HDP, PKK'nın düğümlenmiş bağırsağıdır

Müntakim olan Allah'a yemin olsun ki, yaptıklarınızdan haberdar olan Allah'a yemin olsun ki, yaptığınız zulümlere kör olmayan gözümüzle dağ köpeklerinin sürünerek bittiğini görmeden ölmeyeceğiz.

Size, hangi hayvanın adıyla seslensek hayvana mahcubuz, insan desek sizlerle aynı cins olmaktansa cüssemiz bir kuburun esaretinde yaşamayı tercih eder. Siz sürünerek akan bir salya deresisiniz.

Sizin hamurunuz Avrupa'nın tükürüğüyle yoğrulmuş.

Önce çiçek açan dağları sonra o dağlarda çiçeğine koşacak evlatları çaldınız.

Aşağı bakmayan cıvık sesler sürüsü yukarı bakın o mağaraya bakın 13 mazlum insanın eğilmez başlarından nasıl fışkırır şehadet ona bakın!

Kaçmayın durun! Kahrolsun PKK diyemeyenler kahrolsun.

Kaçmayın buraya bakın yaklaşın yaklaşın! Size soruyorum Pervin Buldan evlatlarınızın başında poz verdiği havuz suyu mu sıcak yoksa 13 mazlumun kanı mı?

Pervin Buldan kaçırılan çocuklar için arandınız ve çocukları bir süre misafir edeceğiz dediniz! Sizin misafir odanız böyleyse mutfağınızı düşünemiyorum. Çünkü sizin partiniz PKK'nın mutfağıdır. Siz aynı kazanda kaynıyorsunuz anladık da vicdan, insanlık, şeref dendiğinde de buhar olmanız bir tesadüf mü?

Şimdi hesap vereceksiniz Diyarbakırlı Annelerin evlatlarını nerede misafir (!) ediyorsunuz!

Sizler o hendekleri beraber kazdınız, PKK'nın tırnak arasında ne varsa sizin siyasetinizde o var.

Ne kadar döpiyes giyerseniz giyin, ne kadar takım elbiseyle adam makyajı yapmaya kalkarsanız kalkın saçağından kan damlayan puşilerinizi görüyoruz!

Demirtaş'ın çizgisini beğenen vicdanı yamuğun İstanbul'a atanmış Plaj Terliği oluşunun arka perdesini de görebiliyoruz.

Eşlerinizin kahvaltı masalarında serpme kahkahalarını Hatice Börü de duydu, siz kalkmayın o masadan olur mu? Diyarbakır annelerinin evlatsız yemek yediği sofraların hesabını ödeyin öyle kalkarsınız kalın orada.

Ayşegül Biçer'i bilir misiniz. HDP İl Binası önünde evladını bekleyen kanser hastası bir anne. Kalbi acıdan nasır tutmuş. Diyarbakır vekili Oya Eronat'a şöyle anlatıyor.

"Oğlum 15 yaşındaydı. Babasıyla boya badana işlerine gidiyor ona yardım ediyordu. Sosyal medyadan çocuğuma ulaştılar beynini yıkadılar. O gün oğlumu götürüyorlar sınırı geçtiklerinde oğlum pişman oluyor beni aradı. Anne beni kurtar diye yalvardığında hemen yanında kim var telefona ver dedim. Ona yalvardım, ne olur getir evladımı o benim tek oğlum, dedim. Bana adeta sırıtarak yarı gülerek, tek evlat daha tatlı olur, dedi ve kapattı."

Şimdi bize dişlerimizi sıktıran

Okurken dudaklarımızı kanatan bu acı işte.

Sizin evlatlarınız güneş

O mazlumların evlatları da feryat yanığı.

Utanmadan hesap istiyorsunuz.

O hesabı sizin deyiminizle devlet sizi misafir (!) ettiğinde ödersiniz.