M. Yalçın Yılmaz
M. Yalçın Yılmaz
Tüm Yazıları

Eski defterleri kapatmak

Türkiye yeni sondaj gemisini sahaya indirdi. Fatih, Yavuz ve Kanuni'den sonra son geminin adı Abdülhamid Han oldu. Akdeniz'de ilk sondajı başlatan gemi, mühendislerimizin emekleriyle adeta bir teknoloji harikası.

Bizde isim verme kararları pek tartışılır. İktidarlar iş başına geçince yatırımlarını planlar ve bütçesini ayırır. İş açılış yapmaya gelince ismi verme hakkına da sahiptir elbette.

Yıllar evvel İstanbul'da Darülaceze müessesesinin kapısına kuruluş yıldönümü vesilesiyle Sultan 2. Abdülhamid posteri asılmıştı bir grup da gidip yumurta atmıştı.

Sultan Abdülhamid ismi şimdi yine tartışmalara konu oldu. İster seversiniz ister sevmezsiniz kritik bir dönemde devletin çöküşünü yavaşlatmış bir padişahtı. Sultan 2. Abdülhamid açtığı kurumlarla Türk modernleşmesinin en önemli adımlarını attı. Hastaneler, okullar, imar ve iskan faaliyetleri saymakla bitmez. Yıldız Teknik Üniversitesi'nde Prof. Dr. Melek Özyetkin'in başında bulunduğu araştırma merkezi bu konuda ciddi çalışmalar ve yayınlar yapıyor. Meraklısı bu merkezi ve yayınlarını mutlaka takip etmeli. (bkz. http://sultanabdulhamid.yildiz.edu.tr/ )

1. Dünya Savaşı sonrası kaybeden devletlerde sistem değişti. Hanedan ahalisi ülkelerini terk etmek zorunda kaldılar. İstanbul'dan Ankara'ya geçen devlet erki ister istemez geçmişe sünger çekti. Bu süreç o günkü koşullarda farklı değerlendirilebilir ve tepki de gösterilebilir. Ancak dönemi karşılaştırmalı incelediğinizde mağlup ülkelerin yaşadığı dönüşümü, yeni dünya konseptini anlamanız mümkündür.

Genç Cumhuriyet, ulus-devlet değil devlet-ulus şeklinde teşekkül etti. Osmanlı asker-aydın zümresi genç Türkiye'yi yukarıdan aşağıya inşa ettiler. Bu tartışmalı dönem tanıkları tarafından aşırı yüceltilen yahut aşırı tepki verilen bir dönemdir. Oysa bugün sakin bir kafayla modernleşen dünyadaki kırılmaları okuduğunuzda bizim yaşadığımız süreci daha akl-ı selim değerlendirebilirsiniz.

Genç Cumhuriyet, tarihi kendisiyle başlatmış ancak arkeolojik referanslar arayarak İslamiyet öncesi Türk tarihine yönelmiştir. Avrupa'nın Greko-Romen dönemine ve mitolojik yolculuğuna karşı Sümer, Hitit, Etrüsk gibi uygarlıklara referans arayışı gerçekleşmiştir.

Genç Cumhuriyet Osmanlı'dan devraldığı kurumlarla büyümüş ve gelişmiştir. Varlıklarıyla ve borçlarıyla yeni Türkiye, Osmanlı'nın devamıdır. Bugünkü bilgiyle tarihten kimseyi silemezsiniz. Sultan Abdülhamid ve Atatürk bu tarihin birer gerçeğidir. İç siyasette karşı karşıya getirmeniz de hakikati değiştirmeyecektir. İki lider de Türk modernleşmesinin art arda gelen halkalarıdır. Abdülhamid'i yok saydığınız zaman ilk mektepler, rüşdiyeler, kız liseleri gibi ilk modern eğitim kurumlarını, Kızılay'ı, hastaneleri yok saymanız gerekir.

Türk tarihinde aralıksız devlet kurma kabiliyeti mevcuttur. Modern Türkiye Cumhuriyeti kuruluş sürecinde geçmişi inkar etmiş olabilir ancak bizler genç Cumhuriyet'in bu dönemini doğru zeminde okumak zorundayız. Kuruluş dönemlerindeki yüksek kaygı ve muktedir olma endişesi ile atılan adımlar dönemin Avrupa ülkelerinde de karşımıza çıkmaktadır. Eski defterleri kapatmanın ve yeni rüzgarlara yelken açmanın vakti çoktan geldi geçiyor.

Cumhuriyetin 100. yılına girerken Türk tarihinin bütün liderlerine önem vermeli ve saygı duymalıyız. Her liderin ve devlet adamının ektiği bir tohum var ki Türk Kuşağı dediğimiz sahada, bereketli topraklarda Türkler varlığını sürdürmekte.

Şimdi sondaj gemimiz Abdülhamid Han'a sahip çıkma zamanı. O gemilerin önemini ilerde çok konuşacağız. Şimdi dua edelim o gemileri koruyacak Atak'lar, Bayraktar'lar var olsun.