Ramazan çile ayı olsun!

Bugün Ramazan’ın üçüncü günü. Korona tehdidi/tecridi altında idrak ettiğimiz Ramazan ayı belki de İslam tarihinde ilk kez bu kadar kapsamlı bir şekilde evlerde idrak ediliyor.

Camiler 14 asırdan beri ilk kez tüm dünyada cemaatsiz bir Ramazan geçiriyor.

Öyle bir bela musallat oldu ki hiçbir ülkeyi hiçbir toplumu es geçmedi.

Ciddi bir imtihanla karşı karşıyayız.

Dün Reuters haber ajansının manşetinde iki önemli haber vardı. Biri, ‘İmamın sesi Ramazan’ın ilk Cumasında Mescid-i Aksa’nın boşluğunda yankılandı’ , diğeri ise ‘İslam’ın en kutsal mekanları Ramazan’ın ilk gününde boştu!’ şeklindeydi.

CNN de benzer bir haberi Mescid-i Nebevi’yi konu edinerek vermişti.

Hepsinin tek sebebi vardı coronavirüs.

Corona sebebiyle uygulanan tecridin Ramazan ayında ki en olumsuz yanı cemaatle kılınan teravih namazlarıdır. Çünkü Ramazan’ın oruçtan sonra ikinci özelliği teravih namazıdır.

Hz. Ömer döneminden beri cemaatle kılınan teravih namazlarından ilk kez tüm camiler mahrum kalmaktadır.

Cemaatle ilk teravihi Hz. Ömer başlattığı gibi camileri kandillerle süsleyen de Hz. Ömer’dir. Hz. Ali caminin kandillerle süslendiğini görünce sevinmiş ve, “Mescidlerimizi aydınlattığı gibi Allah da Ömer’in kabrini nurlandırsın.” diye dua etmiştir.

Hz. Ömer teravih kıldırması için erkeklere ayrı kadınlara ayrı imam tayin etmiş, sahabe de bu uygulamayı onaylamıştır.

Erkeklere tayin edilen ilk imam Übey b. Ka’b el Ensari teravihi 20 rekat kıldırmıştır.

Teravih denmesinin sebebi her dört rekatta terviha (dinlenme) yapıldığı içindir.

Ehl-i sünnet uleması teravihi İslam’ın şiarlarından saymışlardır.

Ehl-i sünnet dünyasında teravih coşkuyla cemaat halinde kılınmıştır. Kimileri teravih namazında ayda bir, kimileri 10 günde bir hatim indirecek şekilde kıldırmışlardır.

Medinelilerin yatsının farzından sonra 20 rekat teravih vitirden sonra da 16 rekat toplam 36 rekat kıldıkları da rivayet edilir.

Malikilerde 36 rekat gibi bir rivayet varsa da teravih namazının Hanefi, Şafii ve Hanbeli mezheplerinde 20 rekat olduğu bilinmektedir.

Hz. Ömer devrinden bu yana cemaatle teravih namazı, Ramazanın oruçtan sonra en önemli özelliklerinden biri olarak coşkuyla eda edilmektedir.

Güzel sesli hafızların nasıl cemaat çektiklerine dair tarihte sayısız kıssalar vardır.

Hele Osmanlı’nın başlattığı Enderun Teravihi ibadetin halavetini tattıran bir uygulama olarak günümüze kadar gelmiştir.

Şiiler ‘Ömerin bidatı’ diyerek teravihin cemaatle kılınmasını kabul etmemişlerdir.

Şia’nın İsmaili koluna mensup olan Fatımıler aynı gerekçeyle Mısır Suriye ve Hicaz’a hükmettikleri dönemde cemaatle teravihi yasaklamışlardır.

Hatta Fatımı halifesi el Hakim Biemrillah cemaatle teravih kılanları idam edecek kadar ileri gitmiştir!

Haşşaşilerin de Faris ve Horasan’da teravihi yasakladıkları bilinmektedir.

Böyle mezhebi gerekçelerle cemaatle teravih yasakladığı gibi bazı olağanüstü hallerde de teravih cemaatle kılınamamıştır.

Mesela Hicri 439 senesinde Bağdat’ta bir salgın sebebiyle Cuma ve teravih namazları kılınmamıştır.

Fakat bu günkü gibi dünyanın tamamında cemaatle namazın kılınmadığı bir dönem yoktur.

Bugün camilerin kapalı olması yüreğimizi dağlasa da uzmanların tavsiyesine uymamız en doğru olandır.

Evlere kapandığımız bu Ramazan ayı kendimizi hesaba çekmemize vesile olmalıdır.

Doğrularımızı yanlışlarımızı gözden geçirmeliyiz.

Eksik bıraktığımız ve ihmal ettiğimiz sorumluluklarımızı masaya yatırmalıyız.

Hz. Musa’nın Sina’daki, Efendimizin Hira mağarasındaki çilelerini hatırlamalı ve bu ayı nefislerimizi muhasebeye ayırmalıyız.

İnşallah günahlarımızdan arınmış olarak tamamlarız.