Ýlginç bir sosyal direniþ hareketi ve Mahmûd Efendi

Önceleri ismini duyduðum ve Ýstanbul- Fatih-Çarþamba semtindeki Ýsmail Aða Camii ve çevresinde kendisine göre bir sosyal çevre oluþturan ve de 70'li yýllarda bir-kaç kez de görüþtüðüm Mahmûd Efendi, fâni olan dünya hayatýný tamamlayýp, ebedî olan hayat safhasýna geçmiþ.. Bu yolculuðunda ona hayýrlar diliyorum.

*

Bir 'hadis-i nebevî' 'rivayet'i ilginçtir: 'Ýnsanlar uykudadýrlar, öldüklerinde uyanýrlar.'

Ölümü, 'yok olmak' sanan materyalistlerin anlamasý mümkün olmayan bir sözdür bu.

Âriflerden birisi de, 'Ey oðul, uykuyu küçük ölüm bil, ölümü de derin uyku.' der.

Evet, uyku bir küçük ölümdür; ölüm ise, derin uykudur, ama, uyanacaðýz.

50 yýl öncelerde, Bosnalý bir doktor komþum vardý Ýstanbul'da, Hýrka-i Þerif semtinde. Ýkinci Dünya Savaþý sýrasýnda Saray-Bosna'daki hastaneye aðýr yaralýlarýn getirildiðini, 10 binlerce askeri ölüme sürükleyen veya öldürten ateist kumandanlarýn, ölüm öncesi son anlarýnda, 'Ey Tanrý, eðer var isen, bana bir þans daha taný!.' diye yalvarýþlarýna þahid olduðunu anlatýrdý.

*

Mahmûd Efendi, toplumun belli bir kesimine günlük hayatta Müslüman olarak yaþayabilmek için nasýl davranýlmasý, nasýl yaþanmasý gerektiðikonusunda, Naqþibendî tarikatýnýn edebiyatýndan güzel nasihatlerde bulunan birisi olarak isim yapmýþtý. (Bu vesileyle ekleyelim: Tasavvuf'un kiþileri kendisine cezb etmesine bakarak, bütünüyle zararlý veya yararlý diye nitelendiði biliniyor. Herhalde en doðrusu, ifrat ve tefritten, aþýrýlýklardan kaçýnmaktýr.)

Mahmûd Efendi'nin ebedî hayat yolculuðuna çýkmasý münasebetiyle sosyal medya ve diðer alanlarda yazýlýp çizilenlerde, lehinde olanlarýn onu acaib þekilde yücelttikleri, hattâ, onun Mekke'de bir misafirliðe gittiðinde, oturduðu divana bir gece önce gördükleri rüyada, Hz. Peygamber (S)'in de oturduðuna dair laflarý bile yazanlar görülüyordu. Bu gibi yaklaþýmlarý, inanç düþmanlýðý için bahane arayanlarýn deðirmenine su taþýmaktan baþka bir þey deðildir, hattâ öyle bir rüyâ görülmüþ olsa bile. Nitekim, karþýtlarý da kinlerini yansýtýyorlardý.

*

Mahmûd Efendi'nin yakýn müridlerinden güvenilir bazýlarýnýn söylediðine göre, son 5-6 yýldýr, konuþamýyordu ve kendilerini onun fiilî vekili imiþ gibi gösterenlerin kendisiyle bir irtibatýnýn olmadýðýný bile söyleyebilecek durumda deðilmiþ.

Onun baðlýlarýnýn hemen tamamýnda görülen 'Sakal, çarþaf, cübbe, sarýk, þalvar' gibi kýyafet unsurlarýna bakarak, bazýlarý onun ve baðlýlarýnýn bir takým takýntýlarýnýn bulunduðunu sanýyorlardý. Halbuki, o, kendi anlayýþýna göre, Müslümanlara daha fazla yakýþtýðýný düþündüðü o kýyafetleri tavsiye etmiþti, o kadar. Ve bu konuda baþarýsýz da deðildi.

Düþünelim ki, 1970'lerde Ýstanbul Üniversitesi önünde akþamlarý kýzlarýný bekleyen anneler çarþaflý olmasalar bile, sýrf örtülü olduklarýndan, kýzlarý annelerini arkadaþlarýna tanýtmaktan utanýyorlar ve 'Anne, n'olur, taa üniversite önüne kadar gelme.' diyorlardý. O aðýr laik sosyal baskýyý kýrabilmek için, Mahmûd Efendi'nin mürid ve müridelerine yaptýðý kýyafet tavsiyeleri, o nesiller üzerindeki ezikliðin kýrýlmasýnda bir hayli etkili olmuþtur. Çünkü, laik baskýcýlara aldýrmadan, çarþaf giyip onu bir bayrak gibi þehrin en merkezî noktalarýna kadar taþýyabilmek için, herkesin yapabileceði bir eylem deðildi.

*

Haa, Mahmûd Efendi'nin baðlýlarýndan bazýlarý da, o kýyafetlerin bir rüçhaniyetinin olduðunu söylüyor ve 'Bizim kýyafetlerimizi gören meleklere, 'Ben Naqþibendî tarikatýnýn Hâlidiye kolundaným derlerse, hiç sorgulanmadan doðru Cennet'e gidecekler.' gibi, dijital çað çocuklarýný bile inandýramayacak laflarý ediyorlardý.

Kezâ, Mahmûd Efendi'nin vekili gibi konuþanlarýn, 'Efendi hazretlerinin yüzünde Nur-i ilâhî tecellî etmiþtir. Hz. Peygamber'i görmek isteyenler Efendi hazretlerine baksýnla. Onu birkaç dakika temâþâ etmek, þu kadar (onlarca) yýl ibadetten daha efdaldir.' diye Müslüman halk içinde 'avanak avcýlýðý'na çýktýklarý da unutulmamalýdýr.

*

Mahmûd Efendi, 1976'larda, Baþbakan Demirel'e sakal býrakmasý tavsiyesinde bulunuyor, ayrýca, evlere telefon baðlatýlmamasýný ve televizyon sokulmamasýný tavsiye ediyordu. Bu yüzden, Millî Gazete'de yazdýðým günlük yazýlardan birinde ince bir þekilde biraz eleþtirmiþtim. Bir Kadir Gecesi'nde buluþup bu konularý konuþmuþtuk. 'Hocam, bu gibi karþý oluþlar yerine, TV'de yayýnlanan programlarý düzenleyecek olan iradeyi iþbaþýna getirelim desek nasýl olur?' dediðimde, 'Def'i mazarrat, celb-i menâfiden evlâdýr.' (Zararýn def'i, menfaatlerin celbinden önce gelir.) þeklindeki bir Mecelle hükmüyle karþýlýk vermiþti.

*

1985'lerde bir laik dergide, kendisiyle yapýlan uzuun bir röportaj sýrasýnda, M. Kemal hakkýndaki görüþü sorulduðunda, 'O konuda görüþ belirtmeyeceðim.' cevabýný vermiþti; 'Medenî Kanun' sorulduðunda, yine ayný cevabý.

'Efendim her hassas konu sorulduðunda, cevap vermiyorsunuz'denildiðinde, 'O konuda da cevap vermeyeceðim.' diyecek kadar dikkatliydi.

Ama, Mahmûd Efendi'nin konuþamadýðý son yýllarýnda yayýnlanmaya baþlanan bir tefsir çalýþmasýnda yazýlýp çizilenler korkunçtu ve neyse ki, kýsa zamanda piyasadan toplandýðý belirtildi.

*

Her inanç hareketinde ve ideolojide ve hattâ siyasî birlikteliklerde bile, ara yollar ihtilafý olabilir, ama, ana cadde ihtilafý veya istikamet zýdlaþmasý olursa, o ayrý.

Mahmûd Efendi'nin hareketi, laik diktatörlük uygulamalarýna karþý, kendine özgü bir mukavemet /direniþ hareketiydi. Müslüman sosyologlarýn bu hareketi derinlemesine incelemesinde fayda vardýr. Baþkalarý ise, kendi kafalarýndaki kalýplara göre yorumlar yapar ve Müslümanlarý birbirleriyle kavga ettirmeye çalýþýrlar. O gibi þeytanlýklara karþý dikkatli olmalýyýz.

*