NATO (yani Amerika) da, Rusya da kendi doğruları yolunda ilerlerken, Türkiye ne yapacak? -1-

Önce tarihî bir hadiseyi hatırlayalım.

1853-56 arasındaki Kırım Savaşı öncesinde.

Rusya ile İngiltere ve Fransa'nın arası epeyce açıktı.

Osmanlı -Rusya ilişkileri de gerilimliydi. Rusya özellikle Hristiyanlığın Kudüs'deki mukaddes bölgeleri üzerine Ortodoks Hristiyanlık adına bir hâkimiyet kurmak istiyor, Osmanlı'dan bu yönde yeni imtiyazlar koparmaya çalışıyordu. Katolik dünyası ise bundan rahatsızdı. Bu konudaki ihtilaf, diplomatik münasebetlere de yansıyordu.

*

Kırım Savaşı öncesinde gerilim artarken, Osmanlı'nın Londra'daki sefiri/elçisi bir gün faytonu ile Londra caddelerinde gözükür. (Henüz otomobilin icad olunuşundan yaklaşık 40-45 sene önceleri.) Osmanlı'nın da Rusya'ya karşı savaş açmasını teşvik etmek üzere İngilizler, Osmanlı Sefiri'nin faytonunu görünce hemen gidip atları çözerler ve Osmanlı Sefiri'ni taşıyan faytonu saatlerce kendileri dolaştırırlar; (Yaşasın Osmanlı!) şiarlarıyla.

Çünkü, İngiltere'nin Rusya'yla geriliminde Osmanlı'nın kendi yanlarında yer alması onlar için bulunmaz nimetti.

Buraya bir nokta koyup, gelelim günümüze.

*

NATO 1949 yılında kuruldu. Çünkü, Hitler Almanyası'nı yenmenin zafer sarhoşluğu devam ederken; Stalin Sovyet Rusyası, Balkanlar ve Doğu Avrupa'daki rejimleri devirip, (Bulgaristan, Arnavutluk, Yugoslavya, Romanya, Macaristan, Doğu Almanya, Polonya gibi) bütün Doğu Avrupa ülkelerini yerli komünistlerin yönetimindeki 'demokratik halk cumhuriyeti' dedikleri rejimlere dönüştürüverdi. Bunlardan, Joseph Broz Tito liderliğindeki Yugoslavya ile Enver Hoca liderliğindeki Arnavutluk dışındaki ülkeler tamamen Sovyet Rusya'ya bağlı 'kukla komünist rejimler' olarak 1945'den 1989-90'lara kadar ayakta kalabildiler ve bu kapitalist Batı ile Komünist Doğu blokları arasında, İngiltere Başbakanı Churhill'in deyimiyle bir 'Demirperde' çekilmiş oldu.

Ve, kapitalist Batı Bloku zafer sarhoşluğundan uyandı ve Amerika liderliğinde 12 devlet, kısaca NATO diye anılan (North Atlantic Treaty Organisation/ Kuzey Atlantik Andlaşması Teşkilatı) isimli bir Askerî Savunma Paktı kurdular, 1949 yılında.

Bu yapılanmanın, Stalin ve sonrasındaki Sovyet Rusya'nın komünist yayılmacılığına sed çekmekte kısmen başarılı olduğu söylenebilir.

*

O sırada, Stalin Rusyası, Türkiye'den de İstanbul ve Çanakkale Boğazları'nın güvenliğini kendisinin sağlayacağı ve ayrıca Kars- Ardahan üzerinde de bir takım taleplerini bir ültimatomla bildirince.

İsmet İnönü Türkiyesi, çareyi Amerika'ya sığınmakta buldu ve daha sonra NATO kurulurken, Türkiye de ortak olmak istedi. Ancak, NATO bayrağındaki yıldız gerçekte (Hristiyanlığın sembolü olan) 'HAÇ' işareti olduğundan, bu teşkilatın, paktın, halkları Hristiyan olan devletlerarası bir savunma paktı oluşu yüzünden bu isteğe ilgi duyulmadı. Ama, o sırada Kore'de komünist ve kapitalist dünyalar arası bir savaş çıkıp, Kore Kuzey ve Güney diye ikiye bölününce.

Amerika devreye girdi Kore'yi kendisine göre kurtarmaya çalıştı. Türkiye'den de asker göndermesini istedi ve Türkiye'de Adnan Menderes liderliğindeki Demokrat Parti iktidara yeni gelmişti, 14 Mayıs 1950'de yapılan ilk serbest seçimle. Türkiye'nin gönderdiği ordu, Kunuri'de kuşatılan bir Amerikan ordusunu, kendi askerlerinden yüzlercesini kurban ederek kurtarınca, yani gerekli bedeli ödeyince.

Türkiye'nin de NATO'ya 1952'de Yunanistan'la birlikte alınması kararlaştırıldı ve 1955'te de Batı Almanya, 15'nci NATO üyesi oldu.

*

NATO andlaşmasına göre, üyelerden birisine bir saldırı olduğunda, NATO bir bütün olarak tepki verecekti. Ama, NATO'da kararı, Amerikan emperyalizmi verirdi veya Amerika'nın katılmadığı bir karar alınamazdı.

NATO'ya karşı, Doğu Avrupa'daki komünist rejimler de 1955'de Sovyet Rusya'nın liderliğinde Varşova Paktı'nı Savunma Paktı'nı kurdular ve onlarda kendilerini tehlikede görünce, kendi üyelerini kurtaracaklardı. Ama, bu, daha çok, komünist diktatörlük rejimlerine karşı yerli halkların isyanların bastırılmasında kullanıldı. Ve orada da kararları Sovyet Komünist İmparatorluğu alırdı.

Nitekim, 1956-Macaristan Ayaklanması, 1968 Çekoslovakya Ayaklanması, liderliğindeki Sovyet Rusya emrindeki Varşova Paktı askerlerince kanlı şekilde ezildi. Polonya'da, 1980'li yıllardaki Solidarité/ Dayanışma adı altında yükselen işçi direnişleri de General Jarujelsky'ye yaptırılan askerî darbeyle bastırılırdı, yıllarca.

*

Sovyetlerin Birliği'nin 1991'de çöküp dağılmasından sonra ise, o eski komünist rejimlerin yerini alan Avrupa ülkelerinin büyük ekseriyeti hemen NATO'ya girdiler ve şu anda NATO'nun üye sayısı 30.

Bu ülkelerin ciddî bir askerî gücü yok.

NATO'da, B. Amerika'dan sonraki en büyük askerî güç, Türkiye Ordusu.

*

NATO'ya Ukrayna da girmek isteyince.

Başına nelerin geldiği görüldü, görülüyor.

1850'lerde Londra'da yaşanan Osmanlı aşkı, şimdi Türkiye için tekrar sergileniyor. Çünkü, Amerika'nın, silâh desteği dışında askerî insan gücü olarak Avrupa'nın yardımına koşmayacağı Ukrayna'da görüldü, görülüyor. Bu yüzden, Türkiye'ye devamlı tuzaklar hazırlayanların her birisi şimdi Türkiye sevdâlısı oldular güyâ.

Türkiye de bu oyunu en iyi kavrayan ve dik durmayı şiar edinmiş bir Tayyib Erdoğan liderliğinde...

Nitekim, İsveç ve Finlandiya'nın üye olması söz konusu olunca, Erdoğan 'Hayır.'dedi.

Ve, 30 NATO üyesinden birisi bile 'hayır' dediğinde yeni üyelikler gerçekleşmiyor. Türkiye aleyhindeki bütün terör örgütlerinin şimdi etekler tutuştu.

*

Konunun bundan sonrasını ise, Cuma günkü yazımızda ele alalım, inşallah...

*