Bugün Mevlânâ Celâleddin Rûmî’nin vefat yýldönümü. (Ö.1273)
Mevlânâ’yý sadece mutasavvýf olarak görmek onu eksik tanýmaktýr.
Onun helal haram gözetmeksizin sadece ahlaka önem verdiði þeklinde tanýtýmý noksandýr.
O, tasavvuf hayatýna baþlamadan önce dini ilimlerde zamanýnýn en önemli bilginlerinden biridir. Bir fýkýh (Ýslam Hukuku) âlimidir.
Onun düþünce yapýsýný ‘Fihi ma fih’ isimli eserinde görebiliriz.
Orada gayet açýk bir þekilde þeriatýn zahirine baðlýlýðý, dinin emir ve yasaklarýna riayet etmeyi esas aldýðý görülür.
Vasiyeti de ayný doðrultudadýr. Der ki: ‘Size, gizlide ve açýkta Allah’tan korkmayý, az yemeyi, az uyumayý, az konuþmayý, isyan ve günahlarý terk etmeyi, oruç tutmayý, namaza devam etmeyi, sürekli olarak þehveti terk etmeyi, bütün yaratýklardan gelen cefaya tahammüllü olmayý, aptal ve cahillerle oturmamayý, güzel davranýþlý ve olgun kiþilerle birlikte bulunmayý vasiyet ediyorum. Ýnsanlarýn en hayýrlýsý, insanlara yararý olandýr. Sözün en hayýrlýsý, az ve anlaþýlýr olanýdýr.’
***
Tasavvuf Ýslam’ýn ahlaki boyutunun kýsa adýdýr. Tasavvuf, Müslümaný insan-ý kâmil yapma müessesesidir.
Þeriatýn zahirini bilip uygulamak insan-ý kâmil olmak için yeterli deðildir. Ayný zamanda ahlaken de örnek insan olmak gerekir.
En kâmil insan Peygamber Efendimiz ‘aleyhisselam’dýr. Bir mümin ne kadar Efendimiz’e benzerse o kadar kâmildir. Tasavvufun hedefi de Peygamber ahlakýný öðretmek ve uygulamaktýr.
Yoksa tasavvuf sadece zikir ve sema âyini deðildir. Âyin iþin tören boyutudur. Asýl hedef ahlaki boyutudur. Dolayýsýyla bir tarikat müridinin kalitesi, günlük zikir ve evradýyla deðil ahlakýyla belli olur.
Evinde geçimsiz, sokakta sevimsiz, toplumda kýrýcý olan biri her gün saatlerce zikir yapsa alnýný secdeden kaldýrmasa Ýslam’ýn ahlak boyutundan mahrum demektir, eksik demektir.
***
Nitekim en meþhur eseri olan Mesnevi’yi okuyunuz orada sadece iyi ahlaklý Müslüman olmanýn yollarý anlatýlýr. Ben 6 ciltlik Mesnevi’nin 5 cildini okudum tamamý Müslümanýn iyi ahlaklý bir fert olmasýný hedefleyen kýssalardan ve öðütlerden ibarettir.
Mesnevi’deki bazý kýssalar ve benzetmeler günümüz için absürt görülebilir ama zamanýnýn toplum yapýsý göz önünde bulundurulursa öyle olmadýðý da anlaþýlýr.
Mevlânâ, hayatýn da ölümün de gerçeðini idrak etmenin en güzel örneklerinden biridir.
Mevlânâ, ölümü yaþamak kadar doðal gören, hatta ölümü sevgiliye kavuþma âný olarak görecek kadar yakîn sahibidir.
Onun için ölüme Þeb-i Arûs yani ‘düðün gecesi’ demiþtir.
Bu idrak, imanýn zirvesidir.
***
Ýnsan normalde ölümden korkar ama ölümeMevlânâ’nýn gözüyle düðün gecesi olarak bakarsa, ölümün korkulacak bir þey olmadýðýný, ruhun dünyadan berzah âlemine bir geçiþ istasyonu olduðunu bilir.
Mevlana’nýn ölüme bakýþýný iyi anlatan birini dinleyin, ölmekten korkmazsýnýz aksine ölüm size sevimli gelir.
Prof. Dr. Mahmud Kaya onlardan biridir. Mevlânâ’nýn ölüme bakýþýný anlattýðýnda Þeb-i Arûs’u izah ettiðinde içinizden ‘ölmek ne güzelmiþ’ dersiniz.
Hâsýl-ý kelâm, Mevlana’nýn terbiyesinden geçen Müslüman, hem dinin emir ve yasaklarýna riayet eder, hem de ahlaken en güzel insanlardan olur.
Onun için þair,
‘Her giren çirkin girer dergâhýna
Her çýkan rânâ (güzel)çýkar’ demiþ.
Mevlânâ’yý rahmetle yad ediyorum.
Rabbim hepimize onu doðru anlamayý ve onun yolunda yürümeyi nasîb etsin.