2008'de, Prof. Berin Engin'in Cem TV'deki konuþmasýndan bir parça: "...aslýnda ben ona türban demeyi de kendime yediremiyorum, çünkü o örtündükleri þey çuldur, çul diyorum ben..."
Çirkin bir kibir, sahte bir yabancýlýk hatta asla gizlenmeyen bir tiksinmeyle söylenmiþ bu cümleyi, "...evet, evet... Çuldur. Çul" diye coþkuyla onaylayan bir siyasetçi: Kemal Kýlýçdaroðlu...
TDK sözlüðünde "çul' kelimesi için iki anlam verilmiþ: "Kýldan ya da yünden kabaca dokunmuþ hayvan örtüsü veya, genellikle keçi kýlýndan yapýlmýþ, yere serilen ya da çadýr olarak kullanýlan kaba dokuma, anlamlarý var...
Sayýn Kýlýçdaroðlu bugün helalleþmekten, barýþmaktan ve özgürlükten, saygýdan bahsederken, acaba örtülerimizi hangi gözle görmektedir? Çatýya serilen kaba-saba kýldan örtü mü, yoksa hayvanlarýn sýrtýna üþümemeleri için atýlan çul mu? Hangisi?
Sizin barýþmak istediðiniz çul, hangisi sayýn Kýlýçdaroðlu?
.....................................................................................................................................................
Bendeniz, CHP'nin sopasý altýnda çokça gün geçirmiþ, çok yýl yaþamýþ, tüketmiþ bir kadýným. 1987'de Ýstanbul Üniversitesi öðrencilerinin, baþörtülü þekilde fakültelerine girmelerinin yasaklandýðý yýllar, evet belki de çok geride kaldý... Ama bizlerin hayatlarý iþte orda takýldý kaldý. Bizi ortadan ikiye biçti. Ruhlarýmýzý dondurdu, delik deþik etti. Bizler hayattan sökülüp atýlýþýmýzdan sonra, eksikliklerimizi hiçbir þeyle tamamlayamadýk. Ruhlarýmýzdan itildik, þayet yeryüzünün çekim gücü olmasaydý, bize bakýnca 'ýyyy, çul' diyenler, bizi yeryüzünden de atardý... Sadece okullarýmýzdan olmadýk, dünya bize dar edildi, kimimiz baþýný sokacak bir ev, kimimiz sýðýnacak bir dal, kimimiz oturacak bir sofra, bir tabak çorba, kimimiz kaçýp gidecek bir yer-yurt ararken bulduk kendimizi... Bazýlarýmýz saçlarýný kazýttý, bazýlarýmýz saçma sapan peruklarla yasak savmaya kalktý, kimisi ikna odalarýnda kaybetti yaþama isteðini, kiminin ruhu, kiminin sabrý, kiminin aklý yoruldu o zorlu günlerde... O kadar çok arkadaþým hastalandý ki. Sanýrým benden de bu hüzün hastalýðý hiç gitmeyecek, þu satýrlarý yazarken bile aðlayan bir babaanneyim ben...
Benim arkadaþlarýmýn bazýsý, yeþil tabutlar içinde gömülmeye gelebildiler ancak memleketlerine... Siz, bizleri hayattan kovdunuz çünkü...
.....
Bunlarýn hepsi "çul' dediðiniz, "bez parçasý" diye alay ettiðiniz, her türlü zorbalýðý, kaba-sabalýðý, banalliði, seviyesizliði, yapabildiðiniz günlerdeydi...
2013'te ise Erdoðan ve Hükümeti tarafýndan, tüm kamu kurum ve kuruluþlarýndan kalktý o simsiyah baþörtüsü yasaklarý...
Þimdi ise helalleþmekten, barýþmaktan bahsediyorsunuz öyle mi?
Peki, CHP omurgasý buna gerçekten razý mý? Geçtiðimiz günlerde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) eski Milletvekili Fikri Saðlar'ýn "Türbanlý hakimin karþýsýna çýktýðýmda adaleti saðlayacaðýndan kuþkuluyum." sözleriyle gelmiþti gündeme...
Ya hazýrladýðýnýz kanun teklifine ne demeli?
"Kadýnlarýn yürüttükleri mesleðin icrasý kapsamýndaki kýlýk ve kýyafeti giymek dýþýnda, herhangi bir zorlamaya tabi tutulmamasý hakkýnda kanun teklifi ve gerekçesi, ekte sunulmuþtur...' deniyor... Bu nasýl bir garabet Allah aþkýna? Bu nasýl elastiki bir kanun teklifi, nereye çekersen çek misali? Bu nasýl kazuistik bir dil?
Hürriyetten mi yoksa hürriyeti kýsýtlamaktan mý bahsediyorsunuz siz? Üniforma veya meslek kostümü dýþýnda kadýnlar serbesttir demek, meslek kýyafeti giyenlerin baþlarýný örtmelerinin yasak olmasý anlamýnda deðil mi? Siz ne yapmaya çalýþýyorsunuz?
Çekin ellerinizi örtülerimizin üzerinden!