Esirler öldürülebilir belki ama onlarýn ‘isyan hakký' ellerinden alýnamaz!

Türkiye'de halkýmýzýn, -inþaallah- ebedîyyen muhalefete mahkûm ettiði malûm partinin yeni Gen. Baþkaný, seçildiði kurultayda yaptýðý konuþmada, 75 yýldýr topraklarý iþgal edilmiþ ve prangalara vurulmuþ Filistin halkýnýn asîl direniþçilerine 'terörist' demiþ; Amerikan emperyalizminin ve onun Avrupa'daki müttefikleri olan rejimler ve içerdeki yardakçýlarýyla aðýz birliði ederek. Üstelik de, Batý dünyasýndaki sivil halklar ve hattâ Amerikan Yahudileri arasýnda bile, Gazze'de sergilenen barbarlýða karþý protesto gösterileri yapar ve birçok Yahudi cemaatleri, Ýsrail tarafýndan sergilenen barbarlýðýn 'Hz. Mûsa'nýn þeriatinde yerinin asla olmadýðýný' söylerken ve de insanýn hür yaþamasý gerektiðine inananlarca, 'Esaret altýnda yaþayan insanlarýn, kurtulmak ümidiyle zincirlerini kýrmak için isyan hakkýnýn tabiî olduðu' kabul edilirken.

*

Evet, 75 yýldýr, aðýr baskýlar altýnda yaþayan Filistin halkýnýn, kendi topraklarýnda esaret hayatý altýnda yaþatýlmalarýna karþý her fýrsat ve yöntemle isyan etmek hakký, saygýyý en çok hak eden bir davranýþ þeklidir ve esir insan, bu durumdan kurtulmak yolundaki çýrpýnýþýndan dolayý suçlanamaz.

Bu konuya bu kadarca deðindikten sonra. Bir baþka konuya deðinelim:

*

Cumartesi sabahý, bazý dostlarýn, ülke veya dünya gündemindeki konular etrafýnda sohbet etmek için, ayda bir tertib ettikleri kahvaltýlý bir toplantýya katýldým. Söz konusu toplantýda akademisyen arkadaþ da 1 saati aþkýn bir süre Filistin ve siyonist Ýsrail rejiminin kurulmasý süreci etrafýnda bilgi verdi.

Ancak, o gün saat 11.00'den itibaren, 'Ýstanbul 2. No.lu Baro'nun 'Filistin'de Soykýrým' konulu ve bu satýrlarýn sahibinin konuþmasý olduðundan, bu kahvaltýlý toplantýnýn sonunu bekleyip, söz konusu akademisyen arkadaþtan bazý konulara açýklýk getirilmesini rica etmek imkâný olmadý.

Halbuki o akademisyen arkadaþýn yaptýðý bilgilendirmeye teþekkürden öteye, birkaç konuya deðinmek gerekiyordu.

Meselâ, bu arkadaþ, Müslümanlarýn bugün karþýlaþtýklarý meseleleri aþabilmeleri için, 'Ümmet' þuûruyla hareket etmesi gerektiðine deðinirken, 'ama ümmetçi olmamak gerektiði'ne de vurgu yapýyordu. Halbuki ümmetçi olmadan, yani, 'Ýslâm Milleti'nin birliðini saðlamayý ideal edinme'den, nasýl ümmet olunacaðý?' sualinin cevabý verilebilmeliydi.

Ayrýca, mezkûr arkadaþ, siyonist Ýsrail rejiminin, 1948'de kuruluþunun hemen ardýndan, halký Müslüman olan ülkelerden sadece Türkiye'nin bu yeni devleti resmen tanýmasýna deðinerek, 'o günkü dünya þartlarýnda bu tanýmamazlýðýn, kaçýnýlmaz olduðunu' iddia etmesinin mantýkî bir izahý yoktu.

Ayrýca, Osmanlý'nýn 1. Dünya Savaþý'ndaki aðýr yenilgisi ve kurtlar sofrasýnda parçalanýþýndan sonra, Ýngiliz emperyalizmince Filistin'e davet edilen Yahudilerin kýsa zamanda çok büyük rakamlara ulaþmasýnýn Filistin'de meydana getirdiði derin sosyal rahatsýzlýklar üzerine, 1925'de Kudüs ve 1930'daki Mekke Konferanslarýna deðinilirken; 1925'deki Kudüs Toplantýsý'ndan bir netice alýnmadýðý için, 'Türkiye'nin 1930'daki Mekke Toplantýsýna katýlmayý reddettiðinin ifade olunmasý' ne kadar gerçekçiydi?

Çünkü, Türkiye'nin 1930 Mekke Toplantýsý'na katýlmamasý, Kemalist rejimin, , 'Devlet'in dini, Din-i Ýslâm'dýr.' þeklindeki Anayasa hükmünü, 1928'de anayasadan atmasýnýn ve fiilen laik bir uygulamanýn gereðiydi.

*

Bu konulara bu kadarca deðinip geçelim, 2. No.lu Baro'da tertiplenen 'Filistin'de Soykýrým' sempozyumuna.

Adalet Bakaný Yýlmaz Tunç ve 2. No.lu Baro Baþkaný Yâsin Þamlý'nýn muhtevalý ve ilginç konuþmalarýndan sonra, akademik ünvanlý olanlar genelde, uluslararasý hukukun çiðnendiðinden ve Uluslararasý Ceza Mahkemesi'ne yapýlacak baþvurulardan uzun uzun söz ettiler.

Halbuki uluslararasý hukuk denilen kurallar, Birleþmiþ Milletler'de, 2. Dünya Savaþý'nýn galipleri olan '5'li mütegallibe'ce dayatýlmýþ bir 'zorbalýk hukuku'ydu. Hâlen de BM. Güvenlik Konseyi'nin 5 Daimî üyesinin sadece birisinin 'vetosuyla bile, BM'nin iþletilemez hale getirildiði ve 'subaþlarýnýn 'dev'ler tarafýndan tutulduðu bir barbarlýðýn' yine de hukuk adýna bir ümit kaynaðý olarak sunulmasý ilginçti.

*