Orta ve Doðu Karadeniz kýyýlarýndan bir takým tespit ve esintiler -1-

Bir haftadýr Samsun ve doðusundaki Karadeniz kýyýlarýndayým. Sonra da Bayburt, -belki Malatya- ve Sivas, Konya ve sonra Ýstanbul'a döneceðim inþallah...

Bütün bu cevelândan okuyucu için bir özetleme yapmanýn zorluðu kabul edilir her halde... Yine de, kýsa baþlýklarla olsa bile bazý kesitler sunmak faydasýz deðildir.

*

Samsun'da, üniversitede öðretim üyesi olan Ýbrahim Hakký Ýnal ve Murad Yýldýz gibi arkadaþlar zaten neredeyse bütün vakitlerini ev sahipliðine ayýrmýþken, 'Dostder' isimli ve hayýrlý çalýþmalarýný bildiðim ve denilebilir ki, bizim gönül dünyamýzýn Samsun'daki en faal odaklarýndan olan STK'daki arkadaþlarýn isteði üzerine, son 50-60 yýlýn bizzat da tanýklýk edebildiðim sosyo-politik ve fikrî hareketleri etrafýnda, 3 saate yakýn bir sohbet..

Ertesi gün, Nizâmeddin Bey'in Atakum mýntýkasý civarýndaki evinin bahçesinde, kahvaltýyla baþlayan ve saatlerce süren bir sohbet.. Samsun'daki sosyal faaliyetlerde hep sahnede olan Þuayb Petek bey ve yine öðretim üyelerinden 'din felsefesi' üzerindeki çalýþmalarýyla bilinen Said Kurþun ve 'Hadis' alanýndaki çalýþmalarýyla bilinen Salih Kesgin ve diðer dostlarla saatlerce süren ve þahsen çok istifade ettiðim fikrî bahisler.. Bu arada bugünün sýcak konularýndan Afganistan'daki son geliþmelerin Müslüman dünyasýna yansýmalarýnýn muhtemelen nasýl olabileceði üzerinde sohbetler oldu tabiatýyla...

*

Daha sonra.. Ýki arabayla daðlarýn tepesindeki bir yazlýða gidiþ.. Orada bizi Cemâl efendi, 'sütlek mýsýr' yemeye davet etmiþ...

'Sütlek mýsýr' bir vesile, maksat, bir sohbet halkasý kurmak..

Bu mekân, aslýnda kuþbakýþý bir mesafeyle denizden 5-6 km. uzaklýkta.. Ama, deniz seviyesinden 2 bin metre kadar yükseklikte.. Derelerin, vadilerin arasýndan kývrýla-kývrýla giden yollardan 30 km'yi aþkýn bir mesafeye 40 dakikada gidebildik.

Çýktýðýmýz tepeden aþaðýya, aþaðýdaki yeþil ormanlarla kaplý vadilere, derelere baktýðýmda, birbirinden en az 300 metre uzakta olan 3-5 evlik yerleþim noktalarý.. Ama, daha ilginç olaný, neredeyse 8-10 evlik noktalarda, iki þerefeli, upuzun ince minareleriyle görkemli bembeyaz câmiler, yeþillikler içindeki o vadilere ayrý bir güzellik veriyor.. Gözümüzün önüne yaklaþýk 10 km. çapýnda, dereler-tepeler içindeki yemyeþil bir alaný getirelim, 6-7 kadar câmi..

Ama, bu büyük câmilerin Cuma ve Bayram namazlarýnda bile dolmasý mümkün deðil.. Çünkü, o yörede öyle bir nüfus yok..

Bizim çýktýðýmýz tepedeki mâbed de, evet güzeldi, ama, 'Mescitlerin en büyük süsünün cemaatleri olduðu' meâlindeki 'Hadis-i Nebevî' rivayetini düþündüðümüzde..

Ve bizim kýldýðýmýz, günlerdir, ilk kýlýnan cemaat namazýydý.

Esasen, bu güzel camilerin kadar çok yapýlmasýnýn bir ihtiyaçtan deðil de, oradaki mahallî rekabet þartlarýndan kaynaklandýðý anlaþýlýyordu..

*

Samsun'da, sokaktaki insanlarýn nabzýný tutmaya çalýþýyorum.. Bazý ekonomik sýkýntýlarýndan yakýnýlýyordu, ama, bunun 'Korona salgýný' yüzünden uygulanan tedbirlerden kaynaklandýðýný hemen herkes söylüyordu. Ve, bu insanlar genel olarak bu salgýn döneminde Tayyib Erdoðan'ýn baþta olmasýný þükürle karþýlýyorlar; ' O baþta olmasaydý, bu salgýnýn sosyo-ekonomik sonuçlarý bu kadarýyla sýnýrlý kalmazdý...' diyorlardý. Muhalefet'in memleket meselelerine 'uygulanabilecek mâkul çözümler' sunmak yerine, sadece Erdoðan'ý yýpratmaya yönelik bir anlayýþla hareket etmesi, emperyal güçlerin medyalarýnda, mâlûm þeytanî hedeflerce tezgâhlanýp yazýlan yalan haberler ve onlarýn yorumlarýný doðru kabul edip, onlarý halkýmýza ýsrarla sunmalarý karþýsýnda çok hýþýmlý sözler bile iþitebiliyorsunuz.

Bu konularýn Giresun'da da genel olarak ayný þekilde deðerlendirildiði görülüyordu.

*

Giresun Kalesi'nin tepe noktasýnda Topal Osman'ýn mezarýný ziyaret ettik. Gelenlerin hemen her birisi ona bir 'Fatiha' gönderiyorlar; Topal Osman konusunda 'Kemalist'lerin iddialarýna göre söylenenlere itibar etmiyorlardý. -Fatih Sultan Mehmet merhûmun 1461 yýlýnda tarihe gömdüðü- Rûm-Pontus Devleti'ni Birinci Dünya Savaþý sonundaki periþanlýðýmýz sýrasýnda, ihya etmeye kalkýþanlara karþý teþkil ettiði gönüllü çete birliklerinin baþýnda, onlara dünyayý dar eden Topal Osman'ýn, sonra, gönüllü birlikleriyle Ankara'ya gelip M. Kemal'in muhafýz birliðini oluþturmasý ve amma, Mustafa Kemâl'in, onu, kendisine muhalif olanlarý saf dýþý etmekte kullanýp, sonra da ona sahip çýkmamasý üzerine, Çankaya'yý basmaya kalkýþmasý sýrasýnda öldürülmesine duyulan hýnç hâlâ hissediliyor.

Topal Osman'ýn mermer mezar kitabesinde, gösterdiði kahramanlýklar, hem Latin harfleriyle, hem Osmanlýca olarak uzun uzun anlatýlmýþ, ama, nerede, nasýl öldüðüne hiç temas olunmamýþ..

Bunu orada 'Fatiha' okuyan (baþý açýk) bir genç hanýma sorduðumda, 'Onu yazamazlar..' demekle yetindi, hýnçlý bir ses tonuyla... 60'ýnda bir kiþi de, 'Ben sizin istediðiniz cevabý biliyorum, amma..' deyip sývýþtý.. Giresunlularýn çoðu Topal Osman'a haksýzlýk yapýldýðý konusunda görüþ birliði içinde denilebilir ve amma, görüþlerini açýkça belirtmekten hâlâ da çekiniyorlar.

*

Biz bu arada Giresun- Bulancak'ta AK Parti'nin Ýstanbul milletvekillerinden Hasan Turan'la buluþtuk ve onlarýn fýndýk bahçelerine gittik. Fýndýk toplama mevsimi olduðu için, hemen her bahçede genellikle de Güneydoðu'dan ailece gelmiþ mevsimlik iþçiler çalýþýyordu. Yöre halký onlara, bað evlerini tahsis etmiþlerdi. Her yerde, o 'iþçi ailelerle bahçe sahipleri arasýnda son derece kardeþçe iliþkiler tesis edildiðini þahsen, memnuniyetle gördüm.

(Bu konuya önümüzdeki yazýda da devam edelim, inþallah...)

*