Önümüzdeki bir hafta boyunca, düşündürücü yıl dönümleri var

Bu günler bazı önemli günlerin yıldönümleri... Bazı önemli tarih noktalarını yıldönümlerinde olsun anmaktan maksad, sırf bazı hadise veya kişileri anmak değil, bugünlerimizin şekillenmesinde etkili olan kişi veya konulardan ibret dersi almak ihtimalidir.

Meselâ yarın, 9 Eylûl 2001...

Bugünlerde sadece Müslümanların değil, bütün dünyanın gündeminde olan Afganistan'da olup bitenleri anlamakta önemli bir şahsiyet olan Ahmed Şah Mes'ûd'un El'Cezire TV ekibinin kendisiyle röportaj yapmak için geldiklerinde, o TV ekibi de dâhil, kameralara yerleştirilmiş olan uzaktan kumandalı bir bomba ile parçalanmasının 20. yıl dönümü...

(Ahmed Şah Mes'ûd' merhûm, ismindeki 'Şah Mes'ûd', 'ek'inin doğum yeri olan ilçenin adından geldiğini söylemişti bir mülâkatında...)

O Ahmed Şah Mes'ud ki, diğer önde gelen 'mücahid teşkilatları'nın liderlerinin hiç birisi komünist Sovyet Rusya emperyalizminin işgaline ve kukla komünist rejime karşı silahlı mücadelelere fiilen katılmamışlarken; o, o mücadelelerin en ünlü kumandanlarından birisi ve ünlü Kızılordu'yu Pençşîr Deresi'nde âdetâ çivileyen ve çaresiz bırakan büyük bir stratejist idi. Ve kendisi gibi bir bombalı suikasdde dünya hayatını noktalayan (merhûm) Burhaneddin Rabbânî'nin en seçkin komutanlarındandı ve Rabbânî 1992 sonunda Afganistan Cumhurbaşkanı olduğunda o da Savunma Bakanlığı'na getirilmişti. Onunla, o zamanların 'mücahid' teşkilatlarından birinin lideri olan (G.H.) arasında var olan bir liderlik rekabeti ve husûmet yüzünden çok acı hadiseler olmuş ve ismini parantez içinde iki harfle anlatmaya çalıştığım lider'in yardımcısı olan Seyyid H. Cemâl, Şah Mes'ûd'un en seçkin kumandanlarından 38'ini Tekhar vilayetinin dağlık yöresinde pusuya düşürüp öldürünce, Şah Mes'ûd da onu yakalatıp yargılatmış ve idâm ettirmişti. (G.H.) ise, Şah Mes'ûd'a gönderdiği açık mesajda, 'S. Cemal'i öldürürsen, seninle aramızdaki düşmanlık hiçbir zaman bitmeyecektir..' demişti.

'Mücahid' teşkilatları arasında bitmek bilmeyen rekabetler sona ersin' diye, Üstad Rabbanî Cumhurbaşkanı iken, (G.H)'ı başbakan tâyin etmiş ve ama o, bunu kabul etmeyip, başkent Kabil'i 40 km. uzaktan ve aylarca füzelerle dövmüş, o boğuşmalarda sivil halktan da binlerce insan can vermişti.

Tâlibân'ı ortaya çıkaran ve halk tarafından benimsenmesine yol açan da aslında, o 'mücahid' teşkilatları arasındaki mücadelelerin biteceğinden umut kesmeleriydi. Tâlibân, Ahmed Şah Mes'ûd'un ne büyük bir savaş stratejisti olduğunu biliyordu elbette, ama gelip kendi liderlerine 'biat' etmeleri halinde onu Genelkurmay Başkanı yapmayı düşünüyorlardı. Ancak, o son nefesine kadar, üniversitede bir 'hadis profesörü' olan Cumhurbaşkanı Üstad Rabbânî'ye bağlı kalmıştı.

Ve Tâlibân 1995-2001 sonu arasında 6 yıl kadar hükûmette iken de Ahmed Şah Mes'ûd ve güçleri Pençşîr Deresi başta olmak üzere ülkenin yüzde 15 kadarlık bir bölgesini elinde tutuyordu.

Ve 9 Eylûl 2001 günü bir suikasde kurban gitti.

Ama, onun öldürülüşü o zaman dünyanın dikkatini çekmedi.

Çünkü, o suikasdden iki gün sonrası ise, B. Amerika'da her şeyden önce bir iç güvenlik meselesi olduğu halde, hemen Müslümanların üzerine yıkılarak, İslamofobia'nın, (İslam düşmanlığı veya karşıtlığının değil, ondan da öte), İslam korkusunun, dünya kamuoyuna bir yeni 'Soğuk Savaş' cebhesi olarak pompalanması tezgâhlanmıştı.

*

Kapitalist emperyalizmin âdetâ kutsal sembolleri durumunda olan New York'taki o İkiz Kuleler'in 11 Eylûl 2001 günü, uçak çarptırılarak yıkılması, Washington'daki Pentagon'un yine uçak çarptırılarak vurulması ve 3 binden fazla Amerikan vatandaşının ölümüyle sonuçlanan o korkunç 11 Eylûl 2001 Saldırıları'nın, evet, iki gün sonra, 20'nci yıldönümü...

O saldırılar üzerinde bu zamana kadar neler söylendi, neler... Ama, Amerikan Başkanı Biden şimdi, 11 Eylûl 2001 Saldırıları'nın bütün gizli belgelerinin açıklanacağını ileri sürüyor... Bu gizli belgelerin tamamı açıklanır mı, o da meçhul; amma, yine bu zamana kadar yapılan yorumların pek çoğunun üzerine bir ibtal çizgisi çektirebilir.

*

Ve 12 Eylûl günü de 12 Eylûl 1980 Askerî Darbesi'nin 41. Yıldönümü... O konuda da söyleyecek o kadar söz var ki...

Bu kadar değil...

*

17 Eylûl günü de, 1961 günü (1950-60 arasında başvekillik yapan ve halkın büyük hizmetler sunan ve bunun için çok sevilen) başvekil Adnan Menderes'in, 'Türk Milleti'ne adına...' denilerek ve Yüksek Adâlet Divanı denilen verilen ve de askerlerin emrine göre hareket ettiklerini, 'Ne yapalım, sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor..' diye açıkça ortaya koyan uyduruk mahkeme kararıyla kanun adına 'idâm' edilişinin , asılarak öldürülüşünün cinayetinin 60.Yıldönümü.. 60 yıl geri bakınca, kimin hayırla anıldığı ortada; onun cellâdları olan darbecilerin ise, isimleri unutuldu gitti...

Yani, önümüzdeki bir hafta, dolunun dolusu... Gerek ülkemizi, gerek bölgemizi ve gerekse bütün dünyayı derinden ilgilendiren birçok büyük hadiselerin yıldönümleri...

Bu günleri hatırlayıp üzerinde düşünmeden, ülkemizde, bölgemizde ve dünyada olup bitenleri sağlıklı olarak anlayabilmek, o kadar kolay mümkün olmayacaktır.

*

Bu sebeple, o yıldönümlerine, önümüzdeki günlerde, hâfızâmızı tazelemek için, kısaca da olsa değineceğiz, inşaallah...

*