Anlatýrken gözlerinin içi parlýyordu. Heyecaný ise o aný tekrar yaþýyormuþ gibi etkileyiciydi. Namaz sonrasý caminin çay ocaðýnda tanýþtým Ahmet amcayla. Gözlerinde duygusallýðýn nemi sanki hiç kurumuyordu.
Hatay Ýskenderun'dan depremzede olarak gelen Ahmet amca 74 yaþýnda. Biraz konuþturmak, dinlemek istedim.
Enkaz görüntülerinden, oluþan panikten, korkudan, soðuktan, arama kurtarma çalýþmalarýnda umutla bekleyen insanlarýn hikayelerinden, ibretlik anlardan, vs. anlatmasýný beklerken Ahmet amca çok farklý bir þey anlattý.
Meþhur Ýsrail Kauçuðu bitkisinin isminin nasýl Ýskenderun Kauçuðuna dönüþtüðünü biliyor musunuz?
Ýlginç, ilginç olduðu kadar da ibretlik bir hikâyesi imiþ...
Ýskenderun'un Ziya Gökalp caddesinde yaþayan Ahmet Amca, oturduðu siteyi 1994 yýlýnda yeþillendirmeye ve çevre düzenlemesi yapmaya karar verir. Maddi açýdan da geliri iyi olan Ahmet Amca adý Ýsrail Kauçuðu olan aðacýn fidanlarýndan öncelikle sitenin cadde tarafýna 12 adet diker. Fidanlarýn dikimi esnasýnda da komþusu Nurettin beyle birlikte çalýþýrlar.
Fidanlar büyümeye baþladýkça caddenin manzarasý deðiþmeye baþlar. Cadde üzerinde bulunan esnaflar da Ahmet amcadan bu fidanlardan isterler. Cadde boyunca neredeyse her esnaf kendi binasýnýn önüne bu fidanlardan diker.
Ahmet Amca ve Nurettin Bey, bin bir emekle diktikleri Ýsrail Kauçuklarýna gözü gibi bakarlar. Bakýmýný, sulamasýný özenle yaparlar. Aðaçlar bir süre sonra büyümeye baþlayýnca çevredekiler tarafýndan da çok beðenilir.
Büyüdükçe her aðaç kendi gölgesini oluþturur. Ýsrail Kauçuklarý artýk baþta Ahmet Amca, Nurettin Bey ve diðer site sakinlerinin uðrak mekanlarý olur. Bu aðaçlarýn altýnda nice sohbetler yaparlar, sevinçlerini ve hüzünlerini paylaþýrlar.
Gençler yazýn bu aðaçlarýn gölgesinden istifade ederler. Yapraklarý büyüdükçe peyzaj ihtiyacý doðar ve ilçedeki çiçekçiler çelenk çerçevesi olarak kullanmak üzere yapraklarýný alýrlar.
Ahmet Amca'nýn diktiði aðaçlarýn ünü hýzla yayýlýr. Þehirde hemen herkes bu bitkiyi dikmeye baþlar. Bir müddet sonra Ýskenderun sokaklarý Ýsrail Kauçuðu ile dolmaya baþlar.
Aðaç, Ýskenderun'da öylesine yaygýnlaþýr ki bir müddet sonra Ýskenderun ile özdeþleþtirilir. Artýk Ýsrail Kauçuðu "Ýskenderun Kauçuðu" olarak anýlmaya baþlar.
Ahmet Amca da aðaçlarýna gözü gibi bakmaya devam etmektedir.
Ta ki 6 Þubat 2023'e kadar.
Deprem, en çok Ýskenderun'da etkili olmuþ ve Ýskenderun adeta bir hayalet þehre dönüþmüþtür. Ahmet Amca'nýn oturduðu site de depremden etkilenmiþ, binalar yýkýlarak enkaz haline gelmiþtir.
Ahmet Amca'yý zorlukla kurtulduðu binasýndan sonra ikinci bir þok beklemektedir: Ýþ makinalarý ve kepçeler ise enkaza ulaþabilmek için Ahmet Amca'nýn yýllardýr gözü gibi bakýp koruduðu Ýskenderun Kauçuðu aðaçlarýný mecburen köklerinden sökerek hepsini tek tek kaldýrýrlar.
Cadde bir kez daha hüzünlenir. Ahmet amcanýn anýlarý kepçelerin aðýzlarýyla kökünden sökülür.
"Onlarý öyle görünce dünyanýn ne kadar geçici olduðunu anladým. Yýllardýr gözüm gibi baktýðým aðaçlar bir anda dakikalar içinde yok olmuþtu."
Dünya hayatý da böyledir iþte...
Yýllardýr biriktirdiklerimiz, uzun emekler verdiðimiz, yýllarýmýzý harcadýðýmýz ve gözümüz gibi sakýndýðýmýz þeyler bir anda, dakikalar içinde yerle yeksan oluverir de biz seyretmekten baþka bir þey yapamayýz. Bunu seyretmeye fýrsat bulamayanlar da olur.
Gören gözler, anlayan kalpler, vicdanýný öldürmemiþ insanlar için deprem büyük ibretler barýndýrýyor. Bu deprem bize çok büyük mesajlar veriyor.
Aðaçlarýn ikiye ayrýlýp birbirinden onlarca metre uzaða gitmesini normal bir olay olarak tanýmlayabilir miyiz?
Büyük depremin arkasýndan meydana gelen binlerce deprem de aslýnda bize bir þey anlatmak istiyor: Günlük kavgalar içerisinde aslan kesilenlerin aslýnda ne kadar aciz olduklarýný söylüyor.
Çünkü yaþadýðýmýz bu durum için zikredilen "asrýn felaketi" nitelemesi dahi yetersiz kalýyor. Zira sadece bir bölgeyi deðil bütün coðrafyaya gözünü dikmiþ bir felaket!
Ahmet amca konuþmasýný bitirdiðinde gözlerimin içine bakýyordu. Anladým ki birkaç kelam etmem gerekiyor.
Zihnime düþen Cumhurbaþkaný Erdoðan'ýn Fidan Dikme Töreninde yaptýðý veciz konuþmayý anlatmaya çalýþtým: "Bizler, 'Yarýn kýyametin kopacaðýný bilseniz bile elinizdeki fidaný dikiniz.' düsturuna sahip bir medeniyetin mensuplarýyýz. Kültürümüz tüm bitkiler ve hayvanlar dâhil canlýlarýn tamamýna karþý sevgi ve þefkatle yaklaþmamýzý öðütler. 'Diktiðimiz her fidan, mücadelemizin iþaretidir'" sözlerini diyerek mücadelemizin ve imtihanýmýzýn her an yoldaþýmýz olduðunu söyledim ve sustum.