Avrupa’da aþýrý saðcý, ýrkçý, faþist, ayrýmcý dalga giderek büyüyor.
Haider’ler, Le Pen’ler derken Macron’lar neo-faþizmin temsilcisi hüviyetine bürünmeye baþladýlar.
Marjinal hareketler olarak görülen partiler iktidar ortaðý olurken, merkez görülen partiler marjinal parti zihniyetine büründüler.
Neo-faþist dalga merkez siyaseti, AB deðerlerini, yurttaþlýk kimliðini olumsuz yönde dönüþtürüyor.
Aþýrý uç görünen partilerin normalleþmesi, yumuþamasý, ýlýmlýlaþmasý, merkez partisi olmasý beklenirken merkezdeki siyasi hareketler radikalleþmeye, hýrçýnlaþmaya, ayrýmcý çizgiye kaymaya baþladýlar.
Macron’un Ýslam karþýtý söylemleri AB siyaseti açýsýndan dramatik bir kýrýlmaya iþaret ediyor.
Avrupa Birliði neo-faþizm tehdidiyle karþý karþýya…
Sadece Avusturya gibi ülkelerde deðil demokratik deðerlerin daha yüksek görüldüðü Ýskandinav ülkelerde bile faþist partiler ilk üçe girmeye baþladýlar. Danimarka ve Norveç bile bu dalgadan nasibini aldý.
Avrupa Birliði deðerleri bu hareketleri dönüþtüremedi, törpüleyemedi.
Faþist ve Nazist partilere karþý duyarlýlýðý olan, bunu kanunlarla yasaklama düzeyine getiren Almanya ve Ýtalya bile neo-faþist akýmlarla baþ edemedi.
Popülist söylemlerle maskelenen neo-faþist dalga Avrupa’nýn demokratik kalkanýný aþtýðý gibi, demokratik cevherini ve merkezini de aþýndýrmaya, yutmaya baþladý.
Göçmen düþmanlýðý ve ýrkçýlýkla þekillenen dýþlayýcý anlayýþ sadece baþka milletlere karþý deðil, kendi vatandaþý olmuþ farklý kültürlerin insanlarýna da ‘yabancý’, ‘diðer’ muamelesi yapmaya baþlýyor.
Böylece ülkelerdeki vatandaþlýk temelinde oluþan birlik ruhu aþýnýrken, çatýþma dýþarýdakine karþý deðil içeridekine karþý yaþanýyor.
Sýnýrlar ötesindekilerle deðil sýnýrlar dahilindekilerle yaþanan bu kutuplaþma siyasal sistemlerin kucaklayýcý karakterini sarsýyor.
Diðer bir tehlike Neo-faþizmin üstüncü, efendilik taslayan, egosentrik yaklaþýmýnýn Avrupalýlýk kimliðini dönüþtürmesi, üstün Avrupa ýrký, sefil diðerleri þeklinde bir yeni kodlamaya gitmesidir.
Kendi tanýmladýðý özellikleri üstün Avrupalý olarak gören ve bu yeni milli kimlikle ‘ötekiler’ oluþturan bir anlayýþ.
Neo-faþist hareketler temelde AB deðerlerine karþýdýrlar, ancak son dönemde görülen daha büyük tehlike bu hareketlerin kendi zihniyetleri çerçevesinde AB deðerlerini yeniden tanýmlamaya çalýþmalarýdýr.
Demokratik sistemler bu hareketleri absorbe edemediler, þimdi demokratik deðerler tehlike altýnda…
Ýslam düþmanlýðý, yabancý ve göçmen karþýtlýðý gibi politik tutumlarda öne çýkarýlan sembol isim ise Cumhurbaþkanýmýz Erdoðan…
Neo-faþist liderlerin diðer ve öteki olarak kodladýklarý, kötü ve düþman olarak gördükleri çok farklý kesimleri adeta Erdoðan üzerinden sembolize ettiklerini görüyoruz.
Popülist dalgayla Baþkan olan Macron, marjinal partilerin liderlerini neo-faþist çizgide geride býraktý.
Ýslam’a ve Müslümanlara sonuna kadar düþmanlýk yapan Macron, iþbirlikçi bazý Müslüman ülke liderlerini yanýna alarak kendince ‘din mühendisliðine’ soyunuyor.
Bu sorun Türkiye’nin, Müslümanlarýn ve diðer etnik/dini kökendeki toplumlarýn sorunu olmakla birlikte AB’nin kendi iç sorunu, hayati meselesi olmuþ durumdadýr.
AB bu neo-faþist liderlerin ve ayrýmcý popülist dalganýn büyük bir meydan okumasýyla karþý karþýyadýr.