, zaferle noktalanan ve tarihimiz açýsýndan elbette çok önemli bir 'Deniz Muharebesi' için resmî ideolojinin tarih yazýcýlarýnca hazýrlanan bir 'kahramanlýk' senaryosunu bir kez daha dinledik, 18 Mart günü...
Çanakkale Savaþý'nýn, 18 Mart 1915'de, Osmanlý Donanmasý'nýn zaferiyle noktalanan 'Deniz Muharebeleri' bölümünün 107'nci yýldönümünden söz ediyoruz.
*
Ancak önce, tarihî bilgilerimizi bir daha özetlemeye çalýþalým:
Birinci Dünya Savaþý, Avusturya-Macaristan Ýmparatorluðu'nun Veliahdi Ferdinand ve hanýmýnýn 28 Haziran 1914 günü, bir sýrb nasyonalisti tarafýndan Saraybosna'da öldürülmesi üzerine, Avusturya- Macaristan Ýmparatorluðu'nun Sýrbistan'a savaþ açmasý, onun da hemen Rusya'dan yardým istemesi ve bunun kabul edilmesi üzerine; Almanya'nýn da Avusturya yanýnda savaþa girmesi...
Bunun üzerine Ýngiltere ve Fransa'nýn da savaþta, Sýrbistan ve Rusya'nýn yanýnda saf tutmasý; Osmanlý Devleti'ni de içine çekecekti...
Osmanlý Devleti, Ýttihad-Terakki Hükûmeti'nin tecrübesiz yöneticileri elindeydi. 1909'da tahtýndan indirilen Sultan 2. Abdulhamîd, 'savaþa girilmemesi' konusunda haberler gönderse de, Ýttihadçý liderler, 'savaþa girmenin kaçýnýlmaz olduðu; Balkanlar'da kaybedilen 500 yýllýk vatan topraklarýnýn da geri alýnabileceði' düþüncesindeydiler.
(Saray'a dâmâd olduðu için, Sultan Reþad'a vekâleten) Baþkomutan Vekili Enver Paþa Londra'ya gitmiþ ve 20 gün kadar nabýz yoklamýþtý. Ama, Ýngiltere, Balkan Savaþý'ndan aðýr yenilgi ve kayýplarla çýkan Osmanlý'nýn kendi safýnda yer almasýna sýcak bakmamýþ; Enver Paþa eli boþ dönmüþtü.
Durumu gözetleyen Almanya, Osmanlý'nýn kendi yanýnda yer almasý için fýrsat bekliyordu. Ve Eylûl-1914'ün son günlerinde, Alman Donanmasý'nýn Ýstanbul'a gelen Goben ve Breslau isimli zýrhlý savaþ gemileri, Yavuz ve Midilli adlarýyla ve Osmanlý bayraðý çekerek Karadeniz'e açýlýp Rusya'nýn Odesa ve Sivastopol gibi liman þehirlerini topa tutmuþtu. Rusya, bir yanlýþlýk olduysa özür dilenmesini, aksi halde savaþ sebebi sayacaðýný söylemiþti. Sadrâzam Saîd Halîm Paþa, 'özür' dilenmesini, isteði kabul edilmezse istifa edeceðini söylediði halde; Osmanlý Devleti'nin yönetimini elinde bulunduran kadro 'özür' dileme talebini kabul etmedi ve böylece Rusya, Osmanlý'ya savaþ açtý ve biz de savaþa girmiþ olduk.
*
Ancak, Rusya o sýrada, pençesinde bulunduðu derin sosyal buhranlar sebebiyle güçlü bir komünist iç muhalefetle karþý karþýyaydý. Ýngiltere ve Fransa, hem Almanya'nýn safýnda yer alan Osmanlý'yý dize getirmek, hem de kendi kapitalist sistemleri için bir tehlike olacaðýndan korktuklarý 'komunist' cereyanlarla baþý dertte olan Rusya Çarlýðý'na yardým etmek için, savaþ gemilerini Çanakkale (Dardanel) ve Ýstanbul Boðazlarý'ndan geçirerek Rusya'ya da yardým etmek istiyordu.
Osmanlý, savaþa giriþinin henüz 6'ncý ayýnda, böyle bir çetin durumla karþý karþýya gelmiþti.
*
Osmanlý, Çanakkale Boðazý'nýn stratejik önemini elbette biliyordu ve Sultan Abdulhamîd, 'Sedd-ul'Bahr / Deniz seddi) denilen karmaþýk savunma sistemlerini çok önceden yaptýrmýþtý. O bölgede deniz muharebesi için de, kara muharebesi için de 300 bine yakýn bir güç yýðmýþtý.
'Çanakkale Cebhesi'nin en üst kumandaný Esad Paþa idi. Ve etrafýnda da elbette diðer ünlü paþalar... Ve yarbay, binbaþý, yüzbaþý vs. daha alt rütbelerde yüzlerce de kara ve deniz subayý vardý. Bütün Osmanlý Ordularýnýn Baþkumandan Vekili ise, Enver Paþa'ydý.
Tabiatiyle, o savaþta Osmanlý'yla müttefik durumunda Alman ordusunun, Goltz ve Liman von Sanders gibi ünlü generalleri de 'paþa' olarak, ayný karargâhda bulunuyorlardý.
*
O savaþlarda kendilerine verilen vatan vazifesini yerine getirmek için, hayatlarýný ortaya koyan veya fedâ eden her askeri þükran ve minnetle anar; geride kalanlara da, savaþta hýyanet etmedikleri müddetçe, yanlýþ karar vermiþ olsalar bile saygýsýzlýk yapmayýz.
Ama, yapanlar var, hem de resmî tarih iddialarý adýna...
Fransýz ve Ýngiliz savaþ gemilerinin bir kýsmýnýn batýrýlmasý ve bir kýsmýnýn yara almasý yüzünden kaçmak zorunda kalmasýyla elde edilen 'Deniz Zaferi'nin 107'nci yýldönümü dolayýsiyle, bir 'resmî tarih çarpýtmacýlýðý'ný -her kademeden en mes'ullerin aðýz birliðiyle-, en etkin þekilde gördük...
Çanakkale'nin asýl komutaný olan Esad Paþa iken, onu bir kez bile anmadan, üstelik, deniz subayý bile olmayan alt dereceli bir kara subayý, -o zaferde onun da kendi çapýnda bir etkisi de elbette olabilir elbette, ama- en yetkili sorumlulardan, ekranlarda tarihçi diye konuþturulan ve hattâ spikerlere varýncaya kadar niceleri, o cebhenin yüzlerce subayýndan birisi olan bir ismin 'yüksek askerî dehâsý'ný ve o büyük zaferdeki baþkomutanlýðýný, sabahtan akþama kadar övüp durdular...
Halbuki, bu 'muharebe'nin adý, 'Deniz muharebesi...' idi. Kazanýlan zaferde, resmî tarihçe, en büyük role sahib olduðu ileri sürülen isim, deniz subayý bile deðildi ve o savaþta vazife alan yüzlerce Osmanlý zâbitinden sadece birisi idi.
Kadirþinâslýk etmek ise...
Esad Paþa bir kez bile anýlmadý... (TRT'deki programlarda, Çanakkale -18 Mart Üni.'den Prof. Muhammed Erat dýþýnda hiç kimse Esad Paþa'yý anmadý...)
Haydi, Osmanlý Ordularý'nýn Baþkumandan Vekili Enver Paþa'yý, resmî ideoloji ve resmî tarihin mimarýnýn hýþmýna uðradýðý için anmaktan kaçýndýnýz... Peki, Esad Paþa'ya bu husûmet niye?
(Ki, yakýn tarih konusundaki araþtýrmalarýyla bilinen M. Bardakçý da, HT'deki dünkü makalesinde, Esad Paþa'nýn Çanakkale Savaþý'yla ilgili çok önemli 'hâtýrât'ýnda, 'herþeyi yazmasý", yani içerisinde ' zülf-i yâre dokunacak bir þeyler de olmasý" sebebi ile' 70 yýldýr bir türlü' yayýnlanamadýðýný yazdý.
Bu 'not' bile, gerçeði anlamak isteyene her þeyi izah etmiyor mu?
Esad Paþa, Çanakkale'de...