Ýlk Emevî sultaný Muaviye hakkýnda Suûdî rejiminin, bir televizyon dizisi yayýnlamaya baþlayacaklarýna /veya baþladýklarýna dair bir habere mütekabilen, Irak'ta da, Hz. Ömer'i katleden ve mezarý Isfahan yakýnlarýndaki Kaþân þehrinde bulunan 'Ebu Lû'lû'yu gündeme taþýmayý hedefleyen bir tv. dizisi'nin devreye sokulacaðý iddiasý, akla hemen, bir takým þeytanî odaklarýn oyunlarýný da getirdi.
Bu haber bizim toplumumuza da yansýdý ve yorumlar yapýldý. Eðer bu haber doðru ise, bu gibi karþýlýklý yarýþtýrmalara tevessül edenlerin emperyal güç odaklarýnýn yeni bir oyununa- entrikasýna âlet olacaklarýný hiç tereddüt etmeden söyleyebiliriz.
Bu konuda, Iraklý etkili þiî lider Muqtedâ Sadr, "Ne Muâviye Sünnîleri temsil eder, ne de Ebû Lû'lû Þiîleri..." demiþ, doðru bir yaklaþýmla..
Bu konunun gerçeðinin ne olduðunu Ýran'dan bazý âþina ve dostlardan sorduðumda haberleri yoktu.
*
Doðrudur ki, özellikle Ýran'da Pers kavmiyetçileri arasýnda Hz. Ömer'e karþý bir husûmet vardýr.
Çünkü, 2 500 yýllýk bir geçmiþi olan Pers imparatorluðu, Hz. Ömer zamanýnda Qadisiyye Savaþý'nda yenilgiye uðratýldý ve Ýran, Ýslâm'la müþerref oldu. Ama, Pers kavmiyetçileri, o 2 500 yýllýk ve 'görkemli' saydýklarý geçmiþlerinin yok ediliþini unutmuyorlar ve bu yüzden, Hz. Ömer'e düþman olmalarý tabiî..
Ama, bu konudaki deðer yargýsý tarihe bakýþa göre deðiþir. Nitekim, 1980-88 arasýndaki Irak- Ýran Savaþý sýrasýnda, Saddam Huseyn liderliðindeki Irak Baas rejimi, Ýran halkýný kast ederek 'mecûsî çocuklarýný yok edeceðiz' derken, Saddam için de 'Qadisiyye Kahramaný' diyordu ve o zamanki Ýnkýlapçý Ýran'ýn lideri Ýmam Rûhullah Khomeynî ise, 'Qadisiyye bizimdir. Ýran, Qadisiyye sâyesinde Ýslâm'la þereflendi. Sen bir Baasçý olarak Qadisiyye'ye nasýl sahib çýkarsýn?' diye karþý çýkýyordu; Saddam Huseyn'e..
*
Bu vesileyle, akl-ý selîm sahibi bir Þii âliminden 30 yýl öncelerde dinlediðim bir anekdotu aktarayým.
O þöyle demiþti: 'Ýngiliz emperyalizmi, Hindistan'a yerleþtikten sonra karþý 1860'larda Ýran Körfezi'ne de geldiklerinde, Ýran'daki Þii Müslüman halkýn, diðer Müslüman halklarda görülmeyen ve 'Hz. Huseyn ve yârânýnýn Yezid güçlerince katledildiði Kerbelâ Faciasý'nýn yýldönümlerinde tertip olunan 'Âþûrâ Törenleri'ni görünce, Þii Müslümanlara dediler ki: 'Siz böyle ne zamana kadar aðlayýp duracaksýnýz? Sizin de þâdlýk ve sevinç günleriniz niye olmasýn? Meselâ, siz de 'Ṹmerkuþî (Ömer öldürme) eðlenceleri yapýnýz..' dediler.. Ve bu komik eðlenceler, maalesef, 100 yýlý aþkýn bir zaman tertip olundu ve ancak Ýmam Khomeynî gelince 'Bunun haram olduðu'nu bildirip yasakladý da, unutuldu..
*
Þimdi de, Amerikan emperyalizminin kontrolünde olan iki bölge rejiminin böyle bir oyuna âlet olmalarý esef vericidir.
Hemen ekleyeyim, Ýran'ýn en üst makamýnda bulunan Ali Khameneî'nin, 'Ehl-i Sünnet'in saygý duyduðu þahsiyetler aleyhinde konuþmak- yazmak gibi eylemlerin haram olduðu'na dair bir fetvâ yayýnladýðý bir-kaç ay önce, El'Cezire televizyonunda ve Arapça metniyle birlikte duyurulmuþtu. Kaldý ki, inkýlabýn önde gelen diðer isimlerinin de benzer beyan ve fetvâlarý daha önce de olmuþtu.
*
Kezâ, (merhûm) Hâþimî Refsencânî de 10 yýl kadar öncelerde, kendisini bir mâtem günü vesileyle ziyaret eden bir grubun , onun huzurunda okuduklarý bir mersiye'den / aðýttan sonraki sohbet ânýnda, kendisine sorulan, 'Dünya Müslümanlarý niye birlik olamýyor?' þeklindeki ve hemen her Müslüman cemaatinin bir gönül sancýsý halinde dile getirdikleri bir suale cevap verirken, 'Müslümanlar niye mi birlik olamýyorlar? Þunun için..' dedikten sonra, Enfâl Sûresi'nin, 'Aranýzda nizâlaþmayýn, gücünüzü yitirirsiniz..' meâlindeki 46. âyetini okumuþ ve sonra da, 'Meselâ buraya geldiniz, aðýtlar okudunuz, gözyaþý döktünüz; ama, bu mersiyeler içinde Hz. Peygamber (S)'in ashabýna, sahabelerine lânetler okuduðunuzun farkýnda bile deðilsiniz.. Sonra da 'Müslümanlar niye birlik olamýyor? 'diye soruyorsunuz ' demiþti.
Evet, Ýslâm Millet,'nin birliðini isteyen insanlar her yerde var; ama, dar görüþlü kimseler de!..
*
'25-26 sene öncelerde, Tâlibân, Afganistan'da yönetimini ele geçirdiði zaman, Afganistan- Ýran sýnýrý boyunca, sýnýrdan 50 -100 metre kadar içerde, üzerine 'Þia kâfir est!' yazýlý kocaman tabelâlarý dizmiþlerdi.
Þimdiki Tâlibân yönetimi, bu ikinci iktidar döneminde ayný yanlýþý yapmýyorlar ve Ýran'la daha mâkul ve dengeli bir irtibat içindeler.
*
Bir diðer örnek..
Hz. Fâtimâ'nýn vefatýný 'Hz. Ömer'den bilen bir iddia asýlarca söylenir- durulur. Güyâ, Hz. Ömer, Hz. Ali'yle görüþmek üzere geldiði sýrada, Hz. Fâtimâ, kapýyý açmak istemez ve zorlanan kapýnýn üzerine düþmesiyle, Hz. Fâtimâ'nýn kaburgasý kýrýlýp, o yüzden vefat eder!!.
Ama, seçkin þiî ulemâsýndan olan Lübnan'lý (merhûm) Allâme Muhammed Fazlullah, bu iddiayý 15 yýl kadar öncelerde, vefatýndan az önce, kesin bir dille reddederek, 'Böyle bir hadisenin olduðuna dair hiç bir kayýd, sened yok.. Bunu sonraki asýrlarda biz uydurduk..
Hz. Ali için, hem, 'Esedullah (Allah'ýn arslaný)' diyeceðiz, hem de, 'Esedullah Ali'nin, Hz. Peygamber'in emaneti olan, hanýmý Fâtimâ'yý koruyamayacak birisi olduðunu kabulleneceðiz!. Olacak þey mi, bu?
Býrakýnýz Hz. Ali'yi, böyle bir durumu kendi aileniz için sizler kabul eder misiniz?' demiþti.
*
Bu gibi tahrikler tek yönlü deðil..
Bir takým, sýð görüþlü, câhil veya Ýslâm'ýn ruhundan habersizler kimseler, saçma-sapan þeyleri gerçek imiþ gibi tekrar asýrlardýr söyleyip durmuyorlar mý?
Kaldý ki, Ehl-i Beyt imamlarýnýn 6'ncýsý (ve de Ebû Hanife'nin de hocasý) olan Ýmam Cafer-i Sâdýk. Hz.lerinin zamanýnda böyle þeyler yoktu.. Öylesine yoktu ki, ziyaretine gelen þiîlerinin/ (tarafdar)larýnýn , yanýndan geçtikleri bir mesciddeki namaza, 'Onlar bizden deðildiler..' diye katýlmadýklarýný anlayýnca, 'Gidiniz, onlarla birlikte namaz kýldýktan sonra geliniz..' buyurmuþtu.
O derin idrak nerde, bugün birbirine, Þiâ veya Sünnîlik adýna, 'tekfir' mekanizmasý çalýþtýranlarýn durumu nerede?
*
Evet, kendini bilmez bir takým dar görüþlü kimseler, üstelik de Ýslâm'a hizmet etmek adýna, Müslümanlarý birbirine düþürecek söz ve davranýþlarý, her yerde sergileyip duruyorlar. Öyleleri, ferasetli Müslümanlarýn örneði olamaz.
Halbuki, bizim inancýmýzda, 'Allah'a ve Kur'an'a ve Hz. Muhammed'in nübüvvetine in andýðýný söyleyen ve Kýble olarak Kâbe'ye yönelenler hakkýnda , 'tekfir etmek' yoktur.
Evet, her zamankinden daha bir müteyakkýz olmanýn zamanýdýr.