Marmara Denizi'ni elbirliğiyle öldürdük

Marmara Denizi'nde yaşanan rezaleti görüyorsunuz değil mi?.. Henüz yaz mevsimi yeni başladığı, Marmara kıyılarında deniz sezonu henüz açılmadığı için büyük kepazelik henüz tabana yayılmadı.. Ama size kötü bir haberim var. Bugün gördüğümüz bu tablo, ileride göreceklerimizin yanında hiçbir şey.. Bakın açık söylüyorum hiçbir şey..

Haftalardır Marmara'nın katilini arıyor medya.. Kimi diyor ki gerekli çevre yatırımlarını yapmayan Marmara Denizi'ne kıyısı olan belediyeler.. Kimisi diyor ki, doğru filtreleme yapamayan sanayi tesisleri.. Kimi gemileri kimi küresel iklim değişikliğini suçluyor.. Türkiye'de bu işi en iyi bilen isimlerden bir Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı ve İklim Değişikliği Baş müzakerecisi Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar'ı arayıp sordum; dedim ki, "Efendim, suçlu kimdir?" Birpınar bana bir liste çıkardı ki o listede benim de adım var şu anda bu yazıyı okumakta olan senin de.. Bu ne tek başına İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin suçu ne de tek başına küresel iklim değişikliğinin.. Birpınar'a göre evet İstanbul, Bursa Yalova, Tekirdağ, Çanakkale, Kocaeli ve Balıkesir Belediyelerinin elbette gerekli arıtma yatırımı yapmamış olmaları en önemli neden.. Sonuçta bir belediyenin asli görevi öncelikle ve öncelikle sahip olduğu çevreye sahip çıkmak.. Kimse kafasını kuma gömmesin.

İmamoğlu'nun, Kasım 2019'da Silahtarağa İleri Biyolojik Arıtma Tesisi projesini iptal etmesi, İstanbul'un gördüğü en büyük ihanetlerden biriydi.. 'Yapraklar beni alkışlıyor' dedi, 'ağaçları kurtardık' dedi, 'milyonlarca dolar tasarruf ettik' dedi.. İlk defa bir arıtma tesisinin, çevre kirliliğine yol açacağı iddia edildi.. Oysa bu tesisler çevreyi korumak için yapılır.. Şöyle örnekleyeyim; Singapur'da aynı bu şekilde projelendirilmiş olan tesiste arıtılan suyun içine mineral takviyesi yapılıyor ve marketlerde şişe suyu olarak satılıyor.. ABD, aynı tesisten arıtılan suyu yeraltına pompalayarak, düşen yeraltı su seviyesini koruyor. Ama İmamoğlu, gelir gelmez ilk icraat olarak bu tesisin projesini iptal etti.. Şimdi ne diyor uzmanlar biliyor musunuz?.. 1 değil, 3 değil, 5 değil.. Marmara Denizi kıyılarına bunun gibi tam 50 arıtma tesisi daha yapılması gerekiyor.. Bir tesisin başlaması bitmesi nereden baksanız 2 sene... Şimdi yarın açıklanacak olan eylem planından muhtemelen deniz yüzeyinin temizlenmesi için destek kararı çıkacak.. Fakat kirlilik orada durmaya devam ediyor..

Bir liste var dedim ya.. hani sen de suçlusun ben de.. O listede en üst sıralarda tarımdan kaynaklanan atıklar da var.. Gübre olarak kullanılan fosfat ve nitrat gibi şeyler denizin ölmesini hızlandırıyor.. Dahası gördüğün yeri temizliyorsun fakat derinde entübe konumdaki balık yumurtaları, mercanlar var.. Onlar nefessiz kalıyor.. Yapacak hiçbir şeyin yok..

Çevre kirliliği ve iklim değişikliğini koronavirüs pandemisine benzetiyor Birpınar Hoca.. Nasıl ki herhangi bir hastalık sadece hastalıktır.. Doktora gider şifa ararsın.. Ama son iki yıldır dünyada yaşadığımız şey sizce sadece hastalık mıdır?.. Ekonomiyi, eğitimi, sosyal hayatı, çalışma hayatını, aile hayatını her şeyi ama her şeyi doğrudan etkileyen bir durumla karşı karşıyayız.. İşte o nedenle çevre sorunları da tek başına çevre sorunu değildir.. Bunun turizme, dolaylı olarak ekonomiye, en başta sağlığa, sosyal hayata, şehir ve yerleşime, her şeye etkisi olacak... Toprağın, suyun temiz olması ekonomi için katma değerdir.. Verimli tarımsal faaliyetler, temiz kalmış toprakla, suyla yapılır..

Değerli dostlar.. Biz güncel politik kavgalardan başımızı kaldırıp meseleye layıkıyla eğilemedik.. Bu doğru.. Fakat en azından Marmara bize bir şey söylesin.. Bir şey hatırlatsın.. İklim değişikliğinin etkilerini ortadan kaldıramayız.. Ama bununla mücadele edebiliriz.. Ateşe su taşıyan karıncalar gibi.. Yere çöp atmayın.. Ev atıklarınızı ayrıştırın. Geri dönüşümle kazandırılabilecekleri atmayın. Atık yüklü kamyonların, Gemilerin doğayı kirletmesine izin vermeyin.. Tarımda aşırı gübre kullanımına son verin. Biliyorsunuz aslında ne yapacağınızı.. Yapın haydi..