İyi Parti'de gidişat çok kötü

HDP ile ortaklığını gizleyemedikçe zorda kalan İyi Parti, partinin Genel Başkanı adına konuşma yetkisi olan sözcülerinden Lütfü Türkkan'ın bir şehidin kız kardeşine küfretmesiyle yuvarlandığı uçurumdan bir türlü çıkamıyor.

Debelendikçe dibe batıyor.

Küfürcü Lütfü'yü kollamaya yönelik açıklamalara tepkiler dinmemişken üstüne bir de Meral Akşener hem konuyu çarpıttı, hem şeddeli şeddeli küfretti!

Esasen "Türk siyasetindeki tek kadın parti başkanı" sıfatıyla çıktığı kürsüden, "Türk siyasetindeki küfreden tek kadın parti başkanı" olarak indi Meral Hanım.

Saçlarını kızıl kahveye boyamasa muhtemelen birilerinin beyaz saçlarını görüp 65 yaşına ve siyasette geçen 30 yılına istinaden "ak saçlı" muamelesi yapabileceği Akşener bir anda kendisini işiten herkesin onun adına utandığı bir figür halini alıverdi. Ne kötü bir son...

Bunun en büyük sebebi, bir millet vekilinin, şehidin emanetine küfretmesinin dehşetli çirkinliğe yol açtığını hala fark etmemiş olmaları.

Parti'den bir kişinin çıkıp da "yahu çok yanlış yapıyoruz, bundan böyle milletimizin yüzüne nasıl bakacağız, şehit cenazesine nasıl varacağız" dememiş olması.

Yarım ağız "Türkkan yanlış yaptı" dedikten sonra karşı saldırıya geçmenin iticiliğini göremediler.

Onca eklektik, işlevsel, iyi tasarlanmış bir "proje parti" olmasına rağmen hakiki ve samimi bir üzüntü bildiriminde bile bulunamadı İyi Parti.

En kötüsü buydu.

**

Bunu göremedikleri için tepkinin iktidar partisiyle ilgili olduğunu zannediyorlar.

Günlük siyasi itiş kakışın devamı gibi davranıyorlar.

İyi Parti'nin sadece ilişkiler ağının değil bağırsaklarının bile göründüğünü anlayamadılar.

Bir yandan "HDP'yi PKK'nın yanında konumlandırıyorum" diyen Akşener'i bizzat yardımcısı Bahadır Erdem'in tashih ettiğini; "genel başkanımız HDP'yi kast etmedi" diyerek Akşener'in sözünü yere düşürdüğünü, genel başkanının lafının üstüne söz söylediğini ve bütün bunların her şeyi açık ettiğini göremiyorlar.

**

Öte yandan süreç işlemeye başladı.

İyi Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan ile ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Parlamenter Suçları Soruşturma Bürosu tarafından 'Hakaret' ve 'Etkili eylem' suçlarından bahisle "milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması talebiyle" hazırlanan fezleke TBMM'ye ulaştı.

Önümüzdeki haftalar boyunca konu siyasetin gündeminde kalacak.

Başta Türkkan ve Akşener olmak üzere şehitlerimizin ailelerinden, aziz milletimizden sahici bir üzüntüyle af dilenmediği için de battıkça batacaklar.

Baksanıza İyi Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu fezleke bahsiyle ilgili olarak "yargılanmasını da sağlayabilirler" diyor, iktidarı kastederek.

Sanki sürecin nasıl ilerleyeceğini bilmiyormuş gibi.

Sanki Türkkan'ın dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmayacağı Meclis'teki oylamada belli olmayacakmış gibi.

Sanki Lütfü Türkkan Türk Ceza Kanunu'nda yer alan ve her TC vatandaşı için eşit işleyen ilgili maddelerden yargılanmayacakmış gibi.

Sanki herhangi biri, bir şehidin ailesine küfredince başına ne gelmeli ise, şehidin bacısına sinkaflı küfreden Lütfü Türkkan'ın başına da o gelmeli değilmiş gibi.

Ayrıcalık talep ediyorlar!

Şehide küfredelim ama bize bir şey olmasın diyorlar!

Kürsüde hem çirkin ve aşağılık bir dil kullanıyor hem de alkış bekliyorlar!

**

Bırakın bu yanlış yolu!

Edepsizliğin parçası olmayın!

Meral Akşener, AK Parti Kadın Kolları Başkanı Ayşe Keşir'in çok yerinde olarak yaptığı "küfürsüz konuş, temiz konuş" çağrısına uysun.

Bırakın şehidin abisinin boğazını sıkıp bacısına küfreden Lütfü Türkkan'a cezası neyse mahkemeler versin.

Siz de vaktini bekleyin.

Asıl cezayı size milletimiz kesecek.

Kaybettiği her evladı için bağrı yanan, her şehit haberinde evinden cenaze çıkmış gibi olan aziz milletimiz verecek!