15 Temmuz: Darbe değil işgal girişimi

15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan darbe görünümlü işgal girişiminin ve bu girişime karşı 253 şehidin, binlerce gazinin kanıyla, milyonlarca vatanseverin çabasıyla inancıyla verilen destansı direnişin üzerinden 7 koca yıl geçti.

7 yıl, geriye dönüp sürecin tamamına bakmak, evvelinin ve ahirinin muhasebesini yapmak için iyi bir zaman.

Ne yaşadık biz?

Nasıl karşı koyduk?

Doğru anlayabildik mi yaşadıklarımızı?

Doğru tanımlayabildik mi?

Şehitlerimizin, gazilerimizin fedakarlığına layık olabildik mi?

Çocuklarımıza gençlerimize doğru anlatabiliyor muyuz kazandığımız zaferi?

Ana muhalefet liderini 15 Temmuz zaferine yönelik yürüttüğü karalama saldırılarında nasıl yalnız bıraktırabiliriz?

Fiili saldırıları evet defettik ama ajan örgütünün devlet ve toplum içinde yeniden yapılanmaması için yürütülen mücadele gerçekten noksansız mı?

Bu soruları samimiyetle cevaplamak ve gereğini yapmak zorundayız.

Öncelikle 15 Temmuz 2016 gecesi yaşadığımız silahlı kalkışmaya bakarak maruz kaldığımız saldırıyı "darbe girişimi" olarak adlandırmak büyü hata olur. Çok noksan, indirgeyen bir tarif bu.

Fetullahçı Terör Örgütü dediğimiz yapının tek derdinin Erdoğan'ı ölü ya da diri iktidardan indirmek, ülkenin siyasi omurgası durumundaki AK Parti'yi tasfiye etmek olmadığını biliyoruz. Bu sonucu temin etmek için çok çabaladı elbette ama asıl hedefinin Türkiye'yi tökezletmek, tekrar dizleri üstüne düşürmek, boynuna tasma takmak ve dilediğini alıp kalanını dilediğince bölüp dağıtmak olduğunu da biliyoruz.

O yüzden 15 Temmuz Zaferi bir gecede olup biten olaylardan ibaret değildir.

1970'lerin sonlarından itibaren devletin ve milletin içine yerleştirilen ajan örgütünden, örgütün her yere ulaşan sinsi yapılanmasından, 2007 sonrası başkalaşan 2010 sonrası fiilen başlayan ve Türkiye'yi düşürmeyi hedefleyen saldırı silsilesinden kurtuluş günümüzün tarihidir 15 Temmuz. Tüm saldırılara karşı verilen mücadelenin son safhasıdır. Yılanın başının ezildiği, pranganın sökülüp atıldığı tarihtir.

Adını doğru koyalım, 15 Temmuz gecesi darbe görünümü taşısa da, FETÖ'nün bizatihi varlığı ve amacı Türkiye'yi işgal girişimidir.

FETÖ, Amerika Birleşik Devleti'nin istihbarat örgütü tarafından tasarlanmış, dönemin eşitsiz ilişkisinden faydalanarak NATO marifetiyle uygulanmış, 1980'den başlayarak her darbe döneminde vesayet odakları eliyle semirtilip devlet içine yerleştirilmiş bir ajan örgütüdür.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının hazırladığı FETÖ çatı davası iddianamesinde tespit ettiği gibi Fetullahçı terör örgütü 1980 darbesinde, 28 Şubat'ta post-modern darbesinde, 27 Nisan e-muhtırasında büyük atılımlar yaparak güçleniyor.

Örgüt yapılanması istihbaratçıların kullandığı hücre tipi yapılanma. Örgüt elemanları kod adları kullanıyor, gizlice haberleşiyor, şifreli konuşuyor, örgüt evlerinde gizli toplantılar yapıyor, örgütün gösterdiği kişiyle evleniyor, eşler birbirleri hakkında örgütteki abiye-ablaya rapor veriyor.

Örgüt elemanı örgüt yardımıyla sızdığı devlette gerçek kimliğini gizliyor. Devlet içinde paralel bir yapı oluşuyor. Ve vakti geldiğinde harekete geçiriliyor.

15 Temmuz'da olduğu gibi örgütün sahibinden talimat geldiğinde örgüt elemanı ajanlar, devletin verdiği yetkiyi örgütün menfaatleri için, talimatları için rahatça kullanma kalkıyor.

Bu açıdan 15 Temmuz, sadece FETÖ'nün kripto elemanlarını enselediğimiz gün değil Amerika Birleşik Devletleri'ni suçüstü yakaladığımız tarihin adıdır.