İğne deliğinde son bulan hayatlar

Acı haberi Diyarbakır'dayken aldım.

Bir grup gazeteciyle birlikte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın programını takip etmek için Diyarbakır'daydık.

Bartın'dan gelen acı haberle Cumhurbaşkanı Erdoğan Diyarbakır programını iptal etti ve devletin ilgili tüm birimlerini Bartın'a yönlendirdi.

Bartın'daki Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra Müessese Müdürlüğü'nde meydana gelen patlamada 41 madenci şehit oldu. 10 madenci de hastanede tedavi altında. Ölenlere Allah'tan rahmet hastanede tedavi görenlere de acil şifalar niyaz ediyorum.

Hâdisenin olduğu bölgeye giden Cumhurbaşkanı Erdoğan maden ocağındaki patlamanın sorumlularının ortaya çıkartılacağını söyledi. Başkan Erdoğan şehit madencilerin ailelerine de gerekli desteğin verileceğini de vurguladı.

Madenciliği anlatan en iyi ifadelerden biri "İğne deliğinde çalışmak". Bu ifadede mübalağa yok. Hakikaten madenciler iğne deliği mesâbesindeki yerlerde çalışıyorlar. "Madende çalışmak çok zor" ifadesi madenciliği anlatmakta yetersiz kalıyor ama "İğne deliğinde çalışmak" biraz da olsa madenciliği anlatan bir tanımlama.

Tabiî ki kıyas olmaz ama iki hafta önce İstanbul'da Marmaray ile bir yere gitmek için durağa inerken madenciler aklıma düştü. 50-60 metre derinlikteki durağa, geniş alanlardan yürüyen merdivenlerden rahat rahat inerken nefesim kesilmeye başlamıştı. İşte o an aklıma madenciler geldi ve yüzlerce metre derinlikteki iğne deliklerinde nasıl çalışabildiklerini düşünmüştüm.

Madencileri ancak bayram gibi özel günlerde veya en son yaşadığımız elim faciada olduğu gibi maden patlamalarında yad ediyoruz. Ekmek parası için iğne deliğinde kazma kürek sallayanlar asgari hayat şartlarında yaşarlarken kamera karşısında yellenip geğirenler, sövenler, soyunanlar milyonlar kazanıyor.

Toplum olarak bu adaletsizlikle yüzleşmeliyiz. "Devlet madencilere daha çok para versin" diyerek mevcud adaletsizlikteki sorumluluğumuzdan kurtulamayız. Çünkü bir şeyin değeri, toplumun o şeye ne kadar teveccüh gösterdiğine göre belirlenir. Bugün ekran karşısında yellenip geğirenler, sövenler, soyunanlar milyonlar kazanıyorsa toplum olarak o şaklabanlara milyonları bizler kazandırıyoruz, gökten inmiyor!

Bizler, başta madenciler olmak üzere bin bir emek ve meşakkatle asgari şartlarda insanca yaşamaya çalışanlara ve emeklerine, ortaya koydukları ürünlerine, eserlerine hakkettiği değeri verseydik belki de bugün Bartın'daki kazayı konuşmuyor olacaktık.

Bartın'daki şehitleri kaç gün daha konuşacağız? Üç gün mü beş gün mü... Ama milyonlar kazandırdığımız şaklabanların çektikleri filimlerdeki yelenmelerini, geğirmelerini, küfürlerini yıllarca konuşup güleceğiz. Tekrar tekrar seyredip paralarına para katacağız. Toplum olarak ikiyüzlüğümüzle yüzleşmenin zamanı gelmedi mi?..