Barolardan önce þu CHP’ye dair bir iki kelam edeyim.
Bu Fransýz tipi laikçi sistemi inþa eden kim?
CHP.
Peki Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý’ný (DÝB) bu sistemin içine monte eden kim?
CHP.
Dini sadece devlet hayatýndan deðil memleket ve toplum hayatýndan sökülüp atýlmasý gereken bir zararlý unsur gibi gören CHP, ne hikmetse DÝB’i laikçilik içinde bir devlet aparatý olarak konumlandýrma gereði duymuþtur.
Niçin mi?
Her þeyi kontrolleri altýnda tutmak istedikleri için, dini de kendi denetimleri altýnda tutmak istedikleri için…
DÝB üzerinden CHP laikçiliðine ve modernleþmesine uygun bir toplum tipi oluþturmak istedikleri için.
“Size nasýl bir din ve nereye kadar bir dindarlýk lazýmsa onu da biz belirler ve veriririz!” anlayýþýnýn tipik bir ifadesi bu.
Halk için ne lazýmsa ona CHP’nin iktidar seçkinleri karar verdikleri için DÝB’i de bu amaçla kurdular.
Hilkat garibesi bir sistemdir bu.
Bir yanda ezaný dahi Türkçe okutturacak kadar dine müdahale eden bir Jakoben laikçilik anlayýþý, öbür yanda Diyanet kurumu.
Düþününüz ki bankalar marifetiyle devlet faizi ekonomik sistemin merkezine oturtuyor.
Ýçkiyi kendisi üretip satýyor.
Ýlahir...
Öbür yanda Diyanet kurumunun baþýndaki zat, yani devlet memuru statüsündeki zat “içki ve faiz haramdýr!” diyor.
Bu ne yaman çeliþkidir?
Devletin gözetiminde ve denetimindeki genelevlerde zina iþleniyor, oralardan vergiler alýnýyor.
Diyanet Baþkaný kalkýp “Zina haramdýr!” diyor.
Çeliþkiye bakýnýz ki o haram yerlerden toplanan vergilerle Diyanet Baþkaný’nýn ve dahi tüm din görevlilerinin maaþlarý ödeniyor.
Laiklik desen laiklik deðil!
Dindarlýk desen dindarlýk deðil!
Tam bir sistemik garabet, kültürel bir bölünmüþlük ve çeliþkili bir patolojik durum.
Bunun müsebbibi kim?
CHP.
Þimdi CHP kalkmýþ Diyanet kurumuna adeta harp ilan ediyor.
Kendi isteklerine uygun bir dini öðreti vazetmediði için.
ALÝ ERBAÞ NE DEDÝ DE BARO AYAKLANDI?
Hiç laf kalabalýðýna gerek yok.
Dediði þu:
“Zina ve eþcinsellik lanetlenmiþ haramlardandýr.”
Anlama sorunu olmayan herkes anlar ki burada kastedilen þey o fiillerin bizatihi kendisidir, somut þahýslar deðil!
Bu ne mi demektir?
Þu:
Bu fiilleri haram olduðunu bilerek iþleyenler günahkar olurlar lakin Müslümanlýktan çýkmazlar.
Burada somut þahýslara yönelik bir dini uyarý söz konusudur; dinden çýkartýp düþmanlaþtýrma deðil!
Gene dini öðretiyi az buçuk bilen herkes bilir ki bu görüþ Diyanet Baþkaný’nýn kendi görüþü deðil, Kutsal kitapta apaçýk ifadesini bulan dini öðretinin kendisidir.
Þimdi tepki koyan barolara ne demeli?
Ya dini öðretiyi bilmiyorlar.
Þayet böyleyse bilmedikleri bir konuda ahkam kesip tavýr koymalarý en hafifinden iþgal ettikleri konumla baðdaþmýyor.
Ya da dini öðretiyi biliyorlar.
Bu durumda da Ýslamofobik kinlerini kusuyorlar demektir.
Bence ikincisi doðru.
O barolarýn yönetim katýndakiler hem Ýslamofobik olduklarý için kinlerini kusuyorlar hem de meslekleriyle baðdaþmayan bir çarpýtma yoluna gidiyorlar.
Çarpýttýklarý husus þu: Sanki o görüþ Diyanet Baþkaný’nýn kendi söylemiymiþ gibi sunmalarý!
Baronun açýklamasýnda “þahsi söylem”in “kutsal sayýlan deðerler üzerinden inþa!” edilmek istendiði gibi akla ziyan bir yaklaþým var.
Oysa ortada þahsi bir söylem yok, kutsal öðretinin bizatihi kendisi var.
Kendileri Kur’an’ý kutsal saymayabilirler. Hatta din düþmaný olabilirler.
Bu onlarýn tercihi.
Bu durumda Diyanet Baþkaný’nýn dedikleri zaten onlar için geçerli deðil.
-Devamý yarýn-