Trafik terörü: Güncelleşmiş kötülük...

Trafik terörü, güncelimizde ama, asla güncelleşmemeli, yani normalleşmemeli, vaka-i adiyeden sayılmamalı. Son zamanlarda haberleri sıkça işgal eden trafikte şiddet olayları, özellikle büyük kentlerde ciddi bir güvenlik sorununa dönüştü.

Trafik halinde seyrederken, sinirli bir erkek sürücü aniden arabanızın üstüne atlasa camı çerçeveyi tekmeleyerek kırmaya başlasa mesela ne yapardınız? Yaşandı bu olay, arabası darp edilen kadının üstelik hamile olduğunu öğrendik daha sonra, sesi korkudan tir tir titreyerek kayda çekmeye çalıştığı görüntülerden...

Geçtiğimiz gün, çakarlı arabasıyla yol kesip adam bıçaklayan gencin pervasız hallerini de aynı tiksinti ve tedirginlike seyrettiğinizden eminim...

Sosyal medya olmasaydı bu trafik magandalardan haberimiz olmayacaktı belki de. Ama trafikteki herkes bu tehlikeyi farkında, patlamak için sadece bir kıvılcım bekleyen gergin sinirler arasında yol aldığını herkes biliyor. Kimsenin diğerine tahammülü, saygısı, halden anladığı-anlayacağı yok gibi. Bunun elbette pek çok sebebi var. Hayat meşgalesi, şehir yaşamının bizleri ittiği stresli koşu, piyasaya hakim olan sınırsız rekabet anlayışı gibi pek çok neden var.

Ama keşke trafik şiddetini çözümleyecek önerilerin üretileceği müzakereler, çalıştaylar, forumlar düzenlense mesela... Psikolog, sosyolog ve hukukçuların da yer alacağı, emniyet ve güvenlik çerçeveli, çözüm odaklı çalışmalar yapılsa. Valilerimiz, emniyet müdürlerimiz kamusal spotlarla bu konuda halkın bilinçlenmesi için dikkat çekebilir... Parti farkı gözetmeksizin siyasetçilerimiz, sanatçılarımız, sporcularımız bu konuda farkındalık yaratmak ve ‘’trafikte centilmenlik’’ oluşturmak için seferber olsalar mesela...

Her toplumsal sorun, cemiyete sorulmuş bir sorudur aslında. Trafik terörüyle mücadele ederken de kuşkusuz caydırıcı normatif tedbirler almak zorundayız ilk başta... Ama hiç bir sorun salt müeyyide sistemiyle çözümlenemez. Çözümün kültürel olarak hazmedildiği ölçüde başarıyla sonuçlanacağını görmemiz gerekiyor.

Trafikte saygı ve dayanışma, kentlilik bilinciyle de ilgili bir mevzu. Üniversitelerin ve liselerin de bu mevzuya dahil olması gerekiyor. Eğitimimizin müfredatımızın içinde yer almalı, trafik nezaketi ve dikkati...

Kültürel anlamda hazmedilmiş, toplumsal davranış ve terbiye haline gelmiş trafiğe dair medeni duruş, elbette suç unsuru oluşturacak davranışların önünde en caydırıcı engeldir.

Trafik terörünün yanı sıra, geceleri hoparlerden verdiği yüksek sesle sokak aralarından ağır ğır geçmeyi adet edinmiş araçlardan da yaka silkiyor İstanbul halkı. İstanbul’da özellikle Çapa, Fındıkzade ve Aksaray hattında, gece 03.00’ten itibaren piyasaya çıkan araçlar aracılığıyla yapılan yüksek volümlü müzik yayını gerçekten korkutucu. Şehir geceleyin adeta vandallara teslim ediliyormuş gibi bir hava estiriliyor. Sıradan insanlar olarak hepimizi, kahredici bir çaresizliğe sürüklüyor bu durum. Kimse çeteleşmiş bu trafik terörizmiyle karşılaşmak, yüzleşmek istemiyor. Kaçmayı yeğliyor. Sineye çekildikçe de güven bunalımına dönüşüyor bu durum.

Terörle mücadelede tarihe altın harflerle geçecek bir başarı kaydeden İçişleri Bakanlığımız ve Emniyet teşkilatımızın bu kötü gidişe el atarak, en kısa zamanda huzuru temin edeceklerine inancım sonsuz. Ama eğitimsel ve kültürel çalışmalarımızla bu mücadeleye ortak olmamız gerekiyor, hemen şimdi, öyle değil mi?