2500 yýl önce, Atina'da 'Halk adýna...' yargýlama yaptýklarýný söyleyen yargýçlar kurulunca, 'suçlu' olduðu peþinen kabul edilen bir kiþiye, 'idâm' cezasý veriliyor ve suçlanan kiþi, 'baldýran zehri' içirilerek öldürülüyordu. Ama o kiþi, son savunmasýnda, 'Yargýçlar! Ben doðru olduðuna inandýklarýmý söylediðim için ölüme gidiyorum. Siz ise, güyâ yaþamaya devam edeceksiniz. Ama, gerçekte kimin hayata, kimin 'idâm'a (yok olmaya) gideceðini, gelecektekiler belirleyecek...' demiþti. O ceza, o kiþinin þahsî yanlýþ veya suçlarýndan dolayý deðil, düþüncelerinden dolayý idi.
Bu kiþi, 'Sokrat' (Socrates) idi.
Sahi, beþer tarihinin tefekkür merhalelerinden biraz haberi olan hemen herkesin zihninde hâlâ da yaþayan bir Sokrat bilinir, ama, onu 'Atina halký adýna..' diyerek 'idâm'a mahkûm eden yargýçlardan geriye, 'utanç'tan gayri ne kalmýþtýr?
*
Kezâ, Libya'da Naqþibendîliðin Sunûsîlik koluna baðlý bir sûfî savaþçý olan ve tam 90 yýl önce dün, (yani, 16 Eylûl 1931 günü) Ýtalyan iþgalcileri tarafýndan ve 'idâm' edilen yiðit Müslüman direniþçi Ömer Muhtar da, 'dâr'a çekilirken, 'Ben cellâdlarýmdan fazla yaþarým..' diyordu. Onun hâtýrasýnýn mesajý da hâlâ dip-diri.
*
Ve.. 27 Mayýs 1960 Askerî Darbesi sonrasýnda Marmara Denizi'ndeki küçük Yassýada'da 'Yüksek Adâlet Divaný' adýyla kurulan düzmece bir ihtilâl mahkemesinde, o Mahkeme'nin kukla baþkaný Salim Baþol, -hukuk adýna yapýlan zulümler konusunda- sanýklardan gelen itirazlara, 'Ne yapayým, sizi buraya týkan kuvvet böyle istiyor!' diye karþýlýk veriyordu.
Yargýlama adýna yapýlan o zulüm uygulamalarýný, tutuklu bir DP Milletvekili olarak bizzat yaþayan þair Faruk Nâfiz Çamlýbel, bir dörtlükle en çarpýcý þekilde þöyle anlatmýþtý:
'Bilmiyor gülmeyi sâkinlerinin binde biri.
Bir vatan derdi birikmiþ bir avuçluk karada.
Kuþu hicran getirir, dalgasý hüsran götürür,
Mavi bir gözde 'elem katresi'dir Yassýada...'
*
Yargýlanan yüzlerce siyasetçiden 15 kiþiye, 'Türk Milleti adýna..' denilerek idâm cezasý verilmiþti. Bunlardan 3. Cumhurbaþkaný Mahmûd Celâl Bayar ileri yaþ haddi gerekçesiyle; -gerçekte ise, M. Kemâl'in son baþvekili olduðu için-, diðer 11'i de müebbede çevrilmiþ ve Adnan Menderes ve iki 'Bakan'ýnýn hükümleri ise, darbecilerin hükûmet yetkisini kullanan Millî Birlik Komitesi'nce tasdik olunmuþtu.
60 yýl önce dün, Dýþiþleri Bakaný Fatin Rüþdî Zorlu ile Maliye Bakaný Hasan Polatkan 'idâm' olunmuþlar; Adnan Bey ise, biriktirdiði uyku haplarýyla intihara teþebbüs etmiþ, yapýlan týbbî müdahalelerle komadan çýkarýlýp 17 Eylûl 1961 günü 'idâm' olunmuþtu; 'O bir defa deðil, 100 defa idâm edilmelidir!.' diye tepinen ünlü edebiyatçý Ahmet Hamdi Tanpýnar baþta olmak üzere, yazar-çizer takýmý ve matbuattaki sivil general edâlý kalemþörlerin dâraðacý'ndan medet uman nâralarý arasýnda..
*
Adnan Menderes, 'resmî ideoloji'den, -Ezân-ý Muhammedî'nin aslî þekliyle okunmasýna izin vermek gibi- sadece bir-kaç sapma (!) göstermiþti.. Öyleyse, o 'sapma'larýnýn intikamý alýnmalý ve baþkalarýna etkili bir 'gözdaðý' verilmeliydi. Onun idâm edilmek için, 1923-1950 arasýndaki '27 yýllýk bir Þeflik sisteminin diktatörlük uygulamalarýndan bizâr olan Müslüman halkýn, ülkenin idaresi için seçmiþ olmasý'ndan baþka hiç bir siyasî veya cinaî suçu yoktu!
Evet, 27 Mayýs 1960 ve sonrasýndaki bütün darbeler de, aslýnda, 'kemalist-laik' uygulamalar konusunda, 'milletin iradesinde meydana geldiðini düþündükleri sapmalar'ý düzeltmek adýna yapýlmýþ; milletin silâhlarý, ordu içindeki darbeci hainlerce, yine millete çevrilmiþti.
Bugün, son 100 yýlýmýzdaki siyâsî cinayetlerin sembolü mesabesinde, Adnan Menderes'in darbeci subaylar tarafýndan, en zâlimâne usûllerle, mazlûm bir þekilde asýlarak öldürülüþünün 60. Yýldönümü..
*
Adnan Bey, 10 yýl süren ve milletin muhabbetiyle hâlelenen bir iktidar döneminin son demlerinde Þubat- 1959'da, Kýbrýs Buhraný için Londra'da Ýngiltere, Yunanistan ve Türkiye arasýnda imzalanan bir andlaþmadan dönüþte uçaðýnýn, Londra yakýnlarýndaki bir daða çarpmasýyla, o heyetteki bir-kaç Bakan, MÝT Baþkaný ve diðer yüksek bürokratlar olmak üzere, 15 kiþi o kazada can vermiþ, Adnan Bey yaralý olarak kurtulmuþtu. Tedavisinden sonra hem Ýstanbul'a geliþinde ve hem de Ankara Garý'nda -aralarýnda 14-15 yaþýndaki 'fakir'in de bulunduðu yüzbinlerce- en baþta da Ýsmet Ýnönü tarafýndan karþýlanýrken; 14 ay sonra ise, bir askerî darbeyle indirilip, nice zulümlerle 17 Eylûl 1961 günü idâm olunuyor; o yüzbinlerden-milyonlardan tek bir protesto sesi bile yükselemiyor, faþist bir askerî zorbalýk yönetimi tarafýndan susturulmuþ milyonlar gözyaþlarýný bile gizlice döküyorlardý.
(Menderes'in baþýna dikilen bir yüzbaþýnýn çok sonralarda yazdýðýna göre, yargýlamalar sýrasýnda devamlý, Baqara Sûresi'nin son âyetlerinden, (Allah kimseye kaldýramayacaðý yük yüklemez..' meâlindeki, 'Lâ yukellifullahu nefsen illâ vus'aha..' âyetini okuyan Adnan Bey, kadere tam bir teslimiyet içinde yapayalnýz ve amma, metanetle yürüyordu dâraðacýna...
*
Adnan Menderes 1899 doðumlu idi. Kanûnî kýlýfla idâm yoluyla, asýlarak öldürüldüðünde 62 yaþýnda idi. Ýmralý adasýndaki kemikleri bile, milletin ona teveccühünden korkulduðu için ancak 30 sene sonralarda serbest býrakýldý.
Ama, merhûm Adnan Menderes milletin hâfýzasýnda hâlâ da yaþýyor, Müslüman halkýn çoðu onu rahmetle anýyor. Ama, onun darbeci cellâdlarýndan hayýr ve rahmetle anýlan birilerini tanýyor muyuz?
*