Cumhurbaþkaný Erdoðan, 17 Kasým Cuma günü Alman Cumhurbaþkaný ile görüþecek. Gündeminde Gazze var. 7 Ekim'den bu yana yürüttüðü yoðun diplomasinin tek gündemi soykýrýmý durdurmak ve Ýsrail'in iþgalinin iki devletli bir çözümle sona ermesini saðlamak. Yaþanan vahþeti anlatmaya kelimeler yetmiyor. Dünyanýn vicdaný lime lime oldu ama BM Güvenlik Konseyi'nin beþ üyesi Ýsrail'in çocuklarý katletmesine "dur" deme kararý bile alamadý. Göðsünde yürek taþýyan hiç kimse buna sessiz kalamaz diyorsunuz. Ama öyle olmuyor, imkaný olan aktörler Ýsrail'e "yeter öldürdüðün, biraz dinlen" dahi demiyor. Bu dehþet dengesi sadece güçlülerin kötülüklerinin devam edebilmesi adýna kurulmuþ belli ki. Madunlarýn, siyahlarýn, zayýflarýn, çocuklarýn, kadýnlarýn, ezilenlerin, vatanýnda mülteci konumuna düþürülenlerin söz hakký yok.
Bu düzeni sarsacak adýmlar atmaya çalýþan bir kiþi var, bir ülke var; samimi bir gayretle 40 gündür liderler ve uluslararasý kurumlar nezdinde görüþmeler yapýyor, toplantýlar tertip ediyor.
Netanyahu'nun küstah bir biçimde "Çýkarlarýnýzý korumak istiyorsanýz tek bir þey yapmalýsýnýz. Sessiz kalýn" diyerek tehdit ettiði Arap ülkelerini bir araya getiriyor. Bu tehdide raðmen çýkýp da bir tanesi, Netanyahu'ya aðzýnýn payýný vermiyor.
Cumhurbaþkaný Erdoðan 11 Kasým'da, Mescid-i Aksa'ya yönelik bir saldýrý üzerine Kudüs'ü korumak maksadýyla kurulmuþ olan Ýslam Ýþbirliði Teþkilatýný (ÝÝT) ve yine Ýsrail devletinin ilaný üzerine toprak taksiminin kabul edilemezliði iddiasý ile kurulan Arap Ligi'ni bir araya getirdi. Kuruluþ gerekçeleri Filistin ve Kudüs olan bu iki örgüt adýna kýrmýzý çizgiler çeken yine Türkiye, yine Erdoðan oldu.
Cumhurbaþkaný bu vesileyle, Ýsrail'de nükleer bomba olduðu konusuna dünya kamuoyunun dikkatini çekti.
Hukuki sonuç doðuracak þekilde Savaþ Suçlarý Mahkemesini ve oluþan tazminatlarý gündeme getirdi.
Gazze için bir fon kurulmasý gereðini ifade etti.
Erdoðan, bir tarafta ABD'nin þantajlarýna boyun eðen Ýsrail iþgalini içselleþtirmiþ Arap ülkelerini ve Ýslam dünyasýný mindere çekmeye çalýþýrken diðer taraftan Avrupalý siyasetçilerin yüzüne yüzüne Ýsrail'in artýk bir terör devleti olduðunu ve derhal bu soykýrýma son vermesi gerektiðini söylüyor.
Yarýn da "Ýsrail bir demokrasidir ve insan haklarýna ve uluslararasý hukuka baðlý olan ve buna göre hareket eden bir ülkedir. Bu nedenle Ýsrail'e yönelik suçlamalar absürt" diyen Almanya Cumhurbaþkaný'na, asýl absürt olanýn bu katliama sessiz kalmak olduðunu söyleyeceðine þüphe yok.
Türkiye bu süreçte, bir an evvel ateþkesin saðlanmasý için gösterdiði çabanýn yanýnda iki devletli çözüm dýþýnda hiçbir teklifin kabul edilmemesi gereðini de canlý tutuyor.
Arap ülkelerinin yöneticileri bölgenin geleceðinde savaþ deðil barýþ olmasýný murat ediyorlarsa, ABD'nin þantajýndan kurtulmak ve halklarý nezdinde meþruiyet kazanmak istiyorlarsa Netanyahu'nun küstahça yaptýðý "Çýkarlarýnýzý düþünüyorsanýz susarsýnýz" tehdidine karþý seslerini yükseltirler ve korku duvarlarýný yýkalar.
Zulüm karþýsýnda susan dilsiz þeytandýr!
Hele de halklarýnýn menfaati deðil kendi þahsi çýkarlarý namýna Netanyahu'nun tehdidine boyun eðerek susuyorlarsa...
Macron'un "Gazze'de bebekler ölüyor" dedikten üç gün sonra "Ýsrail kendisi savunuyor" þeklinde açýklama yapmasý, Ýsrail'in bu soykýrýma oldukça hazýrlýklý girdiðini gösteriyor.
Gelebilecek tepkileri boðacak dosyalarý da hazýrlayarak baþlamýþlar katliama.
O yüzden kim ki Ýsrail'in tehditlerine boyun eðiyor, bilinsin ki kendi pisliðini bebeklerin kanýyla örtmeye çalýþýyor.