Türklere üç kýtaya yayýlmýþ dev bir imparatorluðun yýkýmýný miras býrakan 120 yýllýk enerji savaþlarýnýn sonuncusuna hazýrlanýyoruz.
Dönemin, Ýngiliz Donanma Komutaný Lord Fisher 1882’de, “makine daireleri petrol ile çalýþan motorlara sahip” savaþ gemilerinin imparatorluðun deniz hakimiyetini en az yüzde 50 artýracaðýna inanmasa, 1900’de Avustralya kökenli Ýngiliz maden yatýrýmcýsý William Knox D’Arcy Ýran’da petrolün peþine düþmese, Winston Churchill petrol için tüm savaþlarý baþlatmasa bütün bu yaþanýlanlar ertelenir miydi, sanmýyorum.
Ýnsanlýðýn geliþiminin kendine has rotasýndan söz ediyoruz.
Bu rotada 1914-1918 arasý ana kurban Türklerdir. Zengin petrol ve doðalgaz topraklarý kanlý bir senaryo ile ellerinden alýndý.
Musul-Kerkük’ü sürekli konuþuruz ama, nedense, bugün bir Amerikan sömürgesi olan Suudi Arabistan’ýn veya her zorluðumuzda elindeki mali birikimle yanýmýzda yer alan Katar’ýn da Osmanlý’nýn topraklarýný unuturuz.
Tümamiral Cihat Yaycý’nýn açtýðý rotadan yeniden topraklarýna doðru ilerlediðimiz Libya’nýn da…
“Ýçten patlarlý motorlarýn” medeniyetini yaþýyoruz, sonucu petrol/doðalgaz savaþlarýnda ölmüþ ve ölmeye devam eden milyonlarca insandýr.
Diðer sonucu ise, petro-devletlerin diktatörlük ve krallýklarý, Soðuk Savaþ yýllarýnda yaþanýlmýþ kanlý askeri darbeler, faþizm, komünizm, ýrkçýlýk, radikal dincilik ve liberalizmin zengini daha zengin, fakiri daha fakir kýlan sosyo-ekonomik soykýrýmcýlýðýdýr.
“Barýþ ve demokrasi” kelimelerinin anlamýný yitirecek kadar çok kullanýldýðý bu yüzyýlda gözden kaçan, “savaþ ve diktatörlüðü” körükleyen enerji dinamosudur.
Ýlerleyen yüzyýllarda, tarihçiler, insanlýðýn son 150 yýlýný, medeniyetin ikinci ortaçaðý olarak deðerlendireceklerdir.
SON ENERJÝ SAVAÞINI ÖNLEYEBÝLÝR MÝYÝZ?..
Putin ve Rus kadrolarýnýn telaþýný haklý buluyorum, çünkü ülkeleri, insanlýðýn yüksek ihtimal son enerji savaþýnýn merkezinde yer alýyor.
Amerika’nýn, týpký Sovyetler Birliði’ni daðýttýðý gibi, Rusya Federasyonu’nu da yok etmeye çalýþtýðý, buradaki zengin doðalgaz yataklarýna el koymaya çalýþtýðý açýktýr.
Parçalanmýþ Rusya Federasyonu’ndan kalacak zengin doðalgaz yataklarý ve kürel ýsýnma sonucu eriyen buzullar nedeniyle yeni devreye irmeye baþlayan Kuzey Kutbu geçiþ yollarýnýn nasýl iþtah açtýðý bir sýr deðil. Bu nedenle Rusya sürekli silahlanýyor ve savunma hatlarýný –týpký Türkiye gibi- uzak coðrafyalara taþýmaya çalýþýyor.
Irak-Suudi Arabistan hattý üzerinden Basra, Ýsrail-Yunanistan hattý üzerinden Doðu Akdeniz fosil enerji yataklarýna el konulmasý gayretleri bu savaþýn tamamlayýcý cepheleri.
Bu gerçeði görürseniz, “ne iþimiz var orada” sorularýnýn da geçersizliðini çok iyi anlarsýnýz.
Aslýnda bir enerji savaþý olan Birinci Dünya Savaþý’nda imparatorluðu yýkýlan Türkleri, bu coðrafyadan yok etmeyi de hedefliyorlar, bizim boþaltacaðýmýz bu “bor madeni zengini” topraklara hangi kavmin sahip olacaðý da yüksek ihtimal belirlenmiþtir.
TOGG’UN VERDÝÐÝ MESAJI ISKALAMAK…
Türkiye’nin ilk yerli otomobilini yüzde yüz elektrik enerjili planlamasýnýn yalnýz ekonomik bir geçerliliði yok, Türkiye, bu tercihle ayný zamanda geleceðe dönük bir duruþ da sergiliyor.
Fosil yakýtlarýn hakimiyetinden kurtulmuþ yeni bir ekonomik alt yapý, yenilenebilir enerjinin öne çýkýþý ve nihayetinde KURTULUÞ!..
“Demokrasi ve barýþ” kavramlarýnýn þiirsel ifadeleri ruhlara güzel hitap edebilir ama, (Nazým’dan, ‘çocuklar öldürülmesin, þeker de yiyebilsinler’ dizesi örnektir) bu iki kavramýn sürdürülebilir þekilde insanlýðýn geleceðine hakim olmasýnýn tek yolu, insanlýðýn enerji sorununu fosil yakýtlardan kurtarmasýdýr.
Bütün radikal siyasi akýmlar, petro-devletlerin diktatörlükleri, enerji savaþlarý için hazýrlanan ordular, bu ordularýn arkasýndaki savunma sanayi yapýlanmalarýndan kurtuluþun adresi, HÝDROJEN’dir..
HÝDROJEN’i, sudan düþük maliyetle üreten, depolamaya gerek duymadan anýnda kullanan, veya en azýndan, mevcut doðalgaz sistemlerinde HÝDROJEN’i belirli oranda devreye sokan devlet ve toplumlar, yeni çaðýn da kapýsýný aralayacaklardýr.
1453’de Ortaçað’ý sonlandýrdýk, insanlýk için bu yeni dönüþümü neden baþlatmayalým. TOGG buna hazýr olduðumuzu gösterdi, bence…