Ýnsansýzlýða doðru mu gidiyoruz?

Boðaziçi Üniversitesi’nin sevimli bir robot ile sevimli bir deney faresi arasýnda komutlar ve armaðanlar üzerinden kurulan yeni dili içeren bilimsel çalýþmasý çok etkileyiciydi. Ýnsanlarýn çaresiz ve güçsüz kaldýklarý durumlarda, özellikle doðal afetler ve kurtarma çalýþmalarýnda, insanlara kýyasla çok daha fazla iþ görecek yeni mekanizmalarý üretmekten bahsediyordu araþtýrmacýlar...

’Ýnsanýn çaresizliði’’ ifadesi, pandemi süreciyle birlikte tecrübe ederek hissettiðimiz aðýr bir konu. Ýnsanýn doðasýyla ilgili bu çaresizlikler çoðu kez. Ya biyolojik olarak güçsüzlüðümüz, dayanýksýzlýðýmýz, korumasýzlýðýmýz... Veya zihinsel olarak, kavrayýþ hýzý açýsýndan yavaþlýðýmýz... Ya da savaþa, kaosa, haksýzlýða olan yatkýnlýklarýmýz... Bunlarýn hepsi, dünyayý, doðayý, tarihi negatif manada etkileyen özelliklerimiz...

Mahkeme içtihatlarý ve kanuni dökümanlarla yüklenmiþ bir bilgisayarýn, hakim stajyerleriyle birlikte giriþtiði sýnavda, insanlara kýyasla çok daha doðru ve adil kararlar verebileceði saptandý söz gelimi... Bir makine, bir insandan daha adil olabilir mi sorusunu getirdi bu durum...

Benim kanaatim insandan yana.... Bir makina kurallarý daha iyi ezberlemiþ ve öncelik perspektifini yerli yerine koymakta belki insandan daha mahir olabilir... Ama mesela ‘’hakkaniyet’’i nasýl saðlayacaktýr? Bu, ancak davayý baþtan sona dinleyen bir yargýcýn, taraflarýn yaþam hikayesine vakýf ve suçu her yönüyle teþhis ettikten sonra, cezayý ve çözümü de beraberinde düþünebilecek, vicdan sahibi bir hakimin üretebileceði bir sonuçtur. Makinanýn aldýðý karar kanuni olabilir, ama ayný kararýn adaletli olabilmesi için, vicdani muhakeme gerekir...

Karþýt fikirde olanlar da az deðil. Makinesel bir aklýn pozitif gerçekçi, nesnel ve kurallara uygun olduðunu söyleyen, þimdilerde çok da kalabalýk olmayan bir koro var. Ama dünyadaki adaletsizliklerden býkan, Uluslar arasý adaleti saðlamakla görevli kurumlarýn iþlevsizliðinden umudu kesmiþ, aslýnda insana olan güvenini yitirmiþ yeni nesil için giderek daha belirgin bir seçenek bu. Hatta ‘’gözleri baðlanmýþ adalet perisi’’ hikayesini de anýmsatýyor. Ýnsanlar arasýnda ayrým gözetmeyecek yeni yargýyý, insansýz bir sisteme mi tevdi etmeliyiz sorusu giderek güncelleþiyor...

Pandemiyle birlikte tedarik ihtiyaçlarýmýzý karþýladýðýmýz internet üzerinden alýþveriþlerimiz, akrabalarýmýzla internet üzerinden gerçekleþen görüþmelerimiz, izolasyon sürecindeki evsel yeni yaþantýmýz, daha az insan, daha çok makine söylemi gölgesinde yürüyor, farkýndaysanýz.

Savaþlarý çýkartanlar, iklim dengesini bozanlar, doðaya zarar verenler, üstelik sürekli hasta olanlar, yara bere alýp, yaþlananlar, verimi düþürenler, kaos, çekiþme, kavga, adaletsizlik çýkartanlar hep insanlar... Ýnsaný deðiþtirmek gerek diyen, yeni bir söz var...

Aydýnlanma çaðýnda tanrýyý göklere hapsederek tanrýnýn yerine insaný oturtan bakýþ açýsý, bugünlerde insaný tahtýndan indirmeye niyetli gibi gözüküyor. Dün tanrýya reddiye yazanlar, bugün insana reddiye yazma evresine geçtiler... Daha az hata yapan, daha ekonomik, daha verimli, dolayýsýyla daha mekanik yeni bir dijital dünyaya geçilmek isteniyor.

Hissiyat dünyamýzý hiçleþtirecek, ruhumuzu yadsýyacak, deðerler dünyamýzý önemsizleþtirecek yeni bir bakýþ mý açýsý geliyor? Darwin, zayýflarýn güçlüler tarafýndan ezilmesini doðal seleksiyon olarak tarif ediyordu geçtiðimiz yüzyýlda, pandemi süreciyle birlikte insanlýðýn tümüyle ne kadar zayýf ve kýrýlgan olduðunu tecrübe ettik. Pandemi süreci dediðimiz þey, yeni bir seleksiyon yöntemi mi yoksa? Ýnsansýzlýða doðru mu gidiyoruz?