Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan ile beraber Covid-19 testlerinin pozitif çıktığını duyurmasından bu yana kısmen değişen siyasi hava insanlıktan nasibini almamış birkaç zavallıya rağmen dağılmış değil.
Devlet başkanları, siyasi parti liderleri, devlet adamları, yabancı misyonlar, sivil toplumdan isimler Cumhurbaşkanına ve Hanımefendiye geçmiş olsun dileğinde bulunarak sağlığın siyasetin üstünde olduğunu gösterdiler.
Sayın Cumhurbaşkanı da her birine sosyal medya üzerinden ayrı ayrı cevap verdi. Böylelikle hem sıhhatine dair kamuoyuna güncel bilgi sundu, hem insani nezaketin siyasi nezakete ve bir anlamda diplomasiye nasıl çevrildiğini gösterdi.
Tüm insanlığa "daha adil bir dünya" vaat eden, güçlü olanın değil haklı olanın yanında olmanın adil olduğunu haykıran Cumhurbaşkanı son olarak Ukrayna - Rusya geriliminde arabuluculuk yapacağı için de gözlerin çevrili olduğu dünya lideridir. Elbette onun sağlığı uluslararası kamuoyunun da gündemidir.
Lakin Sayın Cumhurbaşkanına sorsak muhtemeldir ki kendisi için en kıymetli olanın "cumhurun duası" olduğunu söyleyecektir. 82 milyon Türkiyelinin şifa duasına mazlum coğrafyaların duaları da eklendi ayrıca.
"Allah'ım onun ömrüne bereket ver, canımdan al, ona ver" diye dua eden milyonların olduğu herkesin malumu.
Zaten Recep Tayyip Erdoğan'ı "dünya lideri, gönül eri" yapan tam da bu duygudaşlıktır.
Benim annem ve babam da Cumhurbaşkanımız ve eşi gibi aynı zamanda Covid-19 oldular. Aşılarını tam olmuşlardı ama kronik hastalıkları da vardı. Yüreğimiz ağzımıza geldi. Çok şükür evde atlattılar.
Şimdi annem ve babam gibi hissettiğim Cumhurbaşkanımızın ve Emine Hanımın bir an evvel sıhhat bulması için dua ediyorum. Hiç olmamış gibi geçsin gitsin inşallah.
Siyaseten nezaket yahut insanlıktan feragat
Siyaset yaparken ağızlarından kem sözden, yalandan, iftiradan başka şey çıkmayan siyasetçilerin tavrını nasıl yorumlayalım?
İnsanlık ölmemiş, insanlıktan o kadar da çıkmamışlar, bu kendileri adına iyi bir şey diyebiliriz, diyoruz.
İçlerinde mutlaka samimi olan, sağlığı siyasetin üstünde tutanlar vardır.
Niyet okuyamayız, samimiyetlerini sorgulayamayız.
Nezaketle ifade ettikleri şifa dilekleri, hem kendilerini hem de yalan-iftira kurgularıyla kirlettikleri siyasi ortamı temizledi, oksijen ekledi.
Lakin biliyoruz ki kimi liderler yahut çeşitli siyaset ve menfaat çevreleri her zamanki hasmane duygularını taşıyor da olabilirler. Samimi duyguları hala bu olabilir. Ama bu kötücül beklentiyi tekrar sergilemek, hastalığı fırsat bilip rakibine vurduğunu sanmak susmak siyasi bir tercih olamaz. Birazcık siyaset bilen bunu göze alamaz. Çünkü bir daha kamuoyunun karşısına çıkamazlar.
Zaruretten nezaket gösteriyor da olabilirler. O kadarını kendileri bilir.
Ama malum, eski milli yüzücü Derya Büyükuncu yahut CHP'li vekil Aykut Erdoğdu gibi kimileri kendilerini buna mecbur hissetmediler ve insanlıktan çıkmış olduklarını dünya aleme ilan ettiler.
Siyaseten zavallılığı da aşan bir perişanlık yaşadıkları.
Onları sadece kınamıyoruz o yüzden.
Acıyoruz da...