''Çırpınırdın Karadeniz...''

Bugünlerde en çok dinlediğimiz marş; ‘’çırpınırdın Karadeniz, bakıp Tür’ün bayrağına’’... Azerbaycan’ın 30 yıldır Ermenistan işgali altında inleyen Yukarı Karabağ’ın hürriyeti için verdiği hürriyet mücadelesi, hepimizin yüreğinde...

Marşı kaleme alan ünlü şair Ahmet Cevad’ın hazin hikayesiyle, Azerbaycan’ın mücadeleyle dolu tarihi aslında birbiriyle iç içe geçmiş şekilde... Şair Ahmet Cevad, 1892 yılında Bakü’de dünyaya geldi, güzel Türkçesi ve şairane tavrıyla tanındı, bilindi. 1912 yılında henüz 20 yaşlarındayken, Balkan Savaşlarına gönüllü olarak yazıldı, Bakü’den Edirne’ye Osmanlı neferi olarak giden muhariplerdendi. Mareşal Rauf Orbay’ın Rus Deniz Müfrezesi’ni, ‘’Hamdiye Kahramanı’’ namını da alacak şekilde mağlup etmesinden dolayı duyduğu heyecan ve kahramanlık hisleriyle meşhur şiiri ağlayarak kaleme aldı... Biz de halen ağlayarak okuyoruz...

‘’Çırpınırdın Karadeniz!

Bakıp Türk’ün bayrağına

Ah! Diyerdim, heç ölmezdim

Düşebilsem ayağına’’...

Şair Ahmet Cevad ve eşi Şükriye Hanım, Sovyet diktatör Stalin tarafından milliyetçilik yaptıkları gerekçesiyle çok ağır şekilde cezalandırıldılar. Ahmet Cevad 1937’de kurşuna dizilerek şehit edildi, eşi Şükriye Hanım ise tutuklanarak Sibirya buzullarında 18 yıl sürecek sürgüne gönderildi.

Sovyetlerin nüfus planlaması siyasetinin mimarı olan Josef Stalin, 1920 yılından itibaren Azerbaycan toprakları içinde, Ermeni nüfusun yoğun olacağı bir bölge kurmak istedi. Böylece Azerbaycan’ı kendi kontrolündeki iç karışıklıklar aracılığıyla daha kolay yöneteceğini düşünüyordu. Bunun için Azerbaycan’ın Yukarı Karabağ bölgesini seçmişti. Hızlı bir şekilde Ermeni nüfus intikali sağlanan Yukarı Karabağ’da, nüfusu arttırılan Ermeniler, aynen Filistin’de yaşanan dramda olduğu gibi, 1988 yılından itibaren, Azeri nüfusun yoğun olduğu köy ve kasabalara saldırılar düzenlemeye başladılar... Köyleri basıyorlar, insanlara akıl almaz işkenceler yapıyorlar, baskı ve tazyik altında kıstırdıkları masum insanları kendi yurtlarından çıkartmak için bin bir şeytani plan uyguluyorlardı...

25-26 Şubat 1992 tarihindeki Hocalı Katliamında, 7 bin nüfuslu merkezde 600'den fazla kişi feci şekilde işkence edilerek yaşamını yitirdi, binlerce bina yerle bir edildi... Aslında çok açık bir soykırım olduğu halde, dünya bu nefret suçuna sessiz kaldı...

Birleşmiş Milletler kararlarına rağmen işgal edilen bölgelerden bir türlü çıkmayan Ermenistan, Yukarı Karabağ ve çevresindeki bölgelerin kontrolünü fiilen ele geçirdi. Çatışmalar nedeniyle bölgede yaşayan 600 binden fazla Azeri, evlerini zorla terk etmek durumunda kaldı.

Çözüm ve sulh sağlamak için AGİT bünyesinde kurulan Minsk Grubu, şu tarihe kadar işgali sonlandırabilmiş değil. Zira Ermenistan, tıpkı İsrail gibi sınırları belli olmayan bir ülke ve sürekli yeni işgallerle tıpkı israil gibi sınırlarını büyütmeye devam ediyor...

Azerbaycan’ın istikbaliyle yakından ilgilenen iki ülke var; İran ve Rusya. Çünkü Azerbaycan’ın güney kısmı, halen İran sınırlarında, 30 milyon civarında nüfusu ve 220 bin km2 yüzölçümüyle İran’ın kontrolünde... Rusya ise, Sovyetik dönemdeki hamilik pozisyonunu sürdürmek istiyor. Türkiye ise, Rusya ya da İran gibi herhangi bir işgal veya vesayet niyeti olmaksızın hem dili, hem milliyeti, hem de tarihi ortak olduğu için Azerbaycan’a, ‘’kardeş ülke’’ gözüyle bakıyor. Allah Karabağımıza Ermeni zulmünden azadlık versin diyoruz...