Mustafa Sabri Beşer
Mustafa Sabri Beşer
Tüm Yazıları

Kitap adamı bozar mı?

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de hayatı farklı yönlerden etkileyen pandemi döneminde, birçok sektöre ait fuar faaliyetleri iptal edilmişti.

Sektördeki ve toplum hayatındaki etkileri açısından; kültür ve eğitimin en kıymetli aracı olan kitaplar vazgeçilmez değerlerdir. Okurları bir araya getirerek düzenlenen etkinliklerde okur ve yazarların dostluklarına zemin oluşturan, fikir alışverişinin oluşmasına imkân sağlayan, kültür ve eğitim mecrasına ait farklı renkleri aynı koridor ve salonlarda buluşturan kitap fuarları da kırk yıldır; kitap, okur ve yazarı buluşturan platformlardır.

Kitap fuarları da küresel salgın döneminden etkilenmiş ve geçtiğimiz iki yılda yapılması gereken kitap fuarları yapılamamıştı. Pandemi yasaklarının hafiflemesiyle kitap fuarları yeniden okuyucularla buluşmaya başladı.

Gorki'nin söylediği gibi hayatın keşfedilmesi için oksijen kıymetinde bir bağ görevi olan kitabın, yaşama zorunluluğu kabul edildiği bir evde büyüdüm. Ve bu bağ reşit yaşlarımda kitapla ilgili her alanda çalışmama imkan sağladı. Uzun yıllar yayıncılık yaptım. 90'lı yılların başından itibaren İstanbul ve Anadolu'da hemen her fuara yayıncı olarak iştirak ettim. Bir okuyucu olarak fuar ziyaretlerine halen devam ediyorum.

Fuarlara katılıp yazarlarla, yayıncılarla, okuyucularla buluşmak bir başka mutluluk verir insana. Yıllardır yaşadığım bu mutluluğu düzenlenen ve düzenlenmekte olan kitap fuarlarında bu sefer maalesef yaşayamadım.

Özellikle son ziyaret ettiğim, İBB desteğiyle düzenlenmiş İstanbul Yenikapı'daki kitap fuarı benim için tam bir hayal kırıklığı oldu. Okuyabileceğim kitaplar bulma, sohbet edebileceğim yazarlarla buluşma hayaliyle katıldığım fuardan eli ve gönlü boş olarak ayrılmak zorunda kaldım.

Çünkü yayıncılığımız maalesef çok büyük bir ergen kıskacına girmiş durumda. Stantların neredeyse tamamı fantastik türde romanlarla dolu. Bir fikir kitabı bulabilmek çok zor. Gezdiğim stantlar arasında gözlerim hep düşünce ve fikir kitaplarını aradı ama nereye baksam, hangi standı gezsem karşıma hep "popüler kültür" eseri romanlar çıktı.

Aslında bu durum sadece Yenikapı'daki kitap fuarı için geçerli değil. Daha önce düzenlenen İzmir ve Ankara kitap fuarlarında da aynı durum vardı. Hatta Yenikapı'dan ayrıldıktan sonra uğradığım Eyüp Sultan'daki kitap fuarı için de aynı şeyleri söyleyebiliriz. Gençlere yönelik, başta aşk olmak üzere büyü, sihir, macera, eğlence dolu kitaplar...

Benim hayal kırıklığıma karşılık gençler tam bir bayram havası yaşıyorlar. Fiyatlarına aldırmadan takipçisi oldukları yazarların kitaplarını satın alıp imzalatmak için saatlerce kuyrukta bekliyorlar.

Peki, gençler ne buluyor bu kitaplarda?

Bir fikrin takipçisi mi oluyorlar?

Bir bilginin peşinde mi koşuyorlar?

Bir davanın yılmaz savunuculuğunu mu buluyorlar.

Maalesef hayır!

Gençlerin satın aldıkları kitapların içeriğinde bunların hiçbiri yok!

Tam tersine erotizm kokan satırlar, boş hayaller, edebi olmaktan çok uzak metinler...

Müşahede ettiğim şey şu:

Yayıncılık ve kitaplar üzerinden gençliğe yönelik çok büyük bir operasyon çekiliyor!

İdealsizleştirme operasyonu...

Hayatı bomboş yaşama operasyonu...

Bilgisizleştirme operasyonu...

Kalitesizleştirme operasyonu...

Ânı ve hazzı yaşama operasyonu...

Maalesef yaşananlar tam olarak böyle!

Bütün bunlar kendiliğinden oluşmuş süreçler de değil. Belli merkezlerden birtakım mihraklar tarafından organize edilen bilinçli bir operasyonmuş gibi geldi bana.

Kolay para kazanma peşinde olan yayıncılar da bu oyunun bir parçası olmuş durumdalar.

Başta dijital platformlar olmak üzere birçok yönden kuşatılmış olan gençler, dini alanda yaşadıkları boşluğu kültürel alanda da yaşıyorlar. Bu kuşatmaların ardından elde edinen ise; idealsizleştirilmiş ve kimliksizleştirilmiş bir gençlik...

Elbette bu operasyon kitap yayıncılığı alanıyla sınırlı değil. Televizyon dizileri ve sabah kuşağı programları da aynı amaca hizmet ediyor.

Toplumun sosyal dokusu ve genetiğiyle oynanarak elde edilmek istenenleri ise şimdilik seyretmekten başka bir şey yapamıyoruz.

Tıpkı fuarlardaki vahim durumu seyrettiğimiz gibi!