1980 Askeri darbesinin ardýndan tutuklanan ve insanlýk dýþý iþkence metotlarýyla nam salan Diyarbakýr Cezaevinde 6,5 yýl yatan Orhan Miroðlu ile o dönem cezaevinde neler yaþandýðýný ve bugün kapatýlmasýnýn anlamý üzerine konuþtuk. 25. Dönem Mardin Milletvekili yapan Miroðlu'nun Diyarbakýr Cezaevini anlattýðý "Ölümden Dirime" dýþýnda da yayýnlanmýþ çok sayýda kitabý bulunuyor.
Günümüz dünyasýnda insanlýk dýþý iþkenceleriyle ünlenmiþ sayýlý cezaevi var. Guantanamo bunlardan biri, Ebu Gureyp bir diðeri. Nazi kamplarý da sayýlabilir belki. Türkiye'de ise 12 Eylül askeri darbesi sonrasýnda korkunç iþkencelerin sistematik þekilde yapýldýðýný biliyoruz. Caný yananlardan biri de sizsiniz. Nasýl bir yerdi Diyarbakýr Cezaevi?
Bu cezaevi hakkýnda yaptýðým bütün açýklamalarda, yazdýðým iki kitap dahil, burayý ben 'etnik hýnç ve öfkenin mekaný' olarak tanýmladým. Zamanla hakkýnda daha fazla öðrendikçe, bu tarifin ne kadar da uygun bir tarif olduðunu gördüm. Diyarbakýr cezaevinde darbe sonrasý Türkiye'nin yeni siyasi süreçlerini hesaba katarak uygulanan bir strateji oluþturulmuþtu ve bu strateji 1984'de PKK'nýn Eruh- Þemdinli baskýnýyla baþlayan ve bugün de devam eden bir sürecin hayata geçirilmesiyle baþarýya ulaþtý. Legal, demokratik ve sivil hedeflerle yola çýkan Kürt gruplarýnýn tümü tasfiye edildi ve PKK'nýn önü açýldý. Bu, cezaevinde 'etnik bir hýnç ve öfke' uygulamadan gerçekleþemezdi. Bu cezaevinde olanlar oldu, meselenin insani boyutu var ve derin bir yara bu. Ama siyasi sonuçlarý bambaþka hakikatler koyuyor ortaya ve bölge üniversiteleri dahil bu konuda yapýlmýþ tek bir çalýþma yok.
Yüzbaþý Esat Oktay cezaevinin her yerinden duyulan konuþmalar yapardý ve derdi ki, "Size öyle bir program uygulayacaðým ki, buradan çýkýnca kendinizi tanýyamayacaksýnýz!" Buradan tahliye olanlarýn yeri yurdu Bekaa'da çoktan hazýrlanmýþtý ve tahmini olarak söylemek isterim, çýkanlarýn yarýsýndan fazlasý soluðu Bekaa'da aldý. Ýki yýl içinde 40'a yakýn insan hayatýný kaybetti, akýl saðlýðýný yitirenler oldu, cezaevinin veremlilerin olduðu koðuþlarý vardý. Ve bu insanlar günde bir spradin hapý alarak yaþamaya çalýþýyorlardý.
ESAT OKTAY YILDIRAN PROFESYONEL ÝÞKENCECÝYDÝ
Cezaevi Müdürü Esat Oktay Yýldýran'ýn eðitimli bir iþkenceci olduðu söyleniyor?
Yüzbaþý Esat'ýn profesyonel biri olduðunu biz de duyardýk, buraya gelmeden önce Kýbrýs'ta görev yaptýðý söyleniyordu. Askerdi ama, alýþýlmadýk ölçülerde bir suç lideri gibi konuþurdu. Mesela emri altýndaki askerlerden söz ederken, 'Ben ve askerlerim' demezdi, "Ben ve adamlarým" derdi. Çünkü 'o ve adamlarý' arasýndaki görev iliþki askeri bir hiyerarþiyi deðil, daha çok kollektif olarak iþlenen bir suç ortaklýðýyla izah edilebilirdi ancak. Hiç uyumazdý, geceyi cezaevinde geçirirdi ve çok alkol alýrdý. Gece yarýlarý sarhoþ olmuþ vaziyette hücreleri ve koðuþlarý teftiþe çýkardý. Bu korku ve sefalet yuvasýna doðrusu, bir iþkenceci olarak çok þey katýyordu.
ÝÞKENCE, STRATEJÝNÝN BÝR PARÇASIYDI
Ýþkencelerin sadece orada görevli müdürlerin gardiyanlarýn inisiyatifiyle deðil de iktidarý ele geçiren darbe yönetiminden gelen talimatlarla yapýldýðýný somut olarak biliyor muyuz?
Dört baþý mamur bir stratejiden söz etmek lazým. Hiçbir þey rastgele ve tesadüflere dayalý deðildi. Merkezden üst düzey komutanlar gelirdi bazen burayý teftiþ ederlerdi. Cezaevindeki düzen, mahkemelerde de devam ederdi, projenin eksik kalan bir yaný yoktu. Yüzbaþý mahkemelere de hakimdi ve þöyle söylerdi: Siz yargýlanýp idam alsanýz bile, benim adamým olursanýz, burada bir gün bile kalmaz tahliye olursunuz.
Samimi itiraf diye bildiðimiz mekanizma bir yönüyle buydu. Tahmini olarak 500 kadar PKK'lý samimi itirafta bulundular, aðýr suçlara raðmen birkaç yýl yatýp çýktýlar, sonra da doksanlý yýllardaki faili meçhul cinayetlerde tetikçi hatta planlayýcý olarak kullandýlar.
CEHENNEM ZEBANÝSÝ GÝBÝYDÝLER
Bir insan bir baþka insana bunca insanlýk dýþý muameleyi nasýl yapar?
Bir filozofun þöyle bir söylemi var, mealen: Ýnsan öyle bir varlýk ki, hemcinsinin derisinden kendisine çizme yapýp ayaðýna geçirebilir.
Sayýsýz örnekleri var bunun dünyada. Zulüm ortamýný ve þartlarýný oluþturduðunuz zaman, cehennemin zebanilerini yetiþtirmeniz zor olmaz. Saf Anadolu çocuklarýndan 'Yüzbaþý ve adamlarý' birer zebani üretmeyi baþarmýþlardý. Sisteme adapte olamayanlarý zaten tutmuyor baþka yerlere yolluyorlardý. Kendi aralarýnda müthiþ bir güvensizlik de yaþýyorlardý ve onlarýn da bütün hayatý kontrol altýndaydý. Gerçek isimlerini bilmezdik, kod adlarý vardý: Pele, Gaddar, Boksör, Kara gibi...
ÝÞKENCE YÖNTEMÝ KEÞFEDEN GARDÝYANA ÖDÜL VERÝRLERDÝ
Ýþkence yapanlarda ya da diðer gardiyanlarda zaman zaman da olsa insani özelliklere þahit olur muydunuz?
Böyle bir ortamda böyle davranýþlarla karþýlaþmak çok zor. Onlarýn gözünde biz aslýnda bir gün bile yaþamamasý gereken, yaþamaya hakký olmayan insanlardýk. Devletin bizi canlý tutmasýna bir anlam veremiyorlardý. Bana kalsa sizi havalandýrmaya çýkarýr infaz ederdim diyenler vardý aralarýnda. Ýþkence yöntemlerini çeþitlendirmede gardiyanlar potansiyel üretim aracý gibiydiler ve iþkence yöntemlerine kiþisel katký yapanlar ev izniyle ödüllendiriliyorlardý. Eylül 1983'de ilk cezaevi isyaný olduðunda sanki onlarýn da bizim gibi insanlar olduðunu fark ettik. O gün duruþmaya çýkmýþtým. Dönünce cezaevinde yükselen sloganlarla karþýlaþtýk, isyan baþlamýþtý. Kara kod isimli gardiyan kelepçelerimi çýkardý, adi adýmla yürüyebileceðimi söyledi, ilk kez adýmla hitap etti ve 'Bilmeni isterim Orhan, bu iþkencelerde bizim suçumuz yok, biz sadece verilen emirleri yerine getirdik' dedi. Bir þey dedim sustum mu hatýrlamýyorum þimdi, ama isyanýn onu epey korkuttuðunu anlamýþtým.
DÖRT YIL BOYUNCA HER GÜN ÝÞKENCE GÖRDÜM
Sizin için nasýl geçti içerde olduðunuz 5 yýl?
Bir gün dýþarý çýkýp olup bitenleri anlatmak umuduyla geçti beþ yýl deðil, 6,5 yýl. 1984'e kadar her gün iþkence gördüm, gördük. Günün 24 saatinde ve gece gündüz uygulanan iþkence elbette bir direniþ arayýþý da yaratýr insanlarda. Bu hiç eksik olmadý, en zor þartlarda bile. Bir iki dakika süren görüþ saatlerinde söylenmiþ güzel bir söz direnme gücünüzü besleyebiliyor. Görüþmecinizin getirdiði mis gibi sabun kokan bir giysi umudunuzu arttýrýyor. Maalesef 1984'e kadar hiçbir þey okutmadýlar ve yazdýrmadýlar. Gazete aldýrmak serbestti ama okumak yasaktý. Alýnýrdý gazeteler ve bir köþede bekletilir ertesi gün gardiyana teslim edilirdi. Sonra yasaklar kalkar gibi oldu. Seçimler olmuþ, Özal kazanmýþtý. Kitap ve gazete serbest oldu, mektup yazmaya baþladýk, bu 1984'ün ortalarý. Anneme ve babama her hafta düzenli mektuplar yazmaya baþladým. Sansürden geçen mektuplar! Tahliye olduðum yýla kadar 1988'e kadar devam ettim yazmaya. Yýllar sonra annemin bir sandýkta sakladýðý bu mektuplar "Ölümden Kalýma- Diyarbakýr Cezaevinden Mektuplar" adýyla yayýnlandý. Sevdiðim kitaplardan biridir, çok hüzün duyduðum bir kitap, çünkü beni cezaevinde hiç yalnýz býrakmayan annem ve babam yaþamýyor artýk.
ÖÐRETMEN OLARAK GÝRDÝÐÝM CEZAEVÝNDEN YAZAR OLARAK ÇIKTIM
O gün içinde yaþarken ve bugün dýþarýdan geçmiþe bakarken farklýlaþan deðerlendirmeleriniz oluyor mu?
Tabi ki oluyor. Bir edebiyat öðretmeni olarak girdiðim Diyarbakýr cezaevinden bir yazar olarak çýktým. Genelde umutsuzluk hakimdi tutuklularda, ama bir þekilde umudu korumak da gerekiyordu. Sanýrým az çok umudunu kaybetmeyen insanlardan oldum. Tarih bana sonrasýnda güzel bir þaka yaptý sanki, 2015'de milletvekili oldum. Meclis insan haklarý komisyonunda görev yaptým ve bir alt komisyonun, bu cezaevini araþtýracak bir komisyonun baþkanlýðýný yaptým. Bir yýldan fazla çalýþtýk. Yaklaþýk bin sayfalýk çok kýymetli bir araþtýrma var elimizde, ama 2018'deki erken seçim kararý nedeniyle deklere edemedik belki yeni baþlayacak süreçte deklere edilebilir, güzel de olur. Bugünlerde burayý bir aný-roman olarak 2004'de yayýnlanan Dýjwar'ýn da yeni baskýsý oldu geçen hafta. Ahmet Arif'in þiiri var Terk etmedi sevdan beni der ya, bu elbette bir sevda deðil asla, ama bu hafýza dün de bugün de burayý yaþayanlarý terk etmedi demek mümkün. Þimdiden sonrasýna da hep beraber bakacaðýz.
Farklýlaþan deðerlendirmelerim var tabi. Ýçerdeyken, buradaki uygulamanýn ve sistemin bir toplumun hayatýný aradan kýrk yýl geçmiþken bile bu kadar etkileyeceðini, siyasi sürecin sonuçlarý itibariyle bu kadar devam edeceðini tahmin edemezdim.
PKK'YI DÝYARBAKIR CEZAEVÝ BESLEDÝ BÜYÜTTÜ
Bu tecrübenin içinden baktýðýnýzda ne görüyorsunuz peki, darbe yönetimi için iþkencenin amacý neydi? Darbe yönetimi için Diyarbakýr cezaevinin anlamý neydi?
Baþýndan itibaren konuþtuðumuz sonuçlar bekleniyordu aslýnda. Legal bir siyaseti tasfiye etmek ve þiddete teröre dayalý bir anlayýþý hakim kýlmak isteniyordu.
Bu cezaevine bugün iki farklý açýdan bakabiliriz, çok zaman geçti ve biz de sürecin maðdurlarý ve tanýklarý olarak çok daha fazla þey biliyoruz. Taþlar bir bir yerine oturuyor sanki. PKK'yý besledi büyüttü Diyarbakýr Cezaevi. PKK burasýný kendine ait tarihin merkezi olarak görüyor zaten. Ama objektif olarak bakýldýðýnda da yakýn tarih içinde yaþadýðýmýz kötülüklerin de miladýdýr bu cezaevi.
HÜZÜN SARDI DÖRT BÝR YANIMI
Diyarbakýr Cezaevindeki tutuklu ve hükümlüler boþaltýldý. Kültür sanat merkezi yapýlmasý planlanýyor. Bunca hoyratlýktan, kabalýktan, acý hatýradan sonra mekanýn olumlu, hayat dolu etkinliklere, inceliklere yuva olmasý için... Cumhurbaþkanýmýz Pazar günü duyuracak bunu. Cezaevinin kapatýlmasýnýn siyasi hukuki insani anlamý size göre nedir?
Cumhurbaþkanýmýzýn geçen yýl Diyarbakýr ziyareti sýrasýnda da cezaevinin boþaltýlacaðý ve kültür merkezi yapýlmasý duyurulmuþtu. Bir yýl içinde boþaltýldý. Doðrusu nasýl bir konsept düþünüldüðü hakkýnda yeterli malumata sahip deðilim. Cuma günü gittim ve yaklaþýk kýrk yýl önce yaþadýðým bu cezaevini dolaþtým. Oldukça deðiþmiþ buldum. Hüzün sardý dört bir yanýmý. Ne kadar þanslý olduðumu düþündüm bir an için. Baþka tutuklularýn þanslý olamadýlar maalesef. Hayatýný kaybedenler, sakatlananlar, ruh saðlýðýný yitirenler. Buradan 1988 yýlýnýn ocak ayýnda tahliye olduðum zaman 34 yaþýndaydým. Þimdi yetmiþe merdiven dayadým. Çok anlattým, çok yazdým çok konuþtum, burayý anlatan bir kitabýmýn senaryosuna çalýþýlýyor bu aralar. Mutluyum bu yanýyla. Kültürel bir mekan olarak düzenlenecek olmasý acaba buraya ait hakikatleri insanlara unutturur mu? Burada kalmýþ insanlarýn bu yönden endiþe ifade ettiklerini duyuyorum. Sürecin belki buraya ait hatýralara sahip olan insanlardan oluþacak bir danýþmanlar kurulu oluþturulacak ilerlemesi birtakým tartýþmalarý da sona erdirebilir. Milletvekili olduðum dönemde Meclis Ýnsan Haklarý Komisyonu bünyesinde bir alt komisyon kurulmuþ ve ben komisyon baþkaný olarak görev yapmýþtým. Erken seçim kararý alýnýnca bu çalýþmayý paylaþamamýþtýk kamuoyunda. Bu komisyon çalýþmasý kamuoyuyla paylaþýlabilir ki, aslýnda burada ne oldu sorusuna iyi bir cevap olabiliri. Pazar günkü ziyaret ve açýklamadan sonra çok tartýþacaðýz bu konuyu.
Siyasi anlamý, insani ve hukuki yanýna gelince. Hukuki süreç Adalet Bakanlýðýnýn burayý Kültür ve Turizm Bakanlýðýna devredecek olmasý... Buraya dair hukuki maðduriyetler mevcudiyetleri oranýnda giderilebilir. Ýnsani olarak Sinop ve Ulucanlarýn müze olarak düzenlenmesi ne kadar rahatlattýysa Diyarbakýr cezaevinin de benzer bir konseptle düzenlenmesi mümkün olabilir. Siyasi sonuçlarýyla çeþitli þekillerde yüzleþmeye de hazýr olmalýyýz diye düþünüyorum. Bu ulusça yapýlabilecek bir þey. Sanatý edebiyatý yapýlmalý. Var birtakým çalýþmalar ama bunlar çoðalabilir.
CEZAEVÝNÝ KAPATMAK KANAYAN YARAYI KAPATMAK ÝÇÝN
Müze olmalýydý diyenler var. Katýlýr mýsýnýz?
Kavramlara çok takýlmamak lazým. Cumhurbaþkanýmýzýn karar yerinde bir karar, hala kanamaya devam eden bir yarayý kapatmak iyi bir fikir. Desteklenmesi lazým. Dört bloktan oluþan bir yapý bu. Bir zamanlar kýrk hücrenin bulunduðu 35. ve 36. Bölümler bu cezaevinin hafýzasýna uygun düzenlenebilir. Buradaki hayatý anlatan videolar, hücre yaþantýsý, yazýlan kitaplar, tarihi özet gibi hafýzaya dair bir düzenleme yapýlabilir, geri kalan bölümler de kültürel faaliyetlere ayrýlabilir.
Bu cezaevinde ailelerimizle anadilimizle konuþmak yasaktý. Ben annemle bildiði iki dilden -Kürtçe ve Arapça'yla - konuþamadým mesela. Kürtçe dil kurslarýna bir bölüm ayýrmak çok anlamlý bir hatýrlama ve güncelleme olur diye düþünüyorum.