Kentlere sel yönetimi gerek!

Kýr-köy hayatýnýn bitiþi, nüfusun büyük oranda kentlere yýðýlmasý ve kötü þehirleþme konularýnda muhtemelen geç kaldýk. Olan oldu. Türkiye nüfusunun yüzde 92’si il ve ilçelerde yaþýyor artýk.

Henüz köyden kente yoðun göçün baþlamadýðý 1945 yýlýnda 20 milyon olan ülke nüfusunun dörtte biri kentlerde yaþýyordu. Bugün 83 milyonu aþan nüfusun sadece yüzde 7.2’si köylerde.

70 yýlý aþkýn bir sürede gerçekleþmiþ olsa da çok sarsýcý bir deðiþim bu. Ülkenin siyasetini, ekonomisini, sosyolojisini, þehir planlamalarýný… yeni baþtan yapmak demek ve biz biliyoruz ki yapýlmadý. Bu büyük kitlesel hareket planlanmadý, yönetilmedi. Sonuçlarý tolere edilmeye, tashih edilmeye çalýþýldý sadece.

Geri döndürmek mümkün müydü?

Deðildi ve olmadý da nitekim.

Kentlerimiz epeyce bir zamandýr büyük insan yýðýnlarýnýn iç içe yaþadýðý, nefessiz kaldýðý, yeþili, göðü suyu olmayan, çirkin beton yýðýnlarýna döndü. Büyükþehirlerimiz cam ve çelikten heyulalarýn sevimsiz gölgesinde.

Ýstanbul bilhassa bitimsiz bir þehir… Gebze’den bir baþlýyor Silivri’den çýkana dek iðne atsanýz yere düþmeyecek bir yapýlaþma sürüyor. Sýkýcý ve gerçekten çok üzücü.

16 milyona dayanan nüfusuyla çok kalabalýk. Kilometrekareye 2921 insan düþüyor. Ýstanbul’u Kocaeli ve Ýzmir takip ediyor nüfus yoðunluðunda.

Demografik daðýlýmdaki dengesizliðin ve büyükþehirlerdeki yýðýlmanýn bir sonucu olarak birer ur gibi büyüyen þehirlerimiz ve peyda olan yeni sorunlarýmýz var haliyle.

Ýþte küresel ýsýnmanýn da etkisiyle þar diye inen yaz yaðmurlarý ve kentlerde sel felaketiyle karþý karþýyayýz bir kez daha. Canlar kaybediyoruz. Sevdiklerimiz için korkuyoruz, maðdur oluyoruz, maddi manevi zarara uðruyoruz…

Yanlýþ ve plansýz yapýlaþma, eksik ya da bakýmsýz alt yapý, yapýlaþmadaki fikirsizlik ve kalite düþüklüðü haberlere yansýyan o korkunç görüntülere sebep.

Sokaklar göle, alt geçitler kuyuya dönüyor. Ýnsanlar arabalarýnda ya mahsur kalmýþ, ya üstüne çýkarak kurtarýlmayý bekliyor.

Sokaklardan caddelerden aþaðýya oluk oluk akan coþkun sular… Çamurlu sularda sürüklenen debelenen kentliler… Evine dolan suyu elindeki leðenle boþaltmaya çalýþan çaresizler…

Kentlerin yeni normalleri bunlar.

Sadece Türkiye’nin baþýna gelmiyor elbette sel felaketi. Ajanslar Avrupa’daki pek çok kentten benzer görüntüler geçiyor. Dünya tarihi binlerce, hatta milyonlarca insanýn öldüðü sel felaketleriyle dolu.

Lakin þu tartýþmasýz bir gerçek: Dünya ýsýnýyor, iklim deðiþiyor.

Ve büyük kitleler kalabalýk kentlerde.

Biz de bu gerçeði bir an önce kabul etmeli ve gereðini yapmalýyýz.

Kent, sel sorunu yaþanan yer demektir artýk, baþka sorunlarýn yaný sýra.

Mevsim normallerinde de yaðsa yaðan her yaðmur sele dönüþüyor kentlerde.

Demek ki bir, mevcut alt yapý yaðmur sularýný tahliye etmeye yetmiyor.

Ýki, suyu emecek toprak parçasý kalmamýþ þehirlerde! Her yeri ama her yeri betonla kapatmýþýz. Tevekkeli deðil, yaðmurdan sonra toprak kokmuyor sokaklar.

Her yerde binalar var. Binalar binalar binalar. Bahçe yok, park yok, mezarlýklar dýþýnda toprak yok. Telafi için gayret edilse de yeþil alanlar yetersiz.

Yaðmur romantik bir hava olayý deðil epeydir. Felaket diye anýlýyor.

O sebeple partiler üstü bir sorun olduðunu görmemiz, gündelik siyasi tartýþmalarla oyalanmadan bu gidiþatý durdurmamýz lazým.

Bu alanda yapýlmýþ pek çok çalýþma var, uzmanlarýmýz var, kýsa ve uzun vadede hayata geçirilebilecek önerileri var.

Anladýðým o ki kentlerdeki seli önlemek için bazý yerlerde suyun akýþ istikametini yapýlarla engellememek ama bazý yerlerde ise bilhassa barajla, göletle, bentlerle suyun denetimini saðlamak gerek.

Tam da dün Gýda, Tarým ve Orman Bakaný Bekir Pakdemirli’nin yeraltýndaki karstik boþluklarda yeraltý barajlarý kurmaktan bahsettiði, “Tire’de bir tane yaptýk, 100 yeraltý barajý hedefledik” diye müjdelediðini okuyunca çözümsüz olmadýðýmýza inanýyorum. Yeter ki cesur olalým.