‘Rusya-Ukrayna Savaşı', ‘nükleer bir felâket'e doğru mu gidiyor?

Evet, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı şimdi, ilk yılını tamamlamaya 1 ay kadar kalmışken, geleceği hakkında kimse kesin bir görüş belirtemiyor ve belirtemez de.. Ama, Rusya'nın büyük ve maddî güçlerine güvenerek ve geçmiş asırlardaki büyük Rusya sınırlarının hayaliyle, 'Rusya'nın sınırları tarihten ayrı düşünülemez..' diyerek hem Çarlık, hem de komünist imparatorluk döneminin Rusya'sını hatırlatan ve kısa bir savaş sonunda kazanacağını uman Putin'e, ilk aylarda 'Kazanamayacaksın!.' diyen kapitalist Batı Cephesi, şimdi ise, söylemini biraz daha sertleştirip, 'Kaybedeceksin..' diyor.

Açıktır ki, 'Kazanacağız!' veya 'Kaybedeceksiniz!.' söylemleri, bütün askerî savaşların psikolojik harekât taktikleridir. Ancak, saldırgan tarafın daha şimdiden bu savaşın yenik tarafı olduğu söylenebilir. Çünkü, kısa sürede ve kesin zafer kazanacağı umuduyla saldırmıştı ve umduğu bu netice gerçekleşmedikçe, bütün hesapları alt-üst oluyor.. Hattâ o kadar ki, 'askerî bir zafer' elde edilse bile, yenilgiden daha az olmayan sıkıntıları getireceğini söylemek kehanet olmaz. Yani, 'Zafer veya Hiç' sözü, nice savaşlarda söylendiği gibi bu savaşın sonunda da tekrarlanabilir.

19 Ocak günü, Rusya'nın eski Başbakanı ve halihazırda da Rusya Güvenlik Konseyi Başk. Yard. olan Dimitri Medvedev'in, 'Rusya'nın konvansiyonel bir savaşta yenilmesinin bir nükleer savaşı tetikleyebileceğine ve 'Rusya kendisini korumak için, gerektiğinde NATO ve AB ülkelerine karşı nükleer silâhlar kullanmaktan kaçınmayacağı'na dair 'gözdağı' vermesi veya tehditler savurması, onun ardından da dün, Rusya Devlet Duması (Rus Parlamentosunun Alt Meclisi) Başkanı Vyacheslav Volodin'in, 'NATO ülkelerini nükleer silâhlarla ve onları yok edecek bir felâketle' tehdidi, aslında Rusya'nın içerdeki dengelerinin, plan ve hesaplarının alt-üst olduğunun, 'evdeki hesabın çarşıya uymadığı'nın zımnî bir itirafı mahiyetindedir.

Vyacheslav Volodin, 'Telegram'da yayınlanan bu tehdidinde, 'NATO ve AB ülkelerinin Kiev rejimini saldırı silâhlarıyla donatmak global bir felâkete yol açacaktır.

Washington ve NATO ülkeleri Ukrayna'ya, Rusya şehirlerine saldırması için kullanacağı silâhlar sağlarsa ve topraklarımızı ele geçirmeye çalışırsa, daha güçlü silâhlarla misillemede bulunuruz. Rus silâhlarının teknolojik üstünlüğü göz önüne alındığında, bu tür kararları alan yabancı politikacıların bu yardımlarının ülkelerini yok edecek küresel bir trajediyle sonuçlanabileceğini anlamaları gerekiyor.

Onların, 'nükleer güçlerin daha önce mahallî çatışmalarda kitle imha silâhları kullanmadığı'nı söyleyerek bundan sonra da kullanılmaması gerektiğini iddia etmeleri savunulamaz. Çünkü bu devletler, vatandaşlarının can güvenliğinin ve ülkelerinin toprak bütünlüğünün tehdit edildiği bir durumla karşı karşıya kalmamıştır' şeklindeki sözleri, evet, çok sıradan ve basit bir tehdit olmayıp, Rusya'nın nasıl bir 'çıkmaz'a saplandığını göstermektedir.

'Batı Cephesi'nin, gerçekte Rusya karşısında kendi geleceğini garantiye almak için Ukrayna'yı bir 'Vekâlet Savaşı'na sürüklediği de ortada.. Ama, Ukrayna halkı, en azından şimdilik, kendi vatanını savunduğu inancıyla, 'Vekâlet Savaşı' verdikleri şeklindeki iddiaların utancına şimdilik kulak tıkıyor ve B. Amerika ile AB ülkelerinden kendisine yapılan yardımları tabiatiyle memnuniyetle karşılıyor. (Biz de Birinci Dünya Savaşı'nda İngiltere İmparatorluğu'nun öncülüğündeki cepheye yenik düşünce, o günlerde kapitalist emperyalizme karşı direnmek fikriyle yeni yeni filizlenmekte olan Sovyet Rusya'dan askerî ve malî yardımlar almıyor muyduk? İstanbul'da Taksim Meydanı'ndaki âbidede de M. Kemal ve İsmet Paşa'ların hemen ardındaki üç 'Bolşevik' yetkililerin General Frunze ile Voroşilof ve Sovyetler'in Ankara elçisi Arolov olduğunu hatırlamak bile yeter.)

*

Ama, ilginç olan şu ki, Amerika, İngiltere ve hattâ son zamanlarda Fransa, Ukrayna'ya daha fazla askerî ve malî yapılması konusunda görüş birliğine varmış gibi gözüküyorlar. Ancak Almanya, bu konuda tereddütler içinde.. Çünkü, 75-80 sene öncelerdeki 2. Dünya Savaşı'nda Batı ülkeleri kadar, ve hattâ onlardan daha ağır bir şekilde ülkelerinin, Sovyet Rusya tarafından çiğnenmiş ve bölünmüş olduğunu unutmuyorlar. Bu yüzden de, Ukrayna, Almanya'dan ünlü ve de Rusya güçlerinin işini çok güçleştireceğine inanılan Panzer tanklarını isterken ve bu istek yolunda Amerika ve İngiltere de Almanya'ya baskı yaparken; Almanya, bu silâhları vermelerinin, bütün Avrupa'yı, önceden hazırlığı yapılmamış bir Rusya Savaşı'na sürükleyebileceği endişesini dile getiriyor ve söz konusu Panzer tanklarının ancak, NATO'nun kararı sonunda verilebileceğini belirtiyor. Ancak, NATO'nun böyle bir karar alabilmesi de o kadar kolay gözükmüyor.

Buna rağmen, Ukrayna medyası, 'Alman IRIST modern hava savunma sisteminin Rusya hava ve füze saldırılarına karşı çok etkili olduğu'nu ve 'geçen Ekim ayındaki bir saldırı sırasında, menzili içindeki bütün hedefleri vurduğunu' yazıyor. Bilindiği üzere, 11 Ekim 2022'de Almanya, vaad ettiği dört adet 'IRIS-T' modern hava savunma sisteminden ilkini Ukrayna'ya devretmişti..

Ukrayna Dışbakanı Kuleba, 'mümkün olduğunca çok sayıda yüksek teknolojili hava savunma sistemi' almak üzere müzakerelerde bulunduklarını' da açıklamış bulunuyor.

*

Bu arada, Rusya, yakın dostları tarafından da bu savaşta eleştirilerle karşılaşmaya devam ediyor. Özellikle Çin ve Hindistan'ın, 'Ukrayna aleyhindeki savaşın sürdürülmesinden rahatsız olduklarını' Putin'e açık olarak bildirdikleri biliniyor. Putin ise, netice almakta acelesi olduğunu hissettirircesine, Ukrayna'daki savaşın kumandanlarını sıkı sık azledip yenilerini komutanlığa getiriyor, ama, yine netice elde edemiyor. Amerika ve AB ülkelerinin ise, Rusya'yı dize getirmek için teknoloji yarışına girmişçesine, Ukrayna'ya daha fazla yardımlar yapmaya hazırlandıkları da biliniyor.

*

Öte yandan, İran lideri S. Ali Khameneî başlangıçta, Ukrayna'ya karşı, Rusya'nın yanında açıkça yer almış ve Amerika ve AB ülkeleri tarafından, İran, Ukrayna'ya İHA'lar ve füzeler vermekle suçlanır iken; geçen hafta Türkiye'ye yaptığı resmî ziyaret sonrasında İran Dışbakanı Emir Huseyn Abdullahîyan'ın, tıpkı Türkiye gibi, 'Ukrayna'ya aid Kırım ve Donbas mıntıkalarının Rusya'ya aidiyetini kabul etmediklerini' açıklaması, Rusya diplomasisine bir diğer itiraz şeklinde değerlendirilmektedir.

Kısaca, Ukrayna Savaşı, giderek, daha bir çetrefilli duruma doğru yol alıyor.

*