Hem taciz, hem suistimal...

Eyüp Fatih Şağban adlı bir şeref yoksununun, 12 yaşındaki bir çocuğa cinsel istismarda bulunması toplumu ayağa kaldırdı. Utanmaz adamın istismarda bulunduğu çocuğun babasına telefon ederek işlediği suçu itiraf etmesi, akabinde bu durumun ört bas edilmesini istemesi ise vicdanları çatlatacak bir hadiseydi... Utanç verici bu durumu, toplumca lanetliyoruz. Umarız suçlu kişi, cezasını hak ettiği şekilde çekecektir.

Hukukçu Kadınlar Derneği’nin (HUKAD) basın açıklamasıyla temas edilen önemli bazı uyarıları, işin sadece cezai müeyyidelerle sınırlı kalmaması gerektiğini sizlerle paylaşmam gerekiyor.

Hukukçu kadınlar, çocuklara yönelik cinsel istismarların dünyada ve ülkemizde arttığına dikkat çektikten sonra, yazılı ve görsel eserlerde, televizyon içeriklerinde ve sosyal medyada cinsel istismarı tetikleyici, çocukları cinsel obje haline getiren yayınlara itiraz edilmesi gerektiğini söylüyorlar... Buna çocuk modası denilen ve çocuklarımıza dayatılan konfeksiyonu da eklemeliyiz. Birer küçük kadına dönüştürülen kız çocuklarını, kem gözlerden ve kötü niyetlilerden koruyabilmek hiç de kolay değil...

Cinsel istismar fiilleri, subliminal içerikli ve çocukları kapsayan teşhirci yayınlara paralel bir artış göstermektedir. Bu tür yayımların ön denetime tabi tutularak daha yayına girmeden önlenmeleri ve haklarında caydırıcı tazminatlara karar verilmesi talebi de Hukukçu Kadınlar Derneğinin acil önerilerinden...

Kadın hukukçularımıza göre çocuklara yönelik cinsel istismara dair cezalar ve güvenlik tedbirleri yetersizdir. Bunun yanı sıra hem çocukların hem de çocuklarla ilişki içindeki yetişkinlerin belirli periyotlarla uzmanlar eşliğinde testlere tabi tutulmaları işlevselleştirilmeli, böylece suç işlenmeden önlem alınmalıdır.

Av.Figen Şaştım ve arkadaşları, cinsel istismarı kınamakla yetinmeyip, bazı önemli tespit ve teklifler getirdikleri bu hadisede, suçlu kişinin, sanki dini bir lidermiş gibi takdim edilmesine de karşı çıkmışlar... Bunun din ile hiç bir alakasının olmadığını söylemişler...

Evet, din ile alakası olmayabilir, ama din yerine konan ile alakası var diyorum ben de... Topluma uygulanan rijit din baskısı sebebiyle, ne yazık ki her şeye rağmen dinini öğrenmek ve yaşamak isteyen insanlarımız, bu olayın aktörü örneğinde olduğu gibi, kötü niyetli, şeytani karakterli bazı kişilerin ellerine düşebilmişlerdir.

Bu sefih adamın, kendisine verdiği ‘’şeyh’’ veya ‘’hoca’’ maskesi ise, çok açık bir din suistimailidir. Ne yazık ki bu çirkin maskelemeyi, yani dindarane görüntüyü FETÖ pek çok kötü niyetli grup kullandı. Bununla nasıl mücadele edilir sorusuna verilecek cevap ise; kuşkusuz sahih yol olarak Kur’an azimüşşana ve Resulullah (asv)’a sarılmakla bulunur. İnsanların cehaletinden ve dini bilgi yoksunluğundan istifade ederek kurulan bu tür menfaat şebekeleri, ne yazık ki müşrikliği kana karıştıran bir zehir işlevi görmektedir... Böylelerinin İslam ile, hocalık ile, şeyhlik ile, şeriat ile, tarikat ile alakası yoktur... Dini ve geleneksel mirası lekelemektedirler...