HDP yalan, Kürtlerin Türkiye'ye inancı gerçek

Anayasa Mahkemesi HDP'yi kapatma davasını kabul etti. Kararın kapatma yönünde olup olmayacağını bekleyip göreceğiz. Belki sadece hazine yardımı kesilecek, belki bazı isimler siyasetten men edilecek.

Ama tüm bu süreçlerden ve hatta HDP'den bağımsız olarak Kürt seçmenin içinde bulunduğu yeni durumu görmek ve siyaseten gereğini yapmak zarureti var.

TRT Kürdî Koordinatörü Yazar Mustafa Ekici bu durumu "Gerçek ve Hayalin Kavşağında Kürtler" adlı yeni çıkan kitabında etraflıca anlatıyor. Geçmişte olup bitenlere takılıp kalmak yerine şu an olmakta olanı merak edenlere tavsiye ederim.

Ekici bölge halkının HDP'yi hala temsil görevi dolayısıyla önemsediğini, HDP'yi bu amaçla Ankara'ya, TBMM'ye gönderdiğini ama HDP tarafından yönetilmek istemediğini veciz biçimde anlatıyor. Hatta Kürtlerin bu ikilemi çözdüğünü, eşsiz şekilde formüle ettiğini şöyle aktarıyor.

Seçim dönemi bir Kürt arifi demiş ki:

"Belediyeyi inşallah HDP kazanacak, inşallah sonra kayyum gelecek!"

Seçmenin HDP'ye hala umut bağladığını ama büyük hayal kırıklığı da yaşadığını ve HDP tarafından yönetilmekten nasıl korktuğunu anlatan bundan daha güçlü bir cümle duymadım.

***

Kürt meselesinde, Kürtlerin zihninde gönlünde artık yeni bir durum var demiştik.

Diyarbakır Annelerinin şahsında bayraklaşan o şanlı direniş, o haklı meydan okuma ve inançlı kararlılık bu büyük değişimin şahikası sayılmalı.

Bu noktaya durup dururken gelmedik.

"Kürt var mıdır yok mudur"dan başlayıp "Kürt meselesi var mıdır, yok mudur"la devam eden uzun süreç devletin Kürtlerle, Kürt meselesini istismar ederek 50 yıldır cinayet işleyen bölücü terör örgütünü ayırt etmesiyle ve teröristle vatandaşa hak edilmiş şekilde farklı davranmasıyla sürüyor. Vatandaşa hizmet götürüyor, teröristle mücadele ediyor.

***

Öte taraftan HDP'ye açılan kapatma davasını AYM dün kabul etti. Süreç işleyecek, kararı yargı verecek, kararın etkileri siyasete olacak.

Muhalefet cephesi HDP'yi daha çok CHP adaylarını seçtirecek oy deposu olarak görse de, AK Parti için durum böyle değil.

Zira Kürt meselesi diye adlandırılan sorun alanlarının tamamının çözülmesi için her veçhede her alanda siyaset üretmiş, çaba göstermiş bir parti AK Parti. İzlenen siyasetin, Erdoğan'ın niyetinin ve gayretinin en güçlü tanığı bizzat Kürtlerin kendisidir.

Samimiyetle ve "elini değil gövdesini taşın altına koyarak" başlattığı çözüm girişimlerinin sahayı nasıl değiştirdiğini de en iyi Kürtler bilir.

HDP'nin kendisine tanınan çözümün parçası olma imkanını, bu sayede edindiği yüzde 13'lük oy teveccühünü nasıl tarumar ettiğini de öyle.

HDP'nin buldumcuk sevinciyle Nişantaşı solcularının oyuncağı olduğunu, terör örgütünün esiri olarak kalmayı ise özellikle seçtiğini gördü Türkiye. En iyi Kürtler gördü.

Bu tecrübe olguları da, duyguları da değiştirdi.

***

Suriye'de Esed, yedi yıl öncesine kadar Kürtleri vatandaş olarak görmüyordu bile. Kimliği yoktu Kürtlerin.

ABD silahı ve DEAŞ senaryosuyla sahnelenen Rojava "devriminden" sonra yüzbinlerce Rojavalı Kürt PKK-PYD şerrinden Türkiye'ye sığındı. Hala dönmüyorlar geriye.

Ankara'nın karşısına geçtiği anda Erbil'in nasıl boğulduğunu, nefessiz kaldığını, memurların maaşını bile ödeyemediğini, Türkiye'ye rağmen alınacak yol olmadığını gördü Irak'ın kuzeyindeki Kürtler de. Keza İran'dakiler de.

Sadece Türkiye, kendi Kürt vatandaşlarına eşit, özgür, onurlu, güvenli ve müreffeh bir gelecek vaat etti ediyor.

Türkiye'den kopmak nedir, Türkiyesiz kalmak nedir en iyi bölgenin insanı biliyor.

Bu sebepten geçmişte hatta yakın geçmişte ne olduğunu bir yana bırakıp yeni durumu doğru okuyup siyaseti yeniden kurmak icap ediyor. Akademi ve medya için de, ama esasen siyasi partiler için ehemmiyetli ve öncelikli bir konu bu.