Nâhak yere zastıralba!

Muhalefetin iki ortak noktası var. Biri Erdoğan nefreti ki, onun mağlubiyeti için ölmeye hazır olduğunu söyleyen fanatikler bile var.

İkincisi Parlamenter Sistem. Önüne güçlendirilmiş veya iyileştirilmiş sıfatı eklenince mucizevi bir vaatte bulunduklarını zannediyorlar.

Oysa bugüne kadar açıkladıkları ilkelere bakılınca bal gibi eski sistemi özledikleri anlaşılıyor.

Arzu ettikleri sistem, tek başına bir partinin iktidar olamadığında ülkenin kazanımlarının heba edildiği koalisyonlara açık bir sistem.

Koalisyon kültürünün oluşmadığı ülkemizde koalisyon dönemlerinin ülkenin kayıp yılları olduğu tartışılmaz bir geçektir.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı verilen mevcut sistem aslında başkanlık sistemidir. Ve en önemli özelliği siyasi istikrarı sağlamış olmasıdır.

Efendim, bu sistemde de koalisyon seçimden önce kuruluyor diye itiraz ediyorlar. Tamam da bu sistemde seçilen başkan 5 yıl ülkeyi yönetiyor; koalisyon bozulsa bile erken seçim ihtimali imkansıza yakın hale geliyor. Başkan süresini tamamlıyor istikrar bozulmuyor.

Parlamenter sistemde ise seçim sonrası kurulacak koalisyonun en ufak bir anlaşmazlıkta dağılma ihtimali var ve anlaşma sağlanamazsa erken seçim kaçınılmaz oluyor. Bu da koalisyon hükümetlerinin büyük projeleri hayata geçirmelerini engelliyor. Yetmişli ve doksanlı yıllardaki koalisyon dönemleri incelendiğinde durumun vahameti daha iyi anlaşılır.

Hatta seksen sonrası getirilen yüzde 10 seçim barajının temel hedefi siyasi istikrarı sağlamaktı. Ama doksanlı yıllarda onun da fayda etmediği görüldü.

Oyların bu günkü dağılımına bakıldığında parlamenter sistem demek koalisyon hükümetleri demek olduğu anlaşılacaktır. Yani parlamenter sistem isteyenler açıkça siyasi istikrarsızlık propagandası yapmaktadırlar.

Aslında parlamenter sistemde siyasi istikrarı sağlamının bir yolu var. O da seçim barajını yüzde 15'in üstünde tutmaktır. Bugünkü dağılım göz önünde bulundurulursa iki partili bir sisteme dönülmüş olur. Ancak o da temsilde adaleti ortadan kaldırdığı için teklif dahi edilmez.

Parlamenter sistemi savunan muhalefet cenahından bugüne kadar iki parti çalışmasını açıkladı. İlk açıklama Gelecek Partisinden (GP) geldi. Mevcut sistemi eleştiren uzun bir girişten sonra parlamenter sistemi güçlendirme adına üç önemli tespit yaptı. Eski sistemi öneren teklifin güçlendirmeyle alakalı birinci tespiti, gensoruya karşı hükümetin meclisi feshetme yetkisi, ikincisi cumhurbaşkanı kararlarının başbakan ve ilgili bakan tarafından onaylanması, üçüncüsü de güvenoyunda basit çoğunluk gensoruda nitelikli çoğunluktan ibaret.

Diğer tekliflerin tamamı, başkanlık sisteminde de gerçekleştirilebilecek teklifler.

Asıl iyileştirilmiş parlamenter sistemin mucidi olduğunu iddia eden ve bu hususta sesi pek fazla çıkan İYİ Parti'nin (İP) neler söyleyeceğini hep merak etmişimdir.

Nihayet geçen hafta Meral Akşener tekliflerini açıkladı. Tam bir dağ fare doğurdu dedirten açıklamaydı.

Başkanlık yarı başkanlık ve parlamenter sistemin ortak bir takım özeliklerini sadece parlamenter sistemde varmış gibi allayıp pullayıp okudu sayın Akşener.

Güçlendirilmiş bir parlamenter sisteme özgü hiçbir şey söylemedi.

Sayın Akşener sistem de önermedi . 8 ilke saydı. Birinci ilkede eski parlamenter sistemi, yani cumhurbaşkanının meclisten seçilmesi hükümetin meclisin içinden çıkması gibi bilinen eski sistem.

Geri kalan 7 maddenin yedisi de sadece parlamenter sistemle ilgili olmayıp başkanlık sisteminde de gerçekleştirilebilecek tekliflerdi.

Diğer yedi teklif özetle; Güçlü meclis, kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü, devlette liyakat, bireysel özgürlükler, özgür basın ve adil seçim sistemi içeriyor. Bunların tamamı başkanlık sisteminin de olmazsa olmazlarıdır.

Öyle anlaşılıyor ki İP iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem sloganıyla içi boş bir siyaset yapıyor. İddiası üzerine GP kadar bile çalışmamış

Bu propagandanın lokomotifi olan CHP ise henüz ortaya eski sistem özleminden öteye bir teklif koyabilmiş değil. CHP adına konuşanlar da güçlendirilmiş parlamenter sistem diye tıpkı İP'in 8 maddelik ilkesi gibi başkanlık sisteminde de uygulanabilecek hususları beylik sözlerle geçiştiriyorlar.

Yani anlaşılıyor ki muhalefetin güçlendirilmiş parlamenter sistem dedikleri şey aslında eski sistemden başka bir şey değil.

Bugünkü oy dağılımına bakıldığında mevcut başkanlık sisteminin değişmesi de imkan dâhilinde görülmüyor.

Başkan Erdoğan'ın dediği gibi parlamenter sistem mazi olmuştur.

Bu sistemi artık ne Cumhur İttifakı ne de millet ittifakının değiştirmesi mümkün görünmektedir.

Cumhur İttifakı zaten bu sistemi savunan ve bu sistemin eksiklerini gidermeyi vaad eden bir ittifak.

Millet İttifakının ise sistemi değiştirmek için gerekli anayasa değişikliğini en azından referanduma götürecek bir çoğunluğu bile elde edemeyeceği anlaşılıyor.

Muhalefetin bu çabası kelimenin tam anlamıyla havanda su döğmekten ibaret. Hem parlamenter sisteme geçiş arzusu hem de erken seçim söylemi göle yoğurt mayalamayla eş değer bir konumda duruyor.

Öte yandan Cumhur İttifakı yeni anayasa çalışmasını tamamlamaya çalışarak aslında muhalefetin eleştirilerine de cevap verecek bir hazırlık içinde.

Doğrudur, Cumhur İttifakı'nın da anayasayı değiştirecek çoğunluğu yok ama nihayetinde ellerinde bir anayasa taslağı olacak ve siyasete yön verecek bir metin ortaya çıkacak.

Muhalefet ise savunduğu sistemi anlatacak inandırıcı bir taslağa bile sahip değil. Ayrıca olmayacağını bilebile erken seçim diyerek hayal âleminde yaşıyor.

Hulasa muhalefet boş işlerle meşgul.

İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü Müdürlerinden günümüzde Bulgaristan sınırları içinde kalan Şumnu göçmeni rahmetli Ahmet Davudoğlu hoca -7 ay kendisine sekreterlik yapmıştım- böyle boş işler için, karavana atış anlamında "Nâhak yere zastıralba"derdi.