Söz ola kese savaşı, Söz ola kestire başı!

Bir programda cumhurbaşkanı varsa, meclis başkanı varsa o program haber olur.

Hele de o program bir hafızlık icazet programı ise ve hele hele Cumhurbaşkanını torunu ve meclis başkanını oğlu o hafızlar arasındaysa o programın haber değeri daha da yükselir.

Eğer o program Ayasofya gibi önemli bir camide yapılıyorsa medyanın bütün dikkati oraya toplanır.

Öyle de oldu.

Fakat Mustafa Demirkan hocanın duasında kullandığı bir cümle o programdaki bütün güzelliklerin önüne geçti.

Her fırsatta Atatürk'ü siper ederek dindarlara saldıran kesim o cümleden yola çıkarak bu kez hem hocalara hem de o cümle cumhurbaşkanının huzurunda kullanıldığı için cumhurbaşkanına ve AK Parti'ye saldırmaya başladı.

Dua irticalen yapıldığı için cumhurbaşkanı o anda bir şey söylememiş olabilir ama parti sözcüsünün açıklamasından cumhurbaşkanının bilahare hocayı ikaz ettiğini anlıyorum.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik bey yaptığı açıklama ile partinin tavrını ortaya koydu, takdir topladı ve partiye saldırıların önüne geçti ancak tartışma bitmedi.

Memleket Partisi'nin ardından CHP de yargıya başvurdu, yasal işlem yapılmasını istedi.

Dosya artık yargının önündedir. Ne karar verir göreceğiz.

Ancak bu olaydan yola çıkarak tv ekranlarında din adamlarını karalayandan akıl verenlere kadar envai çeşit yorumlar dinledik dinlemeye devam ediyoruz.

Aynı istikamette yazılar yazıldı yazılmaya devam ediliyor.

Dahası Mustafa hocaya yargısız infaz yapılın oldu.

Kimileri hocanın Reisü'Kurra'lık unvanından yola çıkarak paralel bir diyanet oluştuğundan bahsediyor.

Kimileri tanımadıkları bu emekli imam hakkında hakarete varan ifadeler kullanıyorlar.

Bir defa şu hususun altını kalın çizgilerle çizelim ki, Müslümanın şahıs ismi zikrederek lanet okumak gibi bir vazifesi yoktur. Müslüman ahlakı, bırakın zalimi kendisini öldürmeye geleni bile kazanmayı gerektirir. Mus'ab b. Umeyr'in kendisini öldürmeye gelenlerin, tatlı dili karşısında Müslüman olmaları gibi.

Güzel söz tatlı dil Müslümanın en bariz ahlaki özelliğidir. Güzel sözün ihtiyaç sahibi birine bağış yapmak kadar değerli olduğunu ifade bağlamında, 'Güzel söz sadakadır.' buyurmuştur bu dinin Peygamberi.

Buna ilaveten bırakın ilim sahibi kimseleri sıradan bir Müslümanın bile toplumun bir kesiminin de olsa rahatsız olacağı ve tepki göstereceği ifadelerden kaçınması fevkalade önemlidir.

Ama insan zaman zaman böyle kazaların kurbanı olabiliyor.

Özetle o cümlenin kullanılması gereksiz bir tartışmaya yol açması sebebiyle isabetli olmamıştır.

Ancak hocanın o bağlamda takip eden, 'Ya rabbi bir daha bu zihniyetin bu ümmetin başına gelmesini mukadder kılma.' cümlesinden, aslında maksadın şahsa hakaretten ziyade zihniyete işaret olduğu anlaşılmaktadır .

O zihniyet tek parti döneminde devletin ve milletin İslami kimliğini yok etme politikalarını güden zihniyettir.

Milli Mücadele İslami ruh ile kazanılmış bir mücadeledir. Bu mücadeleyi yöneten meclis de başkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa da tek parti dönemine kadar İslami kimliği korumuş ve kollamıştır.

1924 Anayasası devletin İslami kimliğini muhafaza etmiştir. Meclise verdiği ilk görev de şeri hükümlerin uygulanması görevidir.

Tek parti döneminde, 1928 yılında İsmet Paşa'ın 120 arkadaşıyla verdiği 4 maddelik değişiklik teklifiyle anayasadaki 'Devletin dini İslam'dır.' maddesi, yeminlerdeki 'vallahi' kelimeleri çıkarılmış ve meclisin şer'i hükümleri uygulama yetkisi kaldırılmıştır.

Yani cumhuriyetin fabrika ayarları bozulmuş İslami kimlik yerine devleti ve toplumu İslam'dan uzaklaştırma politikası hâkim olmuş; işte o süreçte Kur'an hafızlığı bir kenara okunması ve öğretilmesi bile yasaklanmış; kimi ibadethaneler amacı dışında kullanılmış hatta 1942 yılına gelindiğinde 651 sayılı Matbuat Umum Müdürlüğü genelgesiyle medyanın dinden bahsetmesi dahi yasaklanmıştır.

İşte o zihniyeti bu millet zaten ilk fırsatta sandığa gömmüştür.

1950 yılından beri CHP'nin neden iktidar olamadığının cevabı da burada gizlidir.

Yoksa tek parti döneminde tarımda, ekonomide, ulaşımda, sanayide az şey yapılmamıştır. Ama bu millet dinine karşı yürütülen politikaları onaylamamış ve o zihniyeti benimsememiştir.

CHP eski milletvekili Yaşar Nuri Öztürk'ün ifadesiyle 'Din dışılık Kuran dışılık örtüsü bulunan CHP yönetimini' millet zaten bu yüzden muhalefete mahkûm etmiştir.

Kılıçdaroğlu bir taraftan bu örtüyü aralamaya çalışıyor görüntüsü verse de hem inandırıcı olamıyor hem de bu örtüyü sıkı sıkıya tutan zihniyetin hâlâ partiye hâkim olduğu görülüyor!

Hülasa, Mustafa hoca kabul olmuş bir duayı tekrarlayarak üstelik de tepkilere neden olan o cümleyi kullanarak o güzelim törenin güzelliklerini gölgelediği için eminim kendisi de pişman olmuştur.

Ne demiş Yunus:

Söz ola kese savaşı

Söz ola kestire başı

Söz ola ağulu aşı

Bal ile yağ ede bir söz.