İran olayları bize ne anlatıyor?

İran'daki olaylar, özellikle "etnisite" üzerinden ve "sınır" bölgelerinde cereyan etmesi; durumun "dizayn" edildiğine dair "fikri" güçlendiriyor.

İran yönetiminin kendi halkına zor uygulaması, insan ölümüne yol açan uygulamalar; akıl tutulması olmalı. Ayrıca Kürt kozu ile başlayan ayaklanma formatına, Türk kozu ile devam ettirilmesi; ilginç durum.

Bir nevi "nabız" yoklaması gibi. Ama nabız yoklayan kim? İran sürecin bu noktaya gelebileceğini gerçekten öngöremedi mi? Akıl tutulması bu olmalı. Başka taraftan "sosyal medyada" özellikle gençlerin, "sarıklı mollaların" sarıklarına yönelik eylemleri de; başka bir detay. Beğenip beğenmeme her kesin kendi işi. Ama üslup toplumun kendi içinde çatışmaya yol açacak türden.

Yani tek renkli durum söz konusu değil...

Amma bize "simgeler" üzerinden mesaj veriyor. Ve kendi kendine devreye giren durum olarak da durmuyor.

"Hangisi daha fazla yer edinecek, karşılık bulacak?" sorusunu ise, sürecin şekli belirleyecektir.

Açıkçası İran yönetimini ve politikalarını eleştiren biri olsam bile, şu anki hareketliliği doğal süreç olarak görmemizin mümkün olmadığı kanaatine katılanlardanım.

Molla rejimi "din" üzerinden ürettiği politikalar ile İslam'a "destek" değil "köstek" olduğu açıktır. Dayatmaları ile kendi halkına gelecek sunamayan siyasetin, itirazlara yol açabileceği tahminine bu kadar "uzak" olması ise; İran devlet "aklı" ile alakalı "hayalleri" de yere düşürdü. Galiba "dizayn" edilen ve "zayıflatılmak" istenen ilk hedef de budur.

Tabii ki İran içindeki siyasi gelişmelere karar verecek merci, İran halkıdır. Ve eylemlere rağmen tüm İran'ı, sosyal medyada "servis" edilen görüntüler üzerinden "analiz" etmemiz de doğru değildir.

Ayrıca bölgenin "istikrarı" açısından, olaya bakmak zorunluluğumuz da söz konusudur.

"İran'daki rejim değişimi olur mu, yoksa olmaz mı?" bunu belirleyecek olan, İran halkıdır.

Amma süreç bize hem de şunu gösteriyor; İran'da, "din" üzerinden siyaset dönemi, bundan sonra "sonuç" vermeyecektir!

İran'ın her kesi kendine düşman belleyip, karşı koyma eğilimi coğrafyanın "istikrarsızlığı" açısından "tehlikeli" durumdur.

Amma İran içindeki "etnisite" üzerinden siyaset inşası da, coğrafyanın "istikrarsızlığına" zemindir. Bunu da unutmamak gerekiyor.

ABD'ye bakarsak, tüm ülkelerdeki değişim ve dönüşümü "özgürlükler" adı altında desteklese de; sonuçta meydana çıkan "hüsran" hikayelerini unutmadık...

İran yönetiminin her fırsatta Batı ile "ittifak" içine girme gayretlerini de unutmadık...

Dolayısı ile bu durumda ABD merkezli küresel gücün, fikrine ve zikrine iyi bakmamız gerekiyor.

Fransa'nın İran üzerinden "istikrarsızlık" durumun da devreye girmesi için fırsat kullandığını, İsrail'i kendi milli "çıkarları" için hedeflerini, ABD'nin ise "Kürt" kozu üzerinden "inşa" etmek istediği yeni "enerji hattı" projesine iyi bakmamız gerekiyor.

O zaman büyük tabloda bu olup bitenlerin kesin anlamını okumamız mümkün olur ve kusursuz sonuç çıkarmamıza yardım etmiş olacaktır.