Bazý sözler var, insaný can evinden yakalar. Hayat boyunca ona rehberlik eder.
Ben mesela Said Nursi'nin "Ümitvar olunuz, þu istikbal inkilabatý içinde en yüksek gür seda Ýslam'ýn sedasý olacaktýr" sözünü her okuduðumda, her duyduðumda heyecanlanýrým, tüylerim diken diken olur. Sözün kendisinin elbette bir anlamý ve etkisi var. Ama heyecaným bundan kaynaklanmýyor. Tüylerimi diken diken eden þey, sözün söylendiði zaman ve zemindir. Bu sözü kýymetli ve etkileyici kýlan, birinci cihan harbi koþullarýnda, emperyalistlerin payitaht Ýstanbul dâhil ülkenin her tarafýný iþgal ettikleri bir zamanda, müstevliler tarafýndan yerle bir edilmiþ, viraneye çevrilmiþ, enkazýndan bir ümmetin iniltileri ile birlikte dumanlar tüten bir zeminde, neredeyse bütün entelektüellerin artýk Ýslam'dan ümitlerini kestikleri, kimisinin dinden çýktýðýný ilan edip gidip Frengistan'da zangoçluk ettikleri, âlimlerin ise derin bir karamsarlýða gömüldükleri, suspus olduklarý bir atmosferde söylenmiþ olmasýdýr. Herkesin þu veya bu þekilde korkudan veya imanýn sarsýlmasýndan lal kesildiði bir dönemde bu hakikati haykýrmak her babayiðidin harcý deðildir, derim bu yüzden. Ancak özgür ruhlu insanlar, bu duruþu sergileyebilirler. Nitekim bu duruþ, Ýslam'ýn iþini bitirdik, Selahaddin'den, Fatih'ten intikamýmýzý aldýk naralarý atan ve bu devin bir daha uyanmamasý için müstahkem bir düzen kuran bütün gâvurlarýn ve devþirmelerin umutlarýný kýrmaya, yüreklerini aðýzlarýna getirmeye ve mazlumlarda da kurtuluþ umudu yeþertmeye yetti. Gâvur aþýðý elitlerin "hiç de elitist deðil" diye dudak büktükleri "garip Kürt kýyafetleri" içindeki bu özgür ruhlu mela, tarihin seyrini deðiþtiren sözünü söylemiþti bir kere. Ve zaman da onu haklý çýkardý. Gördüðünüz gibi artýk mevcudu korumanýn derdine düþenler gâvurlardýr. Mevcudu korumanýn derdine düþenin de eninde sonunda kaybetmesi kaçýnýlmazdýr. Artýk Ýslam'ýn evlatlarýnýn sesi gür çýkýyor.
Önceki gün Cumhurbaþkaný Erdoðan'ýn Almanya'daki konuþmasýný dinleyince üstadýn bu duruþunu, gâvurlarýn müstahkem kalelerini sarsan bu çýkýþýný hatýrladým. Erdoðan, o çaðlayaný andýran gür konuþmasýyla aslýnda Hitler'in Yahudilere yönelik soykýrýmýnýn utancýyla artýk özgürlüðünden de olmaya baþlayan Almanya'ya özgür duruþ dersi veriyordu. Bu eziklikle, bu mahcubiyetle hiçbir zaman özgür olamayacaklarýný yüzlerine vuruyordu. Siyonistlere elini kaptýranýn kolunu kurtaramayacaðýný anlatýyordu. Alman baþbakanýn bu sözler karþýsýndaki acýnasý çaresizliði ise yüzünden belli oluyordu.
Almanlarýn düþtükleri duruma üzülmemek elde deðil. Birinci ve ikinci dünya savaþlarýnda yenildiler, ülkeleri yerle bir oldu. Ama büyük bir mücadele vererek ülkelerini yeniden ayaða kaldýrdýlar, kalkýndýlar. Sahip olduklarý büyük ekonomik güç sayesinde bölünmüþ topraklarýný yeniden birleþtirdiler. Ne var ki, Hitler'in Yahudilere karþý gerçekleþtirdiði soykýrýmýn mahcubiyeti ve Siyonistlerin ve onlarýn amaçlarýna göre dizayn edilmiþ dünya düzeninin psikolojik baskýsý nedeniyle bir millet için ekonomiden, paradan çok daha önemli olan özgürlüklerini yitirdiler. Acýmamak elde deðil. Erdoðan önceki gün onlara bu borçluluk psikolojisinden sýyrýlmalarýnýn, ruhlarýna geçirilmiþ kölelik zincirinden kurtulmalarýnýn yolunu gösterdi.
"Elitist deðil" diye küçümsenen Said Nursi'nin, Osmanlý'nýn dumaný tüten enkazý üzerinde haykýrdýðý sözleri gibi, Erdoðan'ýn bu sözlerini de herkes söyleyebilir, yazabilir, her yerde. Ama Almanya'da, Alman baþbakanýn yüzüne karþý söylemektir bu sözü kýymetli ve tarihi kýlan þey.
Özgür ruhlu insanlarýn küçük bir dokunuþlarý köleliðin demir kubbesini tuz buz eder.