Çocuklarýmýza ne yapýyoruz?

Mutat sýnav dönemi yazýlarýmdan birini yazacaðým. Bakalým yazý nereye varacak?

Sanýrým þu sýnav cenderesinden çýkmadýðýmýz müddetçe ben bu þikayete devam edeceðim. Sýnavsýz bir dünya yok biliyorum. Hayat bir imtihan, daha ne olsun.

Lakin öyle bir cenderenin içine sýkýþtýk ki, her þeyden önce 'büyük sýnavý' ihmal eder olduk.

Kimimiz zora gelemediðinden vicdan dini deyip iþin içinden çýkýyor, kimi de dini pratiklerin terbiye ediciliðine kendini kapatýyor. Ben onlara din ile dünya iþlerini birbirinden ayýranlar diyorum. Dünya iþlerinde dini hassasiyetle yaklaþmýyor. Dini onu, dünyalýk iþlerden hiç alýkoymuyor.

Böylece vicdaný da kafasý da rahat ediyor.

Hayatýmýz zaten 'büyük sýnavý' merkeze alacak þekilde düzenlenmemiþ, doðru.

Ne çalýþma saatlerimiz ne kariyer planlarýmýz ne evlerimiz... Eþyayla kurduðumuz iliþki, zamaný ve varlýðý algýlayýþýmýz...

Þimdi böyle liste yapýnca, "zamanýn sahibi", "çaðýn sahibi", "cüzzi irade" gibi pek çok kavram için içine girebilir ve konu tuhaf yerlere varabilir.

Hadsizlik edip kendimizi kelami bir tartýþmanýn içinde bile bulabiliriz.

Amacým modern hayatý toptan reddederek, "ahir zaman çaresizliði" bahanesinin konforuna sýðýnmak da deðil.

Her þey gibi içine doðduðumuz zamanýn bizi mecbur ettikleri de sýnava dahil.

Sanýrým 'büyük sýnav' zaten her þeyin çeldiricilerle düzenlendiði bir hayatta sýnava çalýþýyor olmak. Çalýþmaktan vazgeçmemek.

Sýnavlarý birbirine karýþtýrmadým; dünkü Liselere Geçiþ Sýnavý'na da geleceðim.

Evet, illa bir tür sýnamaya ihtiyaç var. Arz ve talebin dengeye geleceði bir kýstasa... Bileni bilmeyenden, hýzlýyý yavaþtan, dayanýklýyý dayanýksýzdan ayrýþtýracak bir ölçüt hep oldu. Olmaya da devam edecek.

Ancak þunu fark etmeliyiz ki bu iþ giderek yönetilemez bir hal alýyor.

Dünyada da böyle muhtemelen ama etrafýmýzdaki öðrenci milletine bakarak benim gözlemim þu, mevcut haliyle okul düzenimiz çocuklarý psikolojik hasta ve ilaç baðýmlýsý yapýyor.

Aileleri suçlamýyorum. Kimsenin tek baþýna aþabileceði bir sorun deðil bu. Bakýn etrafýnýza, her yýl sorular daha zor hale geliyor, dolayýsýyla her dönemin çocuklarý bir önceki dönemden daha fazla çalýþmak zorunda kalýyor.

Sorularý ölçme deðil eleme sistemine göre hazýrlanmak durumunda kalmak ise giderek sorularý spekülatif hale getirebiliyor. 20 yýldýr üniversiteye öðrenci hazýrlayan bir matematik öðretmeninin çözemediði sorularýn olduðu kaynak kitaplar basýlýyor.

Ve tabii hala el emeðini deðerli bulmayan bir yaklaþým içinde olduðumuz gerçeði var. Ne yaparsak yapalým bu cendereden çýkamýyoruz.

Daha üniversitenin ille de meslek anlamýna gelmediðini bile kavrayamadýk.

Bir þeyler çok hýzlý deðiþiyor. Bir tarafta iletiþim teknolojilerindeki devasa geliþme bambaþka meslekler ve yeni bir insan tipi ortaya çýkartýyor. Çok erken yaþta, hiçbir eðitim almadan ya da tecrübe edinmeden þöhret olan ve çok büyük paralar kazanan gençler var. Öte tarafta eðitim süreçleri içinde öðütülen, kendini baþarýsýz ve deðersiz hisseden gençler. Evden deðil odasýndan dýþarý çýkýp sosyalleþmeyi bile baþaramayan ve psikolog psikolog dolaþtýrýlan ergenler.

Sizce de bir tuhaflýk yok mu?

Hep beraber bir çare düþünmek gerekmiyor mu?

Belki de sistemi sil baþtan yeniden kurmalý. Çünkü bu sistem tadil edilmeye çalýþýldýkça tüm aðýrlýðýyla yerine iyice yerleþiyor.

Sistem dediðimiz þey bir cendereye dönüþtü zira.

Modernizmin insaný alýp getirdiði yer burasý deyip sonra da her þeyi ayný çuvala doldurarak hiçbir þey yapmýþ olmuyoruz.

Ama bir þey yapmalýyýz. Ýnsanlar olarak insanlýk için bir þey yapmalýyýz. Bir yerden baþlamalýyýz.

Dünyayý yiyip bitiriyoruz, doðurduðumuz çocuklarý yiyip bitiriyoruz.

Çocuklarý yetiþtirmiyoruz, yarýþtýrýyoruz.

Ve muhtemelen böylece 'büyük sýnavý' kaybediyoruz.