Körfez Savaþý

Körfez Savaþý, Arap milliyetçiliðinin güvenliði saðlayamadýðýný ortaya koymuþtur. Bu yüzden de bölge ülkeleri Batý'ya yaklaþmýþlar ve bu da Arap-Ýsrail sorununda pek çok anlaþma imzalanmasý sonucunu doðurmuþtur. Emma C. Murphy, Arap-Ýsrail çatýþmasýyla ilgili bir makalesinde Körfez Savaþý'nýn fýrsat pencereleri açtýðýndan bahseder. Ancak sadece Körfez Savaþý deðil, Sovyetler Birliði'nin yýkýlmasý sonucu bölgedeki etkinliðinin sona ermesi, ABD'nin bölge ülkeleriyle iliþkilerindeki deðiþiklikler, FKÖ'deki deðiþiklikler de bu fýrsat pencerelerinin açýlmasýnýn nedenleridir.

Tüm bölgeyi kapsayan barýþ sürecinden bahsederken þu temel parametreleri bilmek gerekiyor: Bölgedeki ülkelerin siyasi problemleri; hükûmetlerin meþruiyet problemi (her zaman sorgulanmýþtýr), bölgedeki ülkelerin ekonomik problemleri, ekonomik ve teknolojik geri kalmýþlýk, petrol üreten ülkelerle üretmeyen ülkeler arasýndaki ekonomik dengesizlik, iklim þartlarýnýn olumsuz etkisi ve bölgedeki su problemi.

Diðer taraftan ABD'nin Soðuk Savaþ sonrasý bölge politikasýndan kýsaca bahsetmek gerekirse, 3 temel parametresinin olduðu söylenebilir: Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin, dolayýsýyla da petrolün güvenliði, kitle imha silahlarýn yayýlmasýnýn engellenmesi ve Ýran-Irak gibi bölgeyi istikrarsýzlaþtýracak güçlerin kuþatýlmasý (çevreleme politikasý-dual containment), Ýsrail'in güvenliði.

ABD'nin bölgeye yaptýðý ekonomik yardýmlarýn da barýþ sürecinin þekillenmesinde olumlu katkýsý olmuþtur. Bölge ülkeleri Ýsrail dâhil bu yardýmýn kesilmemesi için barýþa dönük adýmlar atmýþtýr. Diðer taraftan Clinton iktidara gelirken bütçede refah arttýrýcý düzenlemeler için ayrýlan payý arttýracaðý vaadinde bulunmuþ, bütçe içinde Ýsrail'e yapýlan yardýmlar büyük bir pay oluþturduðu için ABD bunu azaltmak için Ýsrail'in barýþ yönünde adýmlar atmasýný istemiþ, hatta bu yardým kozunu Wye Nehri Konferansýnda kullanmýþtýr. Diðer bir süper güç olan Sovyetler'in daðýlmasýyla birlikte Sovyetler'in Suriye'ye verdiði destek ortadan kalkmýþ, Suriye de ABD'nin ekonomik yardýmlarýndan da faydalanabilmek için ABD'ye yaklaþmaya ve Ýsrail'le barýþ görüþmelerine oturmaya mecbur kalmýþtýr.

Bölge ülkelerine bakacak olursak Körfez Savaþý ile Saddam Hüseyin'in lider rolü sarsýlmýþ; Suudi Arabistan liderliði alacak gibi olsa da uygulamada yetersiz kalmýþtýr. Filistin sorununda Arafat'ýn Saddam'ýn Kuveyt'i iþgalini desteklemesi, Kuveytliler'in nüfusunu oluþturan ve FKÖ'ye hem finansal hem de politik desteðini çekmesine neden olmuþtur. Bu da Filistin tarafýný oldukça güç duruma sokmuþtur. Irak, Ýsrail'in Tel Aviv ve Hayfa sahil þeridine Scud füzeleri göndererek Ýsrail'i Körfez Savaþý'na dâhil etmeye çalýþtýysa da, ABD oluþan zarar için Yahudi yerleþimlerinde kullanýlmak üzere (tartýþmalý bölgelerde kullanýlmamasý þartýyla) 5 yýla yayýlan zaman sürecinde 10 milyar dolar yardým yaparak savaþýn bölgeye yayýlarak bir Arap-Ýsrail savaþý hâline gelmesini engellemiþtir.

Sonuç olarak Körfez Savaþý, 1967 Savaþý sonrasý popülaritesini kaybetmeye baþlayan ve Nasýr'ýn ölümüyle lider sorunu Arap milliyetçiliðini (Pan-Arabizm) sona erdirmiþtir. Araplarýn kendi içlerinde bile birlik oluþturamadýklarý, Saddam'ýn Kuveyt'i iþgalini kýnamalarýyla iyice ortaya çýkmýþtýr. Saddam'ýn da bu iþgalle Filistin davasýna büyük zarar verdiði görüþü hâkim olmuþtur. Arap-Ýsrail çatýþmasý da ideolojik çerçeveden, realist-pragmatik çerçeveye oturmuþtur. Ayrýca Körfez Savaþý'nýn Arap milliyetçiliðinin güvenliði saðlayamadýðýný ortaya koymasý bölge ülkelerini Batý'ya yakýnlaþtýracak ve bu da Arap-Ýsrail çatýþmasýnda pek çok anlaþma imzalanmasýna ve FKÖ'nün de direkt olmasa bile dolaylý olarak müzakereye yönelmesine neden olmuþtur. HAMAS'ýn diðer gruplarýn desteðiyle güçlenmesi, FKÖ'nün temsil gücünün bu gruplarca ve iþgal altýndaki topraklardaki Filistinlilerce güçlenmesine neden olmuþtur.