Cumhurbaşkanlığı hayalinizi tuzlayın yolda kalmasın (!)

Madem aynı sahneyi yaşatacaktınız ne diye senaryo şovu yaptınız onu anlamadık.

Yalan bunlarda lapa lapa ama tutmuyor. Demiştim ya "Ayasofya gurbetten döndü lakin bu sefer de İstanbul'u gurbete gönderdik"..

Kar küreme aracı ya da kış lastiği ya da Mart küreği İstanbul'u çok daha iyi yönetirdi. İstihza değil gerçek. İstanbul sizin kayak şartlarınıza uygun değil diye mi hizmetinizin gurbetinde onu da anlamadık. Otobüs tepelerinden attığınız öpücükler ürküttüğünüz kurbağalara denk geldi hepsi de karşınıza dikildi işte kimi taksici, kimi evine gitmeye çalışan gariban vatandaş, kimi kamyon şoförü. Anlayacağınız masallardaki gibi öpüldükten sonra prens olan kurbağa mevzusu romantizmi değil bu.

Patlayan otobüslerinizi önünüze koyun bir düşünün bence. Yok beni bu halk anlamıyor, Danimarka Legoları, İngiliz Anahtarıyla benim işim diyorsanız kusura bakmayın hayallerinizi de tuzlayın işte bu sefer yolda kaldınız.

Şimdi size bir taksicinin kar günlüğü konuşmalarını deşifre ediyorum...

Taksici:

Kardeş tuzlama aracı görüyor musun yolda. Sabahtan beri bak rezillik çektim arabayı vurdum. Bak görüyor musun araba yalpa yaparak gidiyor. Bir tane tuzlama aracı yok bir tane. O İmamoğlu gitsin restorana balık yesin.

....

Latifeyi bırakalım bir tarafa, siz sıçrama tahtası olarak gördüğünüz İstanbul'a çamur sıçrattınız. Sıçrama değil sıçratma tahtası sizin için artık İstanbul. Çekilin bence, siyasi hırslarınızın argümanları, balık tavası, kayak takımı, güneş kremi, İngiliz anahtarı... insana duymadığınız saygının kaygısını bari gösterin çekilin.

Gidin Bitlisi kafasında bir yere oturtamamış liderinizin aklına girin. Börek açın, Pazar dönüşü elinizde poşet poşet patates taşıyın halktan görünmek bir fotoğrafa bakar. Hatta o patates torbasından firar etsin bayır aşağı yuvarlansın siz de peşinden koşun inanın boş hayallerin peşinde koşmaktan evladır.

...

Kusura bakmayın İstanbul sizin Cumhurbaşkanı olma hayalinizin ofisi değil. İstanbul sizin kokoreççi dükkanınız değil. İstanbul sizin sırtınıza kırlent koyup gidilecek tatil beldesi seçtiğiniz cafeniz değil.

Burası bir fetih şehri.

Kökünden kestiğiniz 112 ağaca sorun onlar da aynı düşüncenin fotosentezi.

Ağaçlar öldü, atlar kayıp..

Balıklar tavada..

Hey gidi hey..