Ýslam Milleti bugün baþsýz bir büyük kalabalýk, çözüm bu zaafý gidermekte…

Önce belirteyim ki, Blinken Tel Aviv'e gidiþindeki gibi, Ankara'ya da geliþinde de, 'Ben buraya Amerika Dýþiþleri Bakaný olarak deðil, bir Yahudi olarak geldim' deseydi, o zaman herhalde, Ankara'da da öyle soðuk karþýlanmazdý.

Blinken'le Hakan Fidan'ýn görüþmeleri genel hatlarýyla dýþarýya yansýmýþ bulunuyor. Amerika ve Avrupa medyasýndaki yorumlar da Baþkan Erdoðan'ý, 'Batý ittifakýnýn baþýný aðrýtan bir siyaset takip etmek'le suçluyorlar. (Bu arada, Blinken'in Dýþiþleri Bakanlýðý'na geliþi sýrasýnda, onu tek baþýna protesto eden Av. Gülden Sönmez haným kardeþimizin, kendisini engellemek isteyen polislere karþý, 'Beni deðil, orada çocuk katili olan birisi var, onu yakalayýn!' demesi, en etkili tek kiþilik eylemlerden birisiydi.)

*

Müslüman dünyasýnda ise... Bütün Müslüman halklar; 'Yahu, bu kadar Müslüman devlet var, niye seyirci kalýnýyor, bu korkunç barbarlýða?' diye yakýnýyorlar.

Zahiren haklý sayýlabilirler. Ama biraz düþünülse, hastalýðýn kaynaðýna ulaþýlýr ve ilaç da ona göre hazýrlanýr.

Hatýrlayalým, 'Dede Korkut Masallarý'ndan birinde, Dede Korkut 7 çocuðunu çaðýrýr ve yanýndaki 7 çubuðu birer birer kýrar.

Sonra, 7 çubuðun baðlý olduðu bir desteyi alýp kýrmaya çalýþýr, ama kýramaz. Sonra da der ki: 'Ayrý ayrý olursanýz, düþmanlarýnýz tarafýndan iþte böyle kýrýlýrsýnýz. Ama birlikte olursanýz, kýrýlmazsýnýz...'

*

4 Kasým günü, Ýstanbul - 2 No.lu Baro'nun 'Filistin'de Soykýrým Sempozyumu'nda söz sýrasý bu satýrlarýn sahibine de gelince, oradaki bir sahneyi burada da tekrarlamalýyým:

'Bilindiði üzere, Kur'an üzerindeki çalýþmalarýyla bilinen (merhum) Muhammed Esed, aslýnda ilk ismi Leopold Weiss olan bir Yahudi idi ve Birinci Dünya Savaþý sýrasýnda Osmanlý diyarlarýnda gazetecilik yapýyordu.

Bir gün, Kuzey Afrika'daki Senusîlik Tarikatý'nýn þeyhi Büyük Senusî ile karþýlaþýr ve ona; 'Ýtalyanlar 1912'lerde, en modern silahlarla Bingazi sahillerine çýktýklarýnda, siz hemen binlerce müridinizle atlarýnýza binip, kýlýç ve kargýlarla saldýrýya geçtiniz. Hâlbuki sizin silahlarýnýzýn yetersizliði ortadaydý. Gerçi düþmanýn sahillerden ileri geçmesini engellediniz, ama çok kurban da verdiniz. Bunu düþünemediniz mi?' diye sorar.

O sözler üzerine Þeyh Senusî; 'Ýstanbul'da Halife, cihat ilan ettikten sonra, bizim burada cihada katýlmak için güçlerimizin hesabýný yapmamýz alçaklýk olurdu' der.

Evet, bugün Müslüman halklarýn hemen her kesiminde ayný yakýcý sual, 'Yahu, küçücük Ýsrail' in bu barbarlýðýna karþý, 2 milyara yakýn Müslüman dünyasý niçin seyirci? ' þeklinde soruluyor.

Niçin mi?

Bir 'cihat çaðrýsý' yapýldýðýnda, her Müslümanýn þer'i sorumluluðuna göre hareket etmesini saðlayacak bir mekanizmamýz bugün yok da onun için...

Evet, biz Müslümanlar bugün 2 milyarlýk dev bir kalabalýðýz... 'Kalabalýðýz' diyorum, çünkü baþsýzýz!.. Çünkü elimizdeki ve þer'an hepimizi baðlayan o 'büyük' güç merkezimiz de, 'Lozan Antlaþmasý' ve devamýnda havaya uçuruldu.

Çare, bugün de kalp, beyin ve el birliði içinde olabilmekte...

Unutmayalým ki, bizim parça parça olduðumuzu bilen Amerikan emperyalizmi, hemen uçak gemilerini getirdi Doðu Akdeniz'e... Kendisinin 75 yýldýr, 52. eyaleti durumundaki Ýsrail isimli haydutlar çetesini, 2,5 milyonluk savunmasýz Müslüman Gazze üzerine saldýrtarak, korkaklara mahsus 'büyük ve sahte bir kahramanlýk' sergiletmek istiyor; bütün müttefikleriyle birlikte... Yani, Yahudileri 2 bin yýl boyunca lanetli bilen Hristiyan dünyasý, onlarla birleþti, ama Müslümanlar içimizdeki emperyalist kuklalarýnýn, laiklerin 100 yýllýk bayatlamýþ yalanlarýyla uyutuluyorlar hâlâ...

*

Sözü Hz. Ali'den nakledilen bir savaþ taktiðini özetleyerek baðlayalým: 'Düþmanýnýzýn kýlýcý uzun ve kuvvetli; sizinki, kýsa ve zayýf ise, boþ yere kýlýç savaþý yapmayýnýz. Hasmýnýzýn boðazýna sarýldýðýnýzda, o kýlýcýný size sallayamayacaktýr?'

*

Anlayana...