*Ýsviçre'den Hasan Haksever: 2 Ocak 23 tarihli yazýnýzda, Kýbrýs'ýn da Lozan Andlaþmasý'yla verildiðini yazdýnýz. Sizin verdiðiniz bilgilere inanmak istiyorum. Ancak, biz Kýbrýs'ý Sultan 2. Abdulhamîd zamanýnda vermemiþ miydik, Ýngiltere'ye?
--Hele de son yüzyýlýmýz, resmî tarihin 'ikon'laþtýrýlan isimlerinin görüþlerine aykýrý bir tablo çýkmamasý için, yalan ve yanlýþlarla doludur. Kýbrýs konusundaki iddia da öyle.
Doðrudur, 1877-78 Osmanlý Rus Harbi sýrasýnda, ortaya çýkan tablo, Kýbrýs'ýn statüsünü de etkiledi.
O dönemi kýsaca hatýrlamak için bilgilerimizi tazelemek gerekirse. 2. Abdulhamîd'in tahta çýkýþý üzerinden henüz 6-7 ay geçmekteyken, yani henüz, duruma tamamen hâkim olmadýðý bir sýrada, Rusya Savaþý patlak vermiþti. Yani, davul, Sultan Abdulhamîd'in boynundaydý, ama tokmak sadrâzam ve diðer seçkin paþalarýn elindeydi, henüz...
Rus Ordularý Doðu'dan Kafkaslarý geçmiþ, taa Erzurum ve Bayburt'a; Batý'dan ise, Osmanlý'nýn topraðý olan Eflâk ve Boðdan'ý, (bugünkü Romanya ve Moldavia)'yý aþýp, bugün Bulgaristan diye isimlendirilen yerleri de geçerek taa Ýstanbul önlerine, Ayastefanos'a (Yeþilköy'e) kadar gelmiþlerdi.
Ýstanbul da düþmek üzereydi. Hattâ, Rusya, Ýstanbul'a Çargrad (Çar þehri) adýný verdiði Ýstanbul haritalarý bile yaptýrmýþtý. Ýngiltere ise, o sýrada, Ýstanbul'un Rusya eline düþmesini kendi siyasetine aykýrý görüyordu. Bunun için Osmanlý'ya yardým teklif etti.
Ancak, Ýngiltere'nin Rusya'ya karþý Osmanlý'ya yardým etmek için, Doðu Akdeniz'de donanmasýný ve ordularýný konuþlandýrabileceði bir limanýn kendisine tahsis edilmesini istiyordu. Bunun için en münasib yer de meselâ Kýbrýs ceziresi (adasý) olabilirdi.
Ýþte o zaman Sultan 2. Abdulhamîd, Ýngiltere'ye, Kýbrýs adasýnýn 'intifa' (faydalanma) hakkýný verdi, mülkiyetini Osmanlý'nýn elinde kalmasý þartýyla. Ve Çarlýk Rusya'sý, o zaman için Ýngiltere'yle savaþý göze alamadýðýndan, kýsmen geri çekildi.
O zaman, Sultan Abdulhamîd, Ýngilizlerin vesâyeti altýna girmiþ gibi bir duruma düþmemek için, Alman Ýmparatorluðu'nu kuran Prens Bismarck'la özel dostluk geliþtirdi ve 1878-Berlin Barýþ Konferansý'nda, bu dostluk sâyesinde nisbeten daha az bir zararla barýþ yapýldý. Ama Ýngilizler, Kýbrýs'tan faydalanmayý, (Tarihimizde Hicrî-1293'e rastladýðý için, 93 Harbi denilen) 1877-78 /Rusya- Osmanlý Savaþý bittikten sonra da sürdürüyorlardý.
Bu durum 1914'e kadar devam etti. 1914'de Osmanlý'da, Birinci Dünya Savaþý'na girmek gerektiðinde genel olarak bir 'ortak rýza' (consensus) oluþmuþtu; özellikle Balkan Savaþý'nda kaybedilen yerlerin geri alýnmasý ihtimali üzerinde... Ama kimin yanýnda girilecekti savaþa.
Enver Paþa, 1914 Aðustosu'nda Londra'ya gidip nabýz yokladýðýnda, Ýngiltere, Balkan Harbi'nden aðýr yenilgiyle çýkmýþ olan Osmanlý'yla ittifak kurmaya yakýnlýk göstermeyince, Osmanlý Ordularý Baþkumandan Vekili Enver Paþa, Almanlarla ittifak yaptý.
Bunun üzerine, Ýngiltere, Kýbrýs adasýný 'ilhak' ettiðini, kendi mülküne kattýðýný açýkladý. Osmanlý bu 'ilhak'ý tanýmadý. Ama savaþýn sonuna kadar konu askýda kaldý. Savaþ sonunda ise, Lozan Andlaþmasý'nda, 21. maddede, 'Türkiye Hükûmeti Kýbrýs ceziresini/ adasýný bir Ýngiliz adasý telâkki eder.' diyerek, Kýbrýs üzerindeki bütün haklarýndan vazgeçtiðini kabul etti.
Yani, Osmanlý, Kýbrýs üzerindeki mülkiyet hakký'ný korumak üzere, istediði imtiyaz olarak, Kýbrýs'ýn sadece intifa /faydalanma hakký Ýngiltere'ye býrakýlmýþtý.
Ama sadece Kýbrýs deðil, Anadolu sahillerine yakýn bir kaç ada dýþýnda diðer bütün adalardan çekilmek gerektiðine dair, M. Kemal'in taa 1907'lerde düþüncelerini arkadaþlarýna Þam, Beyrut ve Selanik'te söylediðini ve hattâ el yazýsýyla çýkardýklarý dergilerin gizlice özellikle askerî mekteblerde tevzi edildiðini bizzat, M. Kemal'in biyografisini yazmak için yýllar boyu devamlý onun yanýnda kalan Fâlih Rýfký, 'Çankaya' isimli eserinde (sh. 34-37'de) açýkça yazar.
Sanýyorum, sorunuzun cevabý olarak bu satýrlar yeter herhalde.
*
*Ankara'dan Süleyman Orak ve Mýsýr'dan Mustafa Arýkoðlu ayný konuyu dile getirmiþler: 'Yazýlarýnýzda, iç siyasî tartýþmalara çok az girmektesiniz ve bunu siz de belirtiyor ve biz okuyucular da görüyoruz. Ama Tayyib Bey'e gelince, hiç eleþtirmiyor ve sizden eleþtiri beklediðimiz noktalarda bile sükûtla geçiþtiriyorsunuz. Bu da, okuyucularýn gözünden kaçmýyor. Bu konuda daha net bir tavýr bekliyoruz. Evet, geçmiþe göre güzel hizmetler yapýlmadý deðil, ama yanlýþlarýn da söylenmesi gerekmez mi?'
--Sizin 'muhalif olmak' hakkýnýz kadar, baþkasýnýn da 'tarafdar' olmak hakký yok mudur?'
*Bursa'dan Kemal Pelitli: Dünyada, denizlerde 5 adet sismik araþtýrma ve sondaj gemilerinin en geliþmiþinden 5 tanesine sahib olmasý, benim hayallerimi süslüyor elbette. Ama bu gibi konular, 30 yaþýn altýnda olan ve çoðu, ana-babalarýnýn verdikleri harçlýklarla þehirlerin lüks mekânlarýnda saatlerce oturup 'Ahh özgürlük.' gibi iç geçirmelerle gelecek hayalleri kurmaya çalýþan yeni nesilleri pek ilgilendirmiyor. Onlar baþka âlemlerde. Çok sorumsuz bir nesil. Bizim nesillerin çektiði acýlarý ve sancýlarý onlar hayâl bile edemiyorlar ve artýk o dönem geçti sanýyorlar. 20 senedir ayný parti.. Biraz deðiþiklik olsun, 'N'olur ki?' diye safdilce lâflar edenler var. Ne dersiniz?
-- Bazý konularda susmak da bir þekilde konuþmaktýr. Yûnus Emre, 8 asýr öncelerde, 'Söylememek, 'söylemeðin hasý'dýr' dememiþ miydi?
*Ýstanbul'dan Yavuz Özdemir: Ýç siyasî konulardaki geliþmelerin ne tarafa doðru evrilip çevrileceði konusunda daha geniþ ufuk açýcý tesbit ve tahminlerde niçin bulunmuyorsunuz?
--Geleceðe aid tahminlerde bulunan falcýlar veya fütürologlar misali görüþler ifade edemem.
Hani, bir falcý kadýn, bir askerin falýna bakar.
-Sana üç yerden haber var, söyleyeyim mi?
*Söyle.
- Öyleyse, ver bir 50'lik.
Ana-babandan mý desem, arkadaþlarýndan mý desem, yavuklundan mý desem. Öðrenmek ister misin?
*Tabiî.
-Asker oðlum, sana 3 zamanlý bir haber gözüküyor, bir haftamý desem, bir ay mý, bir yýl mý? Öðrenmek ister misin?
*Evet.
-Ver bir 50'lik daha.
(...)
Bir yaþlý adam gelir ve o asker'i uyandýrmak ister:
-'Asker oðlum, bu falcý seni kandýrýyor.'
*Biliyorum be amca. Ama memleketten haber veriyor ya sen ona bak!
(...)
*
Ýmdiii... Seçimlerle ilgili tahminlerde bulunanlar da, gerçekte kendi temennilerini dile getirmektedirler. Veya büyük paralar alarak, en akýl almaz yalanlarla.
Bu satýrlarýn sahibinin, elhamdulillah ki, öyle bir mahareti yoktur. Sadece, dünyadan hiç bir þahsî beklentisi olmaksýzýn, sadece, inancýnýn bayraðýnýn yere düþmemesi ve Ýslam inancýna baðlý insanlarýn yeniden mevzi ve siper kaybetmemeleri için mevcud durumdan daha kötü bir tablonun ortaya çýkmamasýný temenni eder ve bunu her zeminde hatýrlatýr.
*