Böyle deyince biraz tuhaf gözüküyor ama sadece Macron’un deðil Avrupa’nýn Ýslam düþmanlýðýna ihtiyacý var! Hem iç siyasetteki kifayetsizliklerini ve kronik sorunlarý çözmedeki acziyetlerini örtmek için, hem de Avrupa’nýn kimlik krizini aþmak için. Ýkisi için de yanlýþ yoldalar ama baþka türlüsünü yapacak çapta bir akýl ufukta gözükmüyor.
Kolaya kaçma sebepleri neler? Avrupa kimliðinin zaten derinde de yüzeyde de anti-Ýslam, anti-Türk kökenleri mevcut. Avrupa-merkezci düþünce çok ciddi bir entelektüel sorgulamaya uðramýþ olsa da her zaman olduðu gibi bugün de bir ötekine muhtaç.
Müslüman Türk imgesi tarihsel olarak Avrupa’nýn iyi tanýdýðý ve bugünküne çok benzer þekilde tarihte de þeytanlaþtýrdýðý bir ‘kurucu öteki’.
Ýkincisi, baþta Fransýzlar olmak üzere Avrupalý kimliðinin Afrika kýtasýndaki kötü sömürgeci mirasý. Köle-efendi iliþkisinin oluþturduðu kolonyal miras, Fransa’nýn en büyük kabusu.
Her ikisinin de kendini bugüne taþýdýðýný görüyoruz.
Tüm Avrupa’da eþ zamanlý olarak Ýslam düþmanlýðýnýn arttýðý ve seçim malzemesi yapýldýðý bir dönemden sonra artýk “Siyasal Ýslam’la mücadele” adý altýnda yasa tasarýlarý hazýrlanmak suretiyle bunun bir de meþruluk kýlýfýna sokulduðunu görüyoruz.
Fransa’da olduðu gibi, Avusturya, Almanya, Hollanda gibi ülkelerde de Ýslam Avrupa’nýn geleceði için bir tehdit olarak görülüyor.
Avrupalý siyasetçiler, baþarýsýzlýklarýný örtmek için Ýslam karþýtý politikalara adeta mecbur hissediyorlar kendilerini.
Ekonomik refahýn azaldýðý, nüfusun yaþlandýðý, sosyal güvenlik sisteminin alarm verdiði, saðlýk sisteminin patladýðý, eskiyen alt yapýnýn onarýlamadýðý bir durumda yaþlý Avrupa, özellikle de Fransa.
Bu yüzden Sarý Yelekliler’in isyanlarýný iki yýldýr kontrol altýna alamýyor.
Ekonomiyi canlandýrmak, nüfusu gençleþtirmek için göçmenlere muhtaç. Günü kurtarmak ve kimlik krizini aþmak için de Ýslam karþýtlýðýna…
Kimlik krizini tam da burada yaþýyor Avrupa. “Iskarta’ dediði insanlara muhtaç olduðunu biliyor. Bunu en iyi gören siyasetçi Merkel’di. Bu yüzden de her þeye raðmen ciddi bir Suriyeli nüfusu Almanya’ya kabul etti. Tekrar aday olmayacaðýný açýklamasý da bu konuda elini rahatlattý.
Ancak Avrupa’nýn genelinde siyaseti etkileyen bir soruna dönüþtü bu. Liberal sað ve sol politikacýlar bile, yabancý düþmanlýðý üzerinden oy avcýlýðý yapma kolaycýlýðýna kaçarak kýtanýn kronikleþmiþ sorunlarýný masaya yatýrmak yerine günü kurtarmayý tercih etti.
Camilerin basýldýðý, Müslümanlarýn dükkanlarýnýn, evlerinin saldýrýya uðradýðý, baþörtüsünün yasaklandýðý, helal gýda satýþýnýn bile Avrupalý kimliðine tehdit olarak algýlandýðý yeni bir döneme girdi Avrupa.
‘Siyasal Ýslam’, ‘radikal Ýslam’, Macron’un bulduðu ‘Ýslam ayrýlýkçýlýðý’ gibi kavramlar yardýmýyla yaptýklarýnýn Ýslam karþýtlýðý olmadýðýný izah etmeye çalýþsalar da yaþananlar ortada. Avrupa bir kimlik sorunu yaþýyor.
Tüm Avrupa ülkelerinde ikinci büyük dini azýnlýk Müslümanlar. Fransa nüfusunun yüzde 10’unu Müslümanlar oluþturuyor. Avrupa kendi imkanlarýyla nüfusunu gençleþtiremiyor. Giderek yaþlanan kýtanýn yenilenen nüfusunu da göçmenler oluþturuyor.
‘Avrupa Ýslamý’, ‘Fransa Ýslamý’ gibi icatlar çýkarmalarýnýn, Müslümanlarýn Ýslam’ýn otantik kaynaklarýyla ve kaynak ülkeleriyle irtibatýný kopartarak yeni bir Ýslam biçimlendirmeye çalýþmalarýnýn sebebi bu.
Müslüman nüfustan fiziki olarak kurtulamayacaklarýný, bunun mümkün olmadýðýný, dahasý Müslümanlara muhtaç olduklarýný biliyorlar. Ama Ýslam’ýn kültürel olarak dönüþtürücü gücünün farkýndalar ve bunun Avrupa’nýn geleceðine damgasýný vurmasýný istemiyorlar. Bu yüzden de Ýslam düþmanlýðýna muhtaçlar.
Bu anlamda Ýslam karþýtý yasalarýn iki iþlevi olabilir; Avrupa’daki Müslümanlarýn bir kýsmý sindirilir ve böylece sinirleri alýnmýþ, renksiz-kokusuz ‘özelleþtirilmiþ’ bir Ýslam kalýr. Bir kýsmý da bu süreçte radikalize olur.
Onlar için ne yapacaklarýný zaten çok iyi biliyorlar. Son 20 yýlda ‘Ýslam’ ve ‘terör’ü paketleyerek yaptýklarýnýn aynýsýný yapmaya devam ederler…