İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM'deki grup toplantısında her hafta olduğu gibi bir kez daha bağlamından ve hakikatten kopuk sözler etti.
Konu Antalya Finike'de iki küçük evladımıza yaşatılan korkunç istismar ve yargının aldığı yanlış karar.
Herkesin bildiği gibi küçük yaştaki iki kardeşin annesinin ve üvey babasının cinsel istismarına uğraması ve istismarcıların mahkemece salıverilmesi toplumda haklı olarak büyük infial yarattı.
Duyup da durabilmek imkansız çünkü.
Çocukların maruz kaldığı şiddetin/cinsel şiddetin insanın havsalasında yarattığı sarsıntı, ruhuna verdiği acı dayanılır gibi değil. Onlar ise küçük bedenlerine musallat olan kötülüğü önce güvendikleri insanlara, babalarına ve babaannelerine anlatmış sonra pedagoglar eşliğinde çizerek dile getirmişlerdi. Suçun tıbben de belgelenmesine ve daha önce tutuklu yargılanmaları yönünde kararlar çıkmasına rağmen Elmalı Ağır Ceza Mahkemesi ikisini de salıvermişti. Medyada, sosyal medyada, hemen her platformda tepki göstermeyen, kararı eleştirmeyen kalmadı.
Lakin tecavüzcüleri gösterip iktidarı dövmek, tahliye kararı veren hakimi gösterip Adalet Bakanlığını suçlamak da başka bir istismardır. İstismara uğrayan çocuklar konusunu siyaseten istismar etmektir.
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında konuya giriş yaptıktan sonra aynen şöyle diyor:
"Tutuklu yargılamayı olağanlaştıranlar konu iki küçük çocuğumuza yapılan cinsel istismar olunca tutuksuz yargılamayı tercih etmişler".
"Tutuklu yargılamayı olağanlaştıranlar" kimlerdir? Kimi neyle suçluyor İyi Parti Başkanı?
Söyleyelim. Özneyi muğlaklaştırıp iktidarı istismarla suçluyor Meral Akşener.
Şunu da demiş:
"Buradan başta Adalet Bakanı olmak üzere uyarıyorum. Empati yoksunu kararlarla milletimizi tahrik etmeyin".
Yani?
Tecavüzcüleri salıverme kararını Adalet Bakanı vermiştir, demeye getiriyor Meral Hanım. Böyle algılansın, toplum galeyana gelsin, tecavüzcülere duyulan öfke Adalet Bakanlığı üzerinden iktidara dönsün istiyor.
Ne büyük zorlama değil mi?
Nasıl da kolay yapıyor ama!
Mahkemelerin anayasal olarak bağımsız olduğunu ve Türk Milleti adına karar verdiğini, doğrudan bir ifadeyle Adalet Bakanı'nın hakim ve savcılara talimat vermediğini bilmiyor mu İyi Parti Genel Başkanı?
Biliyor.
Üstelik Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı da ilk şüphe doğar doğmaz müdahil oluyor sürece. Zanlıların adresine kolluk kuvveti gönderiyor, çocuklara psiko-sosyal destek veriliyor, yargı süreci başlayınca da davaya müdahil oluyor.
Olayın medyada duyulmasıyla birlikte Adalet Bakanlığı başta olmak üzere her düzeyde her yetkili hem suça, suçlulara hem mahkemenin kararına ilişkin tepkisini ortaya koydu zaten, koyuyor.
Hal böyleyken aksini yapıyor Meral Hanım. "İktidar sanki tecavüzcüleri tecavüze teşvik ediyor" demeye çalışıyor. Tek kadın parti başkanı ve üstelik babaanne olan Meral Akşener belli ki böyle çirkin bir anıştırmadan siyasi fayda umuyor.
Taammüden istismar değil midir bu da? İftira değil midir?
Ayıptır yahu.
ORMAN ŞEHİTLERİ
Bu havalar hepimizi mahvedecek.
Küresel ısınma ve iklim değişikliği hakkında yapılan bilimsel açıklamalar gezegenimizde işlerin eskisi gibi olmadığını ortaya koyuyor. Kış ortasında yaz havası, yazın aniden bastıran yağmurlar fırtınalar dolu yağışları, korkutucu doğrusu.
Öte yandan bu değişken havalarda, bilhassa yaz aylarında canımızı en fazla yakan şey ise, yanan ormanlarımız.
Bazen PKK ve diğer terör örgütlerinin yaktırdığı ormanlar, bazen dikkatsiz piknikçilerin, bazen artan sıcaklardan sebep yangınlar artarken o yangınları söndürmek, ağaçlarla birlikte orman hayvanlarını da kurtarmak için ateşin üzerine yürüyen kahramanlar artık daha fazla haber bültenlerine konu oluyor.
Yaşarken bilinmeyen varlıkları, hayatları, çabaları yangın söndürürken öldüklerinde kısacık bir haber içinde sadece siluet olarak geçiveriyor. İsimleri bile anılmıyor. Oysa onlar evet işlerini yapıyorlar ama yaptıkları iş, takdiri hak eden fedakarlıklar ve cesaret gerektiriyor.
Çünkü yangın söndürürken bazen hayatlarını kaybediyorlar. Şehit düşüyorlar.
Son olarak Muğla'nın Marmaris ilçesinde kızılçam ormanı yanarken, yangına müdahale eden ekipten bir işçi kardeşimiz hayatını kaybetti ne yazık ki, biri de yaralandı. Ama adları bile anılmadı.
Öz-Orman İş Sendikası Başkanı Settar Aslan'ın yaptığı açıklamaya göre meğer son yıllarda 119 orman işçisi bu şekilde şehit düşmüş. Ancak şehitlerin aileleri şehitlik statüsü haklarından mahrummuş.
"Yeşil vatan savunması uğruna canını veren ateş savaşçılarının emaneti olan eşleri ve evlatlarına en iyi düzeyde bir çalışma yapılmasını talep ediyoruz" diyor Aslan: "Bir can daha ölmesin diye ailelerinden kopan bu kardeşlerimizin aileleri artık devletimize emanettir". Katılıyorum.