Kurtuluþumuz, insanlýðýn dayanýþmasýnda...

Bazý tanýklýklar, anlatýlýnca insanýn içine iþliyor. Ali Þahin'in sosyal medyada paylaþtýðý bu seyahat notu da kalbime sanki bir menkýbeymiþ gibi mücevher kýymetinde düþtü.

'... Sudan bölünmemiþti. Hartum'da Cumhuriyet ve Hürriyet caddelerinde boydan boya yoksullar yatardý kumlarda. Bir gece Mescid-i Fârûk'un önünden geçerken bir adama takýldým, bir deri bir kemik, belki son nefesini alýyor gibiydi, ellerini kaldýrmýþ öyle bir dua ediyor ki...

'... Arþ-ý Âlâ titriyor sandým, hemen oturdum yanýna; - 'ya Rabbi, dedim, bu kalbi kýrýk hürmetine... dünyada ve ahirette sevdiklerinle beraber eyle..' Saydým tüm dostlarý. tekrar tekrar saydým.. tam bir saat... nihayet amin dedi ve ellerini yüzüne sürdü. - Selam ve rahmet.. dedim

'... - aleykum selam ve rahmet

- maza eradte minellah ? (Allah'tan ne istedin?)

- el âfiyet .. (saðlýk)

- saatlerdir istediðin bu muydu ?

- bundan daha önemli bir þey var mý ki...dedi.'

Tarihte bir benzeri daha görülmemiþ sýnýr tanýmayan bir salgýnla karþý karþýya olduðumuz þu günlerde, dualarýmýz da bu Sudanlý adamýn duasýna döndü sanki. Hakikaten de saðlýk, sýhhat kýsacasý afiyet, dünyanýn en büyük nimeti. Ýnsan ibadetini, kulluðunu, kiþiliðini, tavrýný ve hareketini ancak sýhhatliyse kendi özgünlüðünde ve iradesi doðrultusunda ortaya koyabiliyor. Saðlýk tedbirleri ve salgýndan korunma maksadýyla alýnan önlemlere baktýðýnýzdaysa, ilkin özgürlüðümüzün kýsýtlandýðýný farkedeceksiniz. Dünya sanki koskocaman bir hapishaneye dönüþtü. Belki de aslýnda baþýndan beri böyleydi de biz ancak profesyonel dünyadaki hýzýmýzý mecburen kestiðimiz þu günlerde görebiliyoruz bunu... Pekala 70 metrekare evlerin içinde de geç bilen hayatýmýzý niçin bunca hýrs, yarýþ, kapris, rekabet, ayrýþma, paylaþamama, þikayet ve stresle heba edip duruyoruz.

Ramazan günlerimizin artýk son kýsmýna geçtik. Sanki bir sis daðýlmýþ da varacaðýmýz iskele az çok görülmüþ gibi... Cenabý Hak, Kadir Gecesine eriþip baðýþlananlardan eylesin bizleri. Kalbe yönelme günlerindeyiz. Týpký sokaklardan tecrit edilen insanlýk misali, bizler de ferdi boyutta kendi içimize bakma, gözlerimizi dýþarý bakmaktan alýp, kendi kendimizi deðerlendirme, arýndýrma, piþman olma, özür dileme, teþekkür etme demlerindeyiz. Furkan günlerindeyiz, fark erdiþ günlerinde. Yüce Yaratýcýnýn bizi insan olarak varediþindeki sýr, arayýþ ve merak ile çok yakýndan ilgili olsa gerek. Hem arayýþ hem unutuþ, hem merak hem gamsýzlýk, hem uyanýþ hem gaflet var bizim kimyamýzda. Bu geliþli gidiþli, medcezirli bünyeden çýkýyor hakiki sorular iþte... ''Ben kimim' diyor insan, 'Nereden geldim', 'Nereye gidiyorum', 'Anlamým ne benim', gibi derinlikli sorular...

Eve kapanma günlerimizde kendimizle daha çok karþýlaþýyoruz. Salgýn günlerini, kendimizi keþfetme ve bizi Var Edeni hissetme imkaný olarak da görelim.

Dün, Hindistan Yeni Delhi'de, krematoryumlarda yer bulunamadýðý için meydanlarda yakýlan müteveffa insanlarý izledik haberlerde.... Ne kadar aðýr ve kederli görüntülerdi onlar... Dünyanýn öteki ucunda, dili de dini de kültürü de bizlere ýrak, ama o ölüm haberlerini seyrederken o insanlarla birlikte aðladýk.

Bu evrensel felaket; insanlar arasýndaki ayrýþmalarýn, kamplaþmalarýn, düþmanlýklarýn, paylaþamamazlýklarýn, aðýr silahlarla donatýlmýþ ülkeler arasýndaki hudut kapýlarýnýn, nefretlerin, eþitsizliklerin, savaþlarýn, ýrkçýlýklarýn, ayrýmcýlýklarýn ne kadar saçma, fena ve anlamsýz olduðunu da yüzümüze vuruyor...

Kurutuluþumuz farkýndaysanýz; ancak insanlýðýn dayanýþmasýndan geçecek.