Milletin deðerlerine ve tercihlerine bakýþ açýsýný deðiþtirmedikçe üstenci yaklaþýmlar, siyaseten maðlup olmaya devam edecektir.
Þöyle 100 yýllýk bir geçmiþimize baktýðýmýzda görürüz ki: Batýya öykünmüþ jakobenik aydýnlanma, bizde iki tür tavýr ortaya koymuþtur:
Ýlki 'halk bilmiyor, doðrusunu biz biliyoruz' tavrý,
Diðeri ise 'cahil kalmýþ halký aydýnlatma'ya dair görevseverlik...
Aydýn/ Halk ikilemi, Cumhuriyetle baþlamadý, modernleþme serüvenimizin en baþýndan beri aydýnlar veya seçkinler krizi yaþýyorduk zaten... Ýlk modernleþme hamlelerimiz 1800'lerin baþlarýnda 1808 yýlýnda imzalanan Sened-i Ýttifak ile gerçekleþti. Rumeli ve Anadolu ayanlarýnýn birleþerek, bundan sonra Padiþahýn kendileriyle istiþare ederek hareket etmesi içeriðiyle tarif edilen ama aslýnda egemenliðin paylaþýlmasý manasýndaki bu senet, hem anayasacýlýk hem de ihtilal geçmiþimizin baþlangýçlarýndandýr...
Bizde muhalefetin, ''Batý karþýsýnda biz niçin maðlup oluyoruz' sorgusuyla baþladýðýný zikredelim evvela. Bu iç huzursuzluða eþlik eden dýþ borçlar ve maðlubiyetler de eklenince, bizde politik ve yönetsel deðiþimler 'içerideki huzursuzlarla', 'dýþarýdaki huzurlular''ýn öncülüðünde empoze edilir...
1839 Gülhane Hattý Hümayunundan itibaren, meþrutiyetler takip edecektir bu macerayý. Parlamentolu bir meclisin vazife baþýnda olduðu, vekillerin serbest seçimlerle seçildiðini düþünecek olursak, 1876 ve 1908 Kanun-i Esasi'lerinden bu yana 300 yýla yakýn kayda deðer bir anayasacýlýk ve parlamento deneyimine sahibiz.
''Ýçerideki huzursuzlara'' dönecek olursak... Hoþnutsuzluklarýný halkýn adýna kullanan kesimlerdir çoðu kez. 1800'lerde ayanlar, 1900'lerde siyasi fýrkalar, takiben basýn, Ordu, sermaye çevreleri, ardýndan üniversiteler, yakýn dönemde sivil toplum örgütleri gibi- her ne kadar tartýþmaya açýk da olsa- kendilerini seçkin addeden ve toplum yararýna düþündüðüne inanan kesimlerdir...
Bu üstenci ikilem, bizim hem siyasal tarihimiz içindeki ana fay hattýdýr, hem de modernleþme serüvenimizin en baþýndan beri yaþadýðýmýz jakobenik yönetsel krizdir.
Ne yazýk ki elit kesim, halk desteðiyle seçimleri kazanmaktan çok, halkýn desteðiyle seçimleri kazanmýþ fýrkalarýn veya daha sonrasýnda partilerin nasýl devre dýþý býrakýlacaðý üzerine yoðunlaþan karanlýk bir siyasi tecrübeye sahiptir.
Siyaseten kendini seçkin olarak tarif eden kesimler, kanlý siyasal darbeleriyle tarihe geçmiþ Ýttihat ve Terakki Partisi kompleksini ne yazýk ki üzerinden atamamaktadýr.
Hemen hatýrlayalým: 1913'te Ýttihat ve Terakki Partisinin liderleri Enver ve Talat Paþalar öncülüðünde Hükümet binasý Babýali basýlmýþ ve Harbiye Nazýrý Nazým Paþa öldürülmüþ, Sadrazam Kamil Paþa zorla istifa ettirilmiþtir. Ýttihat ve Terakki Partisi seçimleri kazanamadýðý halde, seçimleri kazanan Hürriyet ve Ýtilaf Partisi devre dýþý býrakýlmýþtýr. Ardýndan ayný darbeci paþalarýn maceraperest tavýrlarýyla 1.Dünya Savaþýna sürüklendiðimizi de not etmekte fayda var.
Bir de madalyonun öteki yüzünde; samimi, dinine, mukaddesatýna, memleketine baðlý, tertemiz Anadolu insaný var. En zor zamanlarda varýný yoðunu memleketi için heba edenler, gerektiðinde canýný memleketi için gözünü bile kýrpmadan feda edenler, bu yolda 'gazavat ruhunu'' taþýyanlar var. Anadolu'nun ve Rumeli'nin müdafasý için bir yerlerden emir beklemeden ortaya çýkanlar... Onlarý milli mücadelenin her safhasýnda yer aldýlar.
Bizdeki ikilem ne yazýk ki halen budur...