Cumhurbaþkaný Erdoðan, muhalefetimizin yerli ve milli olmadýðýný söyleyince rahatsýz oluyorlar. Bir gerçeðe temas etmiþ olmasa belki bu kadar feveran etmeyecekler. Türkiye’nin en önemli meselesi kanýmca budur; Türkiye’nin muhalefeti deðil, Türkiye’ye muhalif bunlar.
Yeni bir sorun da deðil. ‘Hami siyaseti’nin bu topraklardaki tarihi hayli eski. Gücünü milletten deðil Türkiye’ye hamilik yapmaya kalkan dýþarlýklý aktörlerden alan bir siyaset biçimi bu. Osmanlý’nýn zayýf düþmeye baþladýðý dönemde ülkede ne kadar gayrimüslim cemaat varsa hepsi için bir hami peyda olmuþtu. Cemaatlerin haklarýný korumak adýna devletin iç iþlerine burnunu sokan ve giderek içeriyi karýþtýracak kadar güçlenen aktörlerdi bunlar. Þayet öyle olmasaydý ne tehcir ne nüfus mübadelesi gibi istenmeyen politikalar yürürlüðe konulurdu.
‘Hami siyaseti’ bir biçimiyle bugün de devam etmekte. Türkiye’nin kronikleþmiþ sorunlarýndan kurtulmasý ve kendi menfaatlerini önceleyecek þekilde politika üretmesinden fena halde rahatsýz olanlarýn kendilerine atfettikleri hamilik misyonuna hizmet eden muhalefet unsurlarý var. Amerika ile Türkiye’nin menfaatleri çatýþtýðýnda Türkiye’yi deðil Amerika’yý savunan, keza Fransa ya da Almanya söz konusu olduðunda yine Türkiye’yi kusurlu bulan bir muhalefet anlayýþý...
Erdoðan düþmanlýðý ya da karþýtlýðý bu hami siyasetinin ambalajýdýr sadece. Ýktidar partisini ve onun liderini eleþtirmek muhalefetin görevidir. Ama bizdeki durum farklý; Erdoðan karþýtlýðý, hami siyasetini örten bir perde iþlevi görmektedir.
AK PARTÝ, MÝLLET ÝTTÝFAKI’NA ÇALIÞIYOR!
Çok basit bir soru; þayet PKK’ya bu denli aðýr darbe vurulmamýþ olsaydý ve hala her gün yeni þehit haberleri gelseydi; misal Ýyi Partili Yavuz Aliaðýroðlu, Avrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesi’nin Selahattin Demirtaþ’ýn tutukluluk durumuyla ilgili verdiði karar hakkýnda ne þiþ yansýn ne kebap kabilinden o bir sepet lafý edebilir miydi?
Neymiþ efendim, hukuk sistemimiz böyle bir durumda kalmamalýymýþ. Madem desene, Selahattin Demirtaþ’ýn tutukluluðunu doðru bulmuyoruz, AÝHM verdiði kararda haklýdýr, Demirtaþ serbest býrakýlmalýdýr.
Ýþin aslý þudur; Ak Parti’nin terörle mücadeledeki kararlý ve baþarýlý politikasý sayesinde Ýyi Parti ve CHP, HDP ile ittifak kurabilmiþtir.
7-8 Ekim’deki Kobani kalkýþmasý ve 53 kiþinin katledilmesi, KCK’nýn talimatý ve HDP Eþbaþkaný Selahattin Demirtaþ’ýn çaðrýsýyla gerçekleþmiþtir. Demirtaþ ve HDP’ye raðmen deðil.
PKK’nin hendek teröründe de Demirtaþ baþroldeydi. Eylemlerin alt yapýsý HDP ve HDP’li belediyelerce hazýrlandý.
700’den fazla asker þehit oldu çukur teröründe. Hiçbir sýnýr ötesi operasyonda bu kadar þehir vermedi Türk Silahlý Kuvvetleri. Çünkü sivil halký canlý kalkan olarak kullandýðý en þerefsiz eylemiydi bu PKK’nýn. Selahattin Demirtaþ’ýn hiç mi katkýsý yoktu bu eylemlerde?
Çok çabuk unutuyoruz; fakat o günlerdeki atmosferi hala yaþýyor olsaydýk CHP ve Ýyi Parti, ne HDP ile yan yana durabilir ne de Demirtaþ’ý savunabilirdi.
Hülasa bugün Millet Ýttifaký’nýn partileri, AÝHM’nin Demirtaþ kararý üzerinden hami siyasetinin acentesi olabilecekleri sinyalini verebiliyorlarsa bu bile Ak Parti’nin sýnýr ötesinde ve içeride PKK’yý eylem yapamaz hale getirmesi sayesindendir. Bu konforu, PKK’nýn suyuna gitmek ve hami siyasetine alet olmak yerine Türkiye için siyaset üretmeye hasretseler belki HDP üzerindeki PKK vesayetinin zayýflamasýna da katkýda bulunurlardý.