Ermenistan'ın, ''refah” mı, yoksa “savaş” mı; ayrımı arasındaki tercihi…

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'ın, iktidarında "muktedir" olamaması, kendisinin de içinde bulunduğu siyasi geleceğini "soru" altına alıyor.

Doksanların başlarından itibaren Ermenistan siyasileri, hep "savaş" retoriği üzerinden "prim" yapıyorlardı. Savaşa alternatif başka yol sunanların sonu ise, en iyi halde Levon Ter-Petrosyan gibi siyasi kariyerine "veda" edenler oldu.

Uzun yıllar Ermenistan, Türkiye ve Azerbaycan karşıtlığı ile bilinen, Azerbaycan topraklarını "işgal" eden anlayış sahipleri ile idare ediliyordu. Halen de bu zihniyet, Ermenistan devletinin "damarlarına" kadar hakim.

Ermeni lider Paşinyan yeni değişim rüzgarı ile iktidara geldi. Seçmenlere barış, refah ve gelecek sözü verdiği için; Karabağ'daki "hezimete" rağmen halkı yeniden "Paşinyan" dedi.

Paşinyan, tıpkı Levon Ter-Petrosyan gibi anlaşabilmek, komşularıyla "rasyonel" yol tarifine sıcak bakan biri. Lakin bir taraftan Fransa merkezli Avrupa, diğer taraftan da Rusya, yanı başında ise geleneksel ortağı İran arasında, zaman zaman zorlandığı görüntüsü veriyor. Ermenistan'ı, bu zorlanmadan kurtaracak tek adres var. O da Türkiye ve Azerbaycan!

Türkiye Başkanı Erdoğan ile uzun zamandır görüşme arzusundaydı. Ankara "şartlar" hazır olmadan, bu görüşmeyi zamana yayıyordu. Nitekim Başkan Erdoğan'ın; Prag ziyaretinde Paşinyan için olağanüstü siyasi başarı anlamı taşıyan bu "görüşme" gerçekleşti.

Türkiye halen olaya temkinli bakıyor.

Paşinyan iktidar oldu ama, halen devlete "hakim" değil. Yani "muktedir" olamamış.

Bu durumda verdiği söze sahip çıkabilecek mi?

Kendisine "rağmen", Ermenistan devleti içinde bir kaç "güç" dengesi ve siyasi "eliti" onu işitecek mi? Soruları doğal olarak insanın aklına geliyor.

Paşinyan'ın "iktidar" olduğu kadar "muktedir" olması ve barış söylemini gerçeğe dönüştürmesi için, "desteğe" ihtiyacı vardır.

Başkan Erdoğan ile "görüşmekte" bu kadar "ısrarcı" ve "istekli" olmasının altında yatan gerçek de budur.

Zaman bize yeni "değişim" ve "dönüşüm" sürecini sunuyor.

Dünya "değişiyor", güç "dengeleri" çeşitleniyor.

Paşinyan, "uydurma" "soykırım" "dayatması" ile bir yere varamayacaklarının farkında. Artık Karabağ'a, uydurma Artsak ismi ile hitap etmemenin; yeni ve doğru süreç olduğunun da farkında.

Ermenistan devletinin içindeki hastalıklı bakış açısı, Paşinyan'a "suikast" yapmazsa, Türkiye'ye yönelik hastalıklı iddialardan kendilerini tedavi edebilirse, Azerbaycan'la arasındaki "sınır" tanımlama işini doğru yönetebilirse; Türkiye ve Azerbaycan ile "ortak" noktada buluşur ve kendi halkına vaad ettiği istikrarlı, umutlu geleceği sunabilir. İşte bu nedenle Erdoğan'ın ve Türkiye'nin desteğine ihtiyacı var.

Paşinyan hükumete "sokak" hareketiyle geldi ama uzun yıllardır hüküm süren; politbüro ve taşnak zihniyetli tecrübeli Ermeni siyaset adamlarından, daha fazla Ermeni halkına hizmet eden "kişi" olarak çıkıyor karşımıza...